Türkiye olmasa ölmüştüm
Christoph Daum''un otobiyografisi çarpıcı detaylarla dolu:“Türkiye olmasaydı, ölmüştüm. Ölüden bile daha ölü olurdum. Fenerbahçe ile gelen şampiyonluklar, seyircisinin desteği, hayatımın kariyerinin bir dönüm noktası, bana yeniden hayat verdi.”
Beşiktaş, Fenerbahçe ve Bursaspor’da teknik direktörlük yapan Christoph Daum, hayatını kaleme aldı. “Hep sınırda. Yükselişim, düşüşüm… Hayatımın bütün öyküsü” isimli kitapta neler var neler. İşte Sözcü HaftaSonu’nun gözünden bir Türk dostu Daum’un anıları...
SOLİNGEN FACİASI ETKİLEDİ
Kitap, Christoph Daum’un spor aşkını Muhammed Ali’den almasıyla başlıyor. Daum, Stuttgart takımından ayrılacakken Türkiye ile tanışmasını şöyle anlatıyor: “Ben direksiyondayken biri kapıyı açtı, koltuğa oturdu. ‘Beni Beşiktaş’ın başkanı (Süleyman Seba) gönderdi. Seni antrenör olarak görmek istiyorlar’ dedi. Çok şaşırdım. Aslında Solingen’de yaşanan vahşet de bir anlamda Türkiye’ye sıcak bakmama neden olmuştu. Almanların hepsinin böyle olmadığını ispatlamak istiyordum.
FENERBAHÇE KIRMIZI HALI SERDİ
İkinci Beşiktaş macerasında (2001-02) kulübün ekonomik sorunlarına değinen Daum, kokain davası nedeniyle sürekli Almanya’ya gittiğini, bunun işini etkilediğini anlatıyor. Fenerbahçe’den aldığı teklifle kitap yeni bir boyut kazanıyor: “Fenerbahçe, 2003’te ‘Bize gel’ diye baskı yapmaya başladı. Önüme kırmızı halı serildi. Aziz Yıldırım’ın tek bir isteği vardı: Takımı şampiyon yap. ‘15 futbolcu gidecek, 12 futbolcu alacağız’ dedim, kılı kıpırdamadan onayladı. Aziz Yıldırım, Galatasaray’ın da istediği van Hooijdonk’u 4 saatte bitirdi. Bende çok güçlü bir etki bıraktı. Bir şeyi istedi mi, sonuna kadar gidiyordu.”
TÜRKİYE’DE 1 YIL, 7 YILA BEDEL
“Türkiye’de teknik direktör olarak bir yıl çalışmak, başka bir yerde 7 yıl çalışmaya bedeldir. Bunu göze almayan oraya hiç gitmesin. Üçüncü şampiyonluğa giderken son maçımız Denizli’yle idi. Kazansak şampiyonduk. 15 dakikalık uzatmada Anelka galibiyeti getiremedi. Galatasaray şampiyon oldu. O zaman ‘Yüzyılın bilmecesi’ başlığı atıldı. Şükür ki orada yaşananları anlayabilmek için yüzyılın daha başındayız.”
KOCAMAN HİÇ ŞEFFAF DEĞİLDİ
Christoph Daum, Fenerbahçe’deki ikinci dönemini şöyle anlatıyor: “Türkiye olmasaydı, ölmüştüm. Ölüden bile daha ölü olurdum. Fenerbahçe ile gelen şampiyonluklar, seyircisinin desteği, hayatımın kariyerinin bir dönüm noktası, bana yeniden hayat verdi. 2009’da yeniden Fenerbahçe’ye çağrıldım. Aziz Yıldırım, Aykut Kocam’ın Sportif Direktör olduğunu söyledi. Aykut, beni iyi karşıladı. Sonradan anladım ki bana karşı hiç de şeffaf değildi. ‘Görünen yüzünün arkasında başka şeyler var’ şüphesi uyandırmaya başladı.”
AYKUT’UN ÖLDÜREN BAKIŞLARI!
“Alex de Souza, biraz geç gelmek isteyince izin verdim. Aykut, para cezasında ısrar etti. Para cezasını ödeyebileceğimi belirttim. İşte o zaman Aykut’un yüzündeki o dostane gülüş ilk kez kayboldu. Eğer bakışlarla bir insan öldürülebilir olsaydı, o an ben ölmüş olabilirdim. O zaman ikimizin bir arada olamayacağını anladım. Sonra Aykut’un, başka oyunlar çevirdiğini fark etmeye başladım.”
MİDE BULANDIRICI OYUNLAR
“Beşiktaş derbisini 3-0 kaybettik. Tercümanım bana, Emre’nin (Belözoğlu) Aykut’a, ‘Takımı sen devralmalısın. Seninle kaybetmezdik’ dediğini söyledi. Ertesi gün Aykut, böyle bir şey olmadığını belirtip omzunu silkti. Son hafta Bursa kazanınca, Trabzonspor’u yenemeyen Fenerbahçe yine şampiyonluktan olmuştu. Direkler engel oldu. Yanlış anonsla statta sevinç yumağı oluştu. Aziz (Yıldırım), soyunma odasında bana ‘Sorumlu sensin’ diye bağırdı. Bırakmam için mide bulandırıcı oyunlar oynandı. Daha sonra bir yönetici Almanya’ya geldi ve orada alacaklarımın yarısından vazgeçerek ayrıldım.”