1913’de işçi bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelir.
Mücadelesine, Protestan inancına sahip bir militan olarak başlar.
Fransız Komünist Partisi’nde etkin görevlerde bulunur.
Milletvekilliği, meclis başkan yardımcılığı, senatörlük gibi görevlerden sonra profesörlüğüne devam eder.
Dünyaca ünlü Fransız düşünürün Müslüman olması ise hayli enteresandır: 2. Dünya Savaşı’nda Fransız Ordusu’nda askerdir. İsyankar ruhu Fransa’nın Hitler’le işbirliği yapmasına karşı çıkar. Birkaç arkadaşıyla birlikte “İşbirlikçiliğe hayır“ ilanları hazırlar ve kışladaki tuvaletlerin içine yapıştırır. Yakalanır ve arkadaşlarıyla birlikte Cezayir’in çölümsü bir yerine sürgün edilir. Burada mahkûmiyetini sürdürürken, İspanya’dan getirilen komünist yoldaşlarını Enternasyonal Marşı ile karşılamak ister. Kırbaçlanırlar, meydandan ayrılıp çadırlara kapanmaları talimatını ise reddederler.
ÖLÜMDEN DÖNÜŞ
Yaptıkları disiplinsizlik karşısında Fransız komutan, O’na ve arkadaşlarına ölüm cezası verir. Kurşuna dizdirmek için hizaya geçirilirler. Karşılarında Cezayirli Müslüman askerler vardır. Henüz 25 yaşında olan Roger Garaudy ölümle burun buruna gelmiştir. Ateş emri verilir. Bir mucize gerçekleşiyordur adeta, askerler ateş etmez! Fransız komutan deliye döner, askerleri kırbaçlamaya başlar. Fakat ne yaptıysa ateş ettiremez, kendisi ve arkadaşları hayatta kalır.
Roger Garaudy savaş bittikten sonra merakla işin aslını araştırır. Sonunda kendilerine neden ateş edilmediğini öğrenir: Meğer o Müslüman askerler elinde silah olmayan kişiyi öldürmeyi küfür/kafirlik olarak görürlermiş; imanlarını kaybetmemek için ateş etmemişler. Garaudy bunu öğrenince çarpılır. “ Ben ki güya felsefe doçentiyim, gelin görün ki İslam ve İslam Felsefesi hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Nedir bu Batı odaklı felsefe?“ diyerek harekete geçer. (Yazar Cemal Aydın’la yapılan söyleşiden)
İslam’ı araştırmaya başlar, İslam Felsefesi’ni inceler. 69 yaşında Müslüman olur.
Kırkın üzerinde dile çevrilen ve dünya çapında yankılar uyandıran bu dev insanın 60 eseri ve sayısız makalesi vardır. R. Garaudy 99 yaşında Paris’te hayata gözlerini yumar.
Gün gelecek “Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı” diyecektir, “Hatıralar“ında. Bu denli Kur’an’la hemhal olan büyük düşünürün, Müslüman dünyaya eleştirileri de bir o kadar serttir.
İSLAM’IN ÇÖKÜŞÜ
“Yaşayan İslam“ kitabında Müslümanlığın içinde bulunduğu krizi değerlendirir ve
İslam’ın çöküşünü üç evrede ele alır.
İlk sapmayı, felsefeci ve tenkitçi Mu’tezile akımının mahkûmiyetine bağlar. Mutezililerin bir fırsat olduğunu ancak değerlendirilemediğini söyler. “İktidara bağlı olan kelamcılar ve hukukçular içtihadı tekelleştirme ve oligarşileştirmeyi ele aldılar ve mutlak gücün memurları olarak hareket ettiler“ der.
Ona göre içtihat kapısı, siyasi despotluğun ve dini dogmatikliğin sonucu kapanmıştır. Bu harici ve dâhili pek çok tehlikeyi de beraberinde getirmiştir. Sorgulayıcı aklın dışlanması, literalist anlayış (lafızcılık), kör taklitçilik, formalizm, eskilerin fikirlerine körü körüne bağlılık yaratıcı düşünceyi bitirmiştir.
İkinci çöküş, Abbasiler zamanının Arap-İslam kültürünün yayılımıyla başlar. Despot idareciler, varolan nizam bozulur korkusuyla katı bir Sünniliğin kapısını aradılar der. Kendi tabiriyle bir “hadis enflasyonu“, “Sünnetullah“ ın yaratıcı geleneğini değiştirmiştir.
İslam prensiplerinin indirgendiği yer ise, Ortadoğu’da, o dar toplumda, ilk yüzyıllarda yapılan uygulamalardır. “Şeriat“ yani Allah’ın kanunu, siyasi gücün “ilahi hukuk” olduğu iddiasına, zenginliğin hâkimiyetine, dogmatizme ve bilginin tamamlanmışlığı görüşüne mahkum edilerek, farklı toplumlara uygulanabilir bir evrensel uygulama prensibi olmaktan çıkarılmıştır.
ÜÇÜNCÜ ÇÖKÜŞ: İSLAMCILIK
İslam’a karşı İslamcılığı, İslam’ın bir hastalığı olarak görür: “Çünkü o, bütün Peygamberler vasıtasıyla Allah adına açık, evrensel ve ezeli ahlak yolu olan şeriatı, her devirde o devrin meselelerini çözmek için şeriatın ilham ettiği yasayla karıştırmaktadır.”
Dinlerin ortak yolu olan şeriatı, 7. asrın ve Arabistan’ın yaşamı kabul edip, bu yüzyılın insanlarına zorla kabul ettirmeye kalkışmak İslam’a karşı işlenecek bir cinayettir der.
İslam’ın geleceğiyle ilgili şu tespiti yapar: Ya İslam geleceğe geri geri gidecektir, tefsirler ve tefsirlerin tefsiri tekrar edilerek gözler geçmiş üzerinde Emeviler ve Abbasiler devrinde ortaya çıkmış olan hukuki meseleler üzerine sabitleşecektir ya da kendisi yeni bir büyüme modeli meselesini çözümleme kabiliyeti gösterecektir.
...
İslam’a dışarıdan bakan, araştırmaları sonucu samimi bir iradeyle Müslüman olan ve ideolojik hiçbir beklenti içine girmeyen bir tavrın, sahici Müslümanlığa nasıl bir kapı araladığını görmüyor muyuz? Ne dersiniz?
Bir komünist düşünür ve İslam
Ayşe Sucu
Yayınlanma: