Oysa o kararnamede sözü edilen Atatürk değil, halifenin adının geçmemesi. Çünkü 3 Mart 1924’de halifelik kaldırılmıştı. Olmayan halifenin adının hutbelerde anılması da söz konusu olamazdı. Atatürk, “Benim adım hutbede geçsin” demedi. Ama ulusal günlerde, Atatürk’ün adının geçmesine bu kararname engel değil ama engelmiş gibi gösteriliyor.
426 HUTBEYİ İNCELEDİ
- Dönem CHP Balıkesir Milletvekili Dr. Fikret Şahin, Diyanet’in web sayfasında Diyanet’in kurucusu olarak Atatürk yazılıyken bunun sessiz sedasız çıkarıldığını fark etti. Konuyu TBMM’ye getirdikten sonra Atatürk, yeniden Diyanet’in kurucusu olarak web sitesine yazılmıştı.
Diyanet’in hutbelerini incelediğimizde, Atatürk’ün adı geçmiyor ama Diyanet istediği kişilerin isimlerini hutbeye alıyor. Diyanet yetkilileri merak ediyorsa, örneğin 28 Mayıs 2021 Cuma hutbesi bir örnektir. Fikret Şahin’in TBMM’deki bir konuşmasından da örnek veriyorum:
“2015 yılından itibaren bu güne kadar incelediğim 426 hutbede, cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ismi bir kez dahi anılmamış. Bu milli bayramlarda, milli günlerde, 10 Kasım gibi vefat yıl dönümlerinde dahi hutbelerde Mustafa Kemal Atatürk’ün adını duymuyoruz. Üstelik başka kişilerin, başka ülkenin devlet adamlarının isimlerinin cuma hutbelerinde anılmış olması da bu yarayı bir kat daha büyütüyor.
PEKİ ONLAR NİÇİN VAR?
Suudi Kralı için yas ilan ediyoruz, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi için gıyabi cenaze namazı düzenliyoruz, başka kişilerin isimlerini cuma hutbesinde anarken ülkemizin ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün isminin anılmamasını kınıyorum.
Diyanet İşleri Başkanlığının hazırladığı cuma hutbesi toplumumuzda birlik, beraberlik ve huzuru sağlaması gerekirken, camii cemaatinde tartışmalara ve ayrışmalara neden olmaktadır. Yüce İslam Dini ve Mustafa Kemal Atatürk toplumumuzun birleştirici gücüdür.”
FATİH SULTAN MEHMET VAR?
Dönemine damga vurmuş isimler anılır, onlar için Fatiha okunur. Ama Diyanet’in, 5 Mart 1924 tarihli kararnameyi gerekçe gösterip Atatürk’ün ölüm yıldönümünde bile hutbede adının geçmediğini belirtmek için bu örneği verdim. “Hiçbir hutbede kimsenin ismi geçmiyor” diyen Diyanet’in hutbesinden aktarıyorum:
“Çağının en gelişmiş teknolojisini üreten, gemilerini karadan yürüten, Allah’ın izni ve inayetiyle İstanbul’u fetheden, sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, o genç ve dirayetli padişaha, Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun. Ayasofya, fethin nişanesi ve kıyamete kadar cami olması kaydıyla onu vakfeden Fatih’in emanetidir.”
NEDEN OLMASIN?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın web sayfasında Cumhuriyetimizin 96. yıldönümü şöyle tanımlanmıştı: “Cumhuriyet, millet iradesini görmezden gelen ya da hiçe sayan hiçbir tavrın meşru olmadığının ve asla kabul edilemeyeceğinin de ilanıdır.” Fikret Şahin de “Bu ifadeye katılmamak elbette mümkün değil” diyor ve şöyle devam ediyordu:
“İşte tam da burada milletin temsilcisi olan bir milletvekili olarak görevimiz başlıyor. Bu kürsüden, milletin kürsüsünden milletimizin şu isteğini dile getirmek istiyorum. Milletimiz diyor ki; ‘Mısır Cumhurbaşkanı Mursi için gıyabi cenaze namazı kılıyoruz, Suudi Kralı için yas tutuyoruz ama milli günlere tesadüf eden cuma günlerinde, neden bu günlerimizi borçlu olduğumuz Atatürk’ün adı anılmıyor’ diyor.
Milletimiz, bu topraklarda yüce İslam dininin yaşanmasında büyük emeği olan ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adının cuma hutbesinde yer almasını ve aziz hatırası için milli günlerimizde bir Fatiha okunmasını istiyor. Bu zamana kadar milletimizin bu isteği yerine gelmiş değil. Bizler, milletimizin bu isteğinin takipçisi olacağız.”
Bu ülkenin kurucusuna en azından milli günlerde Diyanet bir Fatiha okunmasını çok görmemeli, 1924 tarihli kararnameye sığınmamalı.
Yılmaz Özdil’in yeni kitabı: gaslight
Usta kalem Yılmaz Özdil’in yazdığı her kitap satış rekorları kırar. Özdil’in yeni kitabı SİA yayınlarından çıktı ve raflarda yerini aldı. Kitabın adı “gaslight”. Yine büyük emeklerle, araştırmalarla hazırlayıp okuyucularla buluşturduğu kitabi için Yılmaz Özdil şöyle diyor:
“İnsan zihninde gerçeğin yerine gerçek olmayanı koymaya, yanlışı doğruymuş gibi inandırmaya deniyor, gaslight...
Hiç yaşanmamış olayları yaşanmış gibi gösterip, somut olarak yaşanmış olayları hiç yaşanmamış gibi kabul ettirmeye deniyor. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, hepimizin gözünün içine baka baka, usul usul, sinsi sinsi, adım adım, bambaşka bir cumhuriyeti işte bu algı yöntemiyle monte ettiler.”
Kitaba niçin İngilizce isim verdiğini merak edenlere Yılmaz Özdil’in cevabı: “Çünkü bu kavramın Türkçe karşılığı yok. Ama aslında, bizatihi Türkiye’nin özeti!” oldu.