Türkiye için olimpiyat demek kısa bir süre öncesine kadar güreş ve halter demekti. Kazandığımız 39 altın madalyanın 29’u ata sporumuzdan gelmiş, halter de 8 altınla onu izlemişti. Düşünün ki Türkiye geriye kalan 2 altını da tekvando ve judodan kazanmıştı. Atletizm ve bokstan gelen gümüş ve bronzlar genelde tesellimiz oluyordu. Sadece 6 branştan madalya kazanan Türkiye, Tokyo 2020’de adeta duvarları yıktı. Üstelik madalyanın aslanın ağzında olduğu okçuluk ve cimnastikte tarihi başarılar geldi. Mete Gazoz’un okçulukta kazandığı altın madalya bir ilkti, Ferhat Arıcan da yine bir ilki gerçekleştirip 124 yıldır beklenen cimnastik madalyasını Türkiye’ye armağan etti. Sözcü HaftaSonu olarak ilklerin adamlarını ve onların gençlere ilham verecek zorlu yolculuğunu kaleme aldık. Busenaz Sürmeneli ve Buse Naz Çakıroğlu’nu unuttuk sanmayın. Türk kadınının bu müthiş başarılarını önümüzdeki sayıda çok özel etaylarla sizlere sunacağız. Ama önce Mete Gazoz ve Ferhat Arıcan’la başlayalım:

OKÇULUK GENLERİNDE VAR

Haziran 1999’da İstanbul’da doğan Mete Gazoz, 3 yaşında okçuluğa başladı. Evet yanlış okumadınız, 3 yaşında. Çünkü anne ve babası da bu sporla ilgileniyordu ve oğullarının da okçu olmasını istiyorlardı. Özellikle de babası Metin Gazoz. Ama kolay değildi. Omuzların gelişimi için yüzme, koordinasyon için basketbola başladı. Ayrıca göz ve el koordinasyonuna katkı sağlamak için piyano eğitimleri de aldı. Genlerinde olan okçuluk, apayrı bir yetenekle vücut bulmaya başlamıştı. Mete’nin başarıları gelecek adına umut veriyordu. Türkiye’deki başarılara Avrupa ve dünya çapındaki dereceler de eklenmeye başladı. 2016 Avrupa Şampiyonası’nda gümüş, dünya gençler şampiyonasındaki üçüncülük zaferlerin ayak sesleriydi sadece. Babasının hayali olimpiyatlarda yarışabilmekti ancak bunu başaramadı. Mete Gazoz babasına Rio Olimpiyatları’na katılma sözü verip onu gerçekleştirir ve babasının hayal ettiği yeri canlı şekilde izlemesini sağlar. 17 yaşında Rio’da madalyanın uzağında kalan Mete, o gün tüm Türkiye’ye bir söz verir: “Bir sonraki olimpiyatta altın madalyayı kazanacağım.” Ama hiçbir başarı tesadüf değildir. Çünkü olimpiyat altını sözle kazanılmaz. Bunun için 5 yıl boyunca neredeyse her gün tam 10 saat antrenman yapmaya başlar Mete. Günde 400-500 ok atarak hazırlanır. Bir başka doğru isim daha hayatındadır. Antrenörü Yusuf Göktuğ Ergin. 2008’de ülkemizi Pekin’de temsil eden Göktuğ hoca, Mete’nin başarısının görünmeyen kahramanı olur. Şampiyon okçu, hocasının 2008’de giydiği şapkasıyla yarışacak kadar ona bağlıdır. Konuşma zorluğu da yaşayan Mete, kendisiyle barışık ve sürekli gülen yüzüyle Türkiye’nin sevgilisi olur. Konsantrasyon güçlüğünü gülerek atar ve atış yapmadan önce stresten uzaklaşarak odaklanmasını buraya verir. Dünya 1 numarasıyla karşılaştığında, “Şampiyon olacaksak 1 numarayı yenmek zorundayız” diyecek kadar da kendinden emindir. İşte yılların emeği final müsabakalarında kendisini gösterir, Mete ne atması gerekiyorsa onu atar, art arda 10’dan vurur ve Türkiye’ye tarihinde hiç olmayan bir madalyayı üstelik altın olarak getirir. Doğru planlamanın, çok çalışmanın, hayallerinin peşinden koşmanın, imkan ve çaba olduğu zaman başarılmayacak hiçbir şeyin olmadığının kanıtı Mete Gazoz, artık Türk sporunun yaşayan efsanesi ve henüz 22 yaşında. Daha da yolu uzun...

YAPAMAZSIN DEDİLER YAPTI

Ferhat Arıcan 28 Temmuz 1993’te İzmir’de doğdu. Yerinde duramayan bir çocuk olduğundan dolayı doğru spora ama cimnastiğe değil. Beden eğitimi öğretmeninin Ferhat’taki yeteneği keşfetmesiyle bu dala yönlendirilir. 10 yaşında cimnastikle tanışır Ferhat. 10 yaş bu spor için oldukça geç bir yaş sayılabilir zira. Çok daha erken yaşlarda başlanmalıdır. Ama Ferhat bu açığı azmiyle kısa sürede kapatır. 2008 yılında 15 yaşındayken ciddi bir kol sakatlığı geçirir. Doktorlara göre bir daha bu sporu yapması sakıncalıdır ve profesyonel olarak yapması da çok zordur. Ama Ferhat, “Yapamazsın” lafından sonra dört elle sarılır çok sevdiği cimnastiğe ve ardından kısa süre sonra Türkiye iampiyonu olur. Singapur’da 2010 Gençlik Olimpiyatları’nda atlama masasındaki gümüş, 2013 Akdeniz Oyunları’ndaki bronz takip eder başarılarını. Artistik dünya şampiyonasında gerçekleştirdiği 3 hareketi kendi adına tescillenir. Ve kendi adına taşıyan 3 hareketi olan ilk sporcu olur. 2016 Rio Olimpiyatları’na giderek yine bir ilki başarır. 108 yıl sonra Aleko Mulos’tan sonra Türkiye adına olimpiyatlarda mücadele edecek ikinci, Cumhuriyet tarihinin ilk erkek sporcusu olur. Ferhat, Türk cimnastiği adına kapıları bir bir açmaya başlar. Onun ayak izleriyle Türk cimnastikçiler tarihi başarılara yelken açar ve Tokyo 2020’de tam 7 branşta final başarısı yakalar. Rio’da kürsünün uzağında kalsa da Tokyo’da bunu başaracağından emindir. 2020 Mersin ve 2021 Basel’deki Avrupa Şampiyonaları Paralel Bar aletinde kazandığı altın madalya Tokyo öncesinde gözleri onun üzerine çevirmiştir bir kere. 7 finalin 7.’sinde umutlar tükenirken öyle bir performans gösterdi ki makus talihi değiştirdi. Gümüşü kıl payı Alman rakibine kaptırsa da kazandığı bronz madalya ile yine bir ilki gerçekleştirip tarihe geçti. O da artık Mete Gazoz gibi bir rol model. Cimnastik dendiğinde akla gelecek ilk kişi o. Çünkü ilkler özeldir ve asla unutulmaz.