Sevgili okurlarım, bütün dünya acayip bir salgınla boğuşuyor...
Adına koronavirüsü denilen bu nesne yüzünden ölenlerin sayısı giderek artıyor. Birkaç gün içerisinde 170 oldu.
Teşhisi kolay da, tedavisi yok.
Ancak teşhisi koymak için bir sürü karmaşık işlemler, teknik aygıtlar gerekiyor.
Virüsü bir kez kaptınız mı (anladığım kadarıyla) gittiniz demektir.
Üstelik, insanlığın Çin’den kaynaklanan bu yeni belası giderek yaygınlaşıyor. Bazı AB ülkeleri dahil çok sayıda ülkeye şimdiden bulaşmış durumda.
★★★
Her ülke önlemini alıyor. Biz de alıyoruz...
Örneğin oradaki vatandaşlarımızı getirmek için Çin’e dün dev bir uçak kaldırdık.
Dev uçak adeta bir hastaneye dönüştürüldü, yol boyu için bir sürü önlemler alındı. Uçağa yataklar yerleştirildi, özel giysiler, özel yiyecek kutuları konuldu.
Kargo uçağı ambulans uçağa dönüştürüldü.
Yol boyunca herkes maske takacak.
Getirilenler Ankara’da iki hafta boyunca karantina altında kalacak.
★★★
Şu anda olmadı ama bu ölüm virüsü günün birinde Türkiye’ye de gelebilir.
Böyle bir durum olduğu takdirde, bizim de sokaklarda ve iş yerlerimizde maske takmamız gerecek.
Dün eczanelere sordum...
Maske var mı?
Bazılarında vardı ama onlar sıradan bez maske idi. İşe yaramazmış...
Özel, kalın, virüs bulaşmasına karşı etkili olacak maskeler ise hiç yoktu.
Peki hastanelerimiz bu tedavi sürecine hazır mı?
Virüsü kapanların özel odalarda özel aygıtlarla tedavi edilmesi gerek. İçeriye sadece özel giysileri olan sağlık personelinin girebileceği bu odalar hazırlandı mı?
Hiç değilse büyük kentlerimizin hastanelerinde tıbbi araç gereç, özel giysiler hazır mı?
Bu soruların yanıtını bilmiyoruz...
Bizi adam yerine koyup açıklama yapan, yol gösteren herhangi bir makam yok.
Tahmin ediyorum, bizi yönetenler işi yine Allah’a havale etmiş durumda!
Dikkat ediniz, Çin, bu virüsle baş edebilmek için üç gün içerisinde bin yataklı özel bir hastane kurdu. Şaka değil bu...
Temeli atıldı, çatısı konuldu ve teknolojinin bütün olanakları kullanılarak bu hastanenin yapımı üç gün içerisinde tamamlandı.
★★★
Bu aşamada bir haber ister istemez dikkat çekti...
Bu öldürücü virüs nedeniyle dünyanın belli başlı havayolu şirketleri, Çin uçuşlarını gidiş ve geliş olarak tümüyle durdurdu.
İşte size İngiliz British Airways, işte size Alman Lufthansa ve daha niceleri...
Peki bizim THY ne yapıyor?
Çin uçuşlarını aynen devam ettiriyor...
Allah’a emanet yöntemiyle!..
Çünkü bizi yönetenlerin dini imanı paradır.
Bence bu uygulamayı sürdürme nedenleri de şu yüzden:
“Fırsat bu fırsattır. Bu karambolde ne kazansak kârdır, Allah bereket versin!”
Şimdi hep birlikte bekliyoruz, papatya falları açıyoruz...
“Virüs bize de gelebilir... Yok abicim gelmez... Gelirse Allah kerim, nasıl olsa çaresine bakarız!”
Rusya derseniz, Çin dahil bütün Uzakdoğu ülkeleriyle sınırlarını kapattı, giriş çıkışı yasakladı.
Hepsi enayi, bizi yönetenler son derece akıllı!
Sevgili okurlarım, son deprem ne yazık ki Türkiye’nin bazı gerçeklerini de ortaya çıkardı.
Yandaş medyada yüz kızartıcı yayınlar yine birbirini izliyor:
“Devletimizin eli deprem bölgesine uzandı. Evleri yıkılıp çadırlarda yaşayanlar memnun. Sütleri, çayları, yiyecekleri bile devlet tarafından sağlanıyor. Paraları da ceplerine konuluyor. Vatandaşlarımız Allah hükümetimizden razı olsun diyor.”
Dedim ya, bunlar için her şey para ölçüsüne endeksli...
Utanmasalar “İyi ki deprem oldu” diyecekler!
★★★
Bu arada Kızılay’ın da bazı gerçekleri ortaya çıktı.
Depremden birkaç saat sonra halktan para toplamaya kalkışan Kızılay, siyasetin tam da göbeğindedir.
Elinde sonsuz para gücü olmasına karşın yine vatandaştan para istemiştir.
Bu gücün milyonlarca dolarlık bölümü ile şeriatçı vakıfları doyurmuş, onlara para hortumlamıştır.
Yöneticileri korkunç yüksek maaşlar almaktadır ve tamamı AKP’nin özel seçilmiş adamlarından oluşmaktadır.
Toplum bu gerçeklerin çoğunu bilmezdi, deprem olunca sırlar açığa çıktı.
Kızılay iktidar partisinin emrine ve hizmetine girmiş bir kuruluştur. Yıllardan beri böyledir.
Kızılay’a saygım yoktur.
★★★
Sevgili okurlarım, depremden sonra halktan ve çeşitli kuruluşlardan kaç trilyon lira yardım parası toplandı?
Toplanan bu paralar nerede, hangi amaçla kullanılacaktır?
Hükümet bu paranın üzerine oturma hakkına sahip değildir.
Bu hesap Türk Milleti’ne verilmek zorundadır.
Virüse hazır mıyız!
Emin Çölaşan
Yayınlanma: