Her şeyin cılkını çıkardılar. Kendi menfur emellerine engel gördükleri için Atatürk ilke ve devrimlerini yok etmek temel amaçları oluyor. Şöyle ki:
- Atatürk, Türklük ruh ve bilincini ateşleyerek mucize zaferlerle bir millet yaratıyor.
Bunlar Türk yok Türkiyelilik var diyerek milli ruhu, milli birlik ve bütünlüğü yok ediyor.
- Atatürk, Osmanlı’nın 700 yıl illallah çektiği şeriatçı, yobaz tarikatlar, cemaatler, şeyhlikleri yasaklıyor.
Bunlar, kendi ürettikleri cemaatle birbirlerini yok etme savaşı veriyor.
- Atatürk cehaleti yenmek için modern üniversiteler, halk evleri, köy enstitüleri gibi eğitim kurumlarıyla ulusal bir eğitim ve kültür seferberliği gerçekleştiriyor.
Bunlar ise ikbal ve iktidarlarını, yobazlık ve cehalet üzerine kurguluyor. Dindar ve kindar bir gençlik için 4+4+4 yöntemiyle tüm okulları imam hatipleştiriyor, çağdaş tüm üniversiteleri “medrese” haline dönüştürüyor. Veliler bu yobaz dayatmaya gerekli tepkiyi göstermiyor. Aksine “eti sizin, kemiği benim” diyor, çocuklarını “molla eğitim” girdabına terk ediyor.
Dinci partiden nemalanmak için dalkavukluk, yobazlık ve çıkarcılık tüm toplum kesimlerine yansıyor.
- Dini zayıf dedikleri Atatürk döneminde devlet katmanlarında bir tek hırsızlık olayına tanık olunmuyor.
Sözde dini bütün din simsarlarının yönettiği Türkiye ise dünyada rüşvet ve hırsızlıklardaGuinness Rekorlar Kitabı’na giriyor.
Dünyada eşi görülmemiş bir devlet soygunu yapılıyor. Yobazlar buna “günah işleme özgürlüğü” diyor. Bazıları daha da “vecde” gelerek şaibeli liderlerini ilahlaştırıyor, “Tanrının bütün özelliklerini üstünde taşıyor” diye fetva buyuruyor.
- Anayasa ve hukuk devleti yerle bir ediliyor. Devlet “batan geminin malları misali” yağma ediliyor.
165 üniversiteden bilimsel tepki gösteren bir Allah’ın kulu çıkmıyor.
Avantacılıklarıyla maruf ensesi kalın sendika liderleri tüm bu rezillikleri göbeklerini
kaşıyarak izliyorlar.
Başka bir ülkede bunların yüzde biri yaşansa yer yerinden oynar, bunlar doğduklarına pişman ettirilirdi.

İmam diplomasisi mafiş

Akıl almaz, adeta cinnet bir politikayla “Özgür Suriye Ordusu adı altında” Sünni IŞİD ve El Kaide, El Nusra gibi terör örgütlerine binlerce TIR silah göndererek Şii Esad’ı kanla devirip, Ortadoğu lideri olmayı düşlüyor.
Ancak, beslediği kargalar gözünü oymaya başlıyor.
Esad ise bunlar gibi “analar ağlamasın” diye vatanını teslim etmiyor.
Şimdi Erdoğan’a “sana terör örgütlerine yardım etme, sonra hem bölgenin, hem senin başına bela olurlar demiştim. Şimdi otur haline ağla” diyor.
Esad’ın bu sözleri gerçekleşiyor.
IŞİD, Irak’a da giriyor. Musul sınırlarına dayanıyor. THY ve diğer Türk şirketleri ofislerini bırakıp, kaçıyorlar. Davutoğlu ve Erdoğan büyük bir diplomatik basiretle! Başkonsolosa “IŞİD bizdendir. Bir şey yapmaz” talimatıyla konsolosluğun terk edilmemesi emrini veriyorlar. Sonra Türk toprağı işgal ediliyor. Bayrağımız indiriliyor, 49 kişi esir alınıyor.
IŞİD’e silah götüren TIR’ları yakalayan jandarmalar, hayasızca hapse atılıyor. Ancak dünya basını ve resmi çevrelerce IŞİD’in elindeki silahların (MKE marka) Türkiye’den gittiği belgeleniyor. Şimdi ABD’nin IŞİD’e karşı ortak hareket bildirisini imzalamayarak suçunu ifşa ediyor.
Dünyada BM’ye kayıtlı 193 ülke bulunuyor. Bunlar arasında “hırsız ve rüşvetçileri yakalayan polis ve savcıları cezalandırıp, hayatlarını söndüren” bir devlete tanık olunmuyor.
Evindeki ayakkabı kutularında milyonlarca dolar rüşvet parasıyla yakalanan banka genel müdürü, uluslararası kara para mafyasını serbest bırakıp, Beşiktaşlı taraftar grubu “çarşıya” darbeci diye müebbet hapis davası açan savcı ve yargıçlar dünyada yalnız bizim ülkemizde üretiliyor.
Tüm bu rezilliklerle birlikte “sabrımızı test etmeyin palavrasıyla” Türkiye’ye Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’nden iki füze gönderip, savaş çıkartmayı planlayan iki diplomasi virtüözünden! “birini Cumhurbaşkanı, diğerini Başbakan yapan” bir halkı tarih yazmıyor.
Her türlü melaneti işliyor, Türkiye’de yaprak kımıldamayınca ikinci melanet geliyor. O da aynı umursamazlıkla karşılanınca rezaletlerin ardı arkası kesilmiyor.
Soru: Türkiye’ye musallat olan bu din bezirganları ilelebet baki kalacak mıdır?
Yanıt: Bir rütbe ve makam uğruna vatanlarını feda eden, kimi hokkabazlık ve çıkarcılıktan malul medya, bilgin, aydın, yazar-çizerler,
Kimi “cüzdan ya da vicdan” arasında bocalayarak “devleti soyan büyüklerimizin” suç dosyalarını sıfırlatan savcı ve yargıçlar,
Özellikle, 3 ton kömür, 5 kg sadaka paketleri uğruna “gözleri hiçbir şey görmeyen bir halk” baki kaldıkça (laik Türkiye Cumhuriyeti değil) devlet soyguncuları, kupon arazi talanları, ihale virüsleri, hukuk katliamları, ilelebet payidar kalacaktır.