Yıl 1993...
Refah Partisi’nin yükselen yıldızlarından Recep Tayyip Erdoğan Bursa’da konuşuyor:
“Asgari ücret kaç para? 910 bin lira net.
Bu kardeşinizin her zaman bir hesabı var. Beyler ve hanımlar iyi dinlesin. Bu hesap aslında onların hesabı. Niye? Mutfağın sorumlusu sizsiniz. Mutfakta sıkıntıya düşen sizsiniz. Şu anda bir bardak çay Bursa’da kaç para? Bin lira. Simit kaç para? Bin 500 lira. Ne yaptı? 2 bin 500 lira. 3 Tane çocuğunuz, hatun dört, siz beş. Bakın çay ve simidin dışında başka bir şey yemeyeceksiniz. Sadece çay ve simit. Bir hesap yapıyorum size. Beş defa 2 bin 500 ne yapar? 12 bin 500. Bir öğünde. Günde 3 öğün ne yapar? 37 bin 500 lira. 40 bin lira diyelim. Ay 30 gün. Ne yapar? 1 milyon 200 bin. Asgari ücret 910 bin lira net.
Değerli kardeşlerim, bu zalim yönetim bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi dahi layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksiniz? Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak soruyorum size? İşte ekonomik durum bu!”
★★★
Erdoğan’ın bu konuşması, Türkiye’nin siyasi tarihine damga vurmuş bir konuşma olduğu gibi kendi siyasi çıkışının da en önemli başlangıcıdır.
1991’de tercihli seçim nedeniyle milletvekili seçilemeyen (tercih edilmeyen) Erdoğan, 1993’teki bu konuşmadan bir yıl sonra İstanbul Belediye Başkanı, 10 yıl sonra da Başbakan olmuştu.
Yaşadığımız ülke 22 yıldır Erdoğan tarafından yönetiliyor.
1993’te Erdoğan çay simit hesabı yapıyordu, bugün de Erdoğan’ın muhalifleri aynı çay simit hesabını yapıyor:
“Simit 15, çay 15 lira. Etti mi 30. Üç çocuk, bir hatun, bir de siz. Sadece çayla simit yeseler bir öğün 150 lira. Üç öğün var. Etti mi 450 lira? Ayda 30 gün var. Kaç etti? 13 bin 500 lira. En düşük emekli maaşı kaç? 10 bin lira net. Asgari ücret kaç? 11 bin 400’dü bu ay 17 bin lira olacak. Peki evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını, su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak? Soruyorum size... İşte ekonomik durum bu!”
★★★
İçinizden “ne kadar benzer bir durum” diyorsunuz değil mi?
O toplantıda Erdoğan ne demişti?
“Değerli kardeşlerim, bu zalim yönetim bu aziz millete bir bardak çayla bir simidi dahi layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksiniz?”
Ne kadar kıymetli bir soru değil mi?
İşte benzemeyen kısmı burası.
Millet o zaman bu tür sorulardan etkilenip iktidarları değiştiriyordu.
Şimdi ise “aç kalırız iktidarı değiştirmeyiz” diyor.
Erdoğan, 22 yıldır yönettiği ülkede halkı 1993’te eleştirdiği ekonomik seviyeye getirmiş. Bir nevi (kendi deyişiyle) bir çayla bir simidi o halka layık görmüyor.
O halk ise Erdoğan’ı saraylarda yaşatıyor.
Beştepe Sarayı, Okluk Sarayı, Ahlat Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı, Vahdettin Köşkü, Huber Köşkü, Vahdettin Köşkü...
★★★
Bir ülkede saraylar artarsa, liderler itibarı yönettikleri halkın refahında değil, oturdukları sarayların ihtişamında, pahalı makam arabalarında ve odalarında ararsa o ülkede yoksulluk kaçınılmaz olarak artıyor ve çay simit hesapları yapılmaya başlanıyor.
Soruyorum size:
Milletin çay simit hesabı yapmaya başladığı bir ülkede yönetenlerin kullandığı sarayların, makamların itibarı kalır mı?