Vah­şi­ce kat­le­di­len Öz­ge­ca­n’­ın ba­ba­sı­nın söy­le­dik­le­ri ilk etap­ta tüm dik­kat­le­ri çek­se de, çok­tan unu­tul­du. Ders ma­hi­ye­tin­de­ki o ko­nuş­ma­dan bir­kaç cüm­le ha­tır­la­ya­lım: “Dün­ya­nın ba­rı­şa, sev­gi­ye ih­ti­ya­cı var. Bu mem­le­ket­te ar­tık iki­lik ol­ma­sın, ce­za­la­rı­nı çek­sin­ler ama zul­me­dil­me­sin. Gö­zü­müz kör­le­şi­yor, ku­lak­la­rı­mız sa­ğır­la­şı­yor; her­kes kal­bin­de­ki se­si iyi din­le­sin.”
Bel­li ki ir­fan kay­na­ğın­dan ge­len, bil­ge­ce sarf edil­miş bu söz­ler, in­san ola­na çok şey söy­lü­yor.
...
As­lın­da söz­dür ada­mı adam eden, ka­dı­nı ka­dın ey­le­yen.
Ön­ce söz var­dı­” di­ye baş­lar Kut­sal Ki­tap.
Sö­ze sa­dık kal­mak hü­ner­dir.
Söz de­yin­ce akıl­la­ra, ken­di­siy­le ran­de­vu­la­şan gen­cin unut­ma ola­sı­lı­ğı­nı dik­ka­te alıp, üç gün bo­yun­ca, ay­nı va­kit­te, ay­nı me­ka­na ge­lip bek­le­yen Hz. Mu­ham­med ge­lir. Söz in­sa­na say­gı­dır çün­kü.
Mek­ke­’ye te­va­zu zır­hı­na bü­rü­ne­rek gi­ren Pey­gam­be­r’­e ba­kar ve şöy­le söy­ler Ebu Süf­ya­n’­ın ka­rı­sı Hind: “O gö­nül­le­re hi­tap edi­yor.” Sa­mi­mi ola­nın di­lin­de iha­ta eder söz; her­ke­si, her ye­ri!
Si­ze ta­ar­ru­zu de­ğil, öl­me­yi em­re­di­yo­ru­m” sö­zü­nü ima­na dö­nüş­tü­re­bil­mek; Mus­ta­fa Ke­mal Ata­tür­k‘­ün ba­şa­rı­sın­da­ki sır­dır. Sö­ze iha­net et­me­yen­le­ri ta­rih taç­lan­dır­mış­tır.
Şim­di so­ra­lım; sö­ze sa­dık kaç ki­şi kal­dık?
Sağ­cı­sı sol­cu­su, ina­na­nı inan­ma­ya­nı, mu­ha­le­fe­ti ik­ti­da­rı; her­kes sor­gu­la­sın ken­di­ni; sö­zü­müz­le ne ka­dar ba­rı­şı­ğız?


Da­ha te­me­le ine­lim


Bi­li­yo­ruz ki, in­sa­nı “in­sa­n” kıl­mak için in­san­lı­ğa gön­de­ril­di din; pe­ki ne­den iş­le­vi­ni gö­re­mi­yor?
Din­dar­lık­la in­sa­noğ­lu ne­ye alış­tı­rıl­mak is­te­ni­li­yor­du da ger­çek­leş­ti­ri­le­me­di?
Di­nin is­te­me­di­ği ne var­sa; de­di­ko­du, ya­lan, if­ti­ra, kıs­kanç­lık, hır­sız­lık, ar­sız­lık, yol­suz­luk, doy­maz­lık, şid­det, öl­dür­mek gi­bi kö­tü­lük­ler­den in­san­lar ne­den eli­ni çek­mi­yor?
Oku di­ye baş­la­yan bir di­nin men­sup­la­rı, ce­ha­let­le anıl­mak­tan ne­den utan­mı­yor­lar?
Ne­den; ba­şör­tü­sü, cüb­be, sa­rık gi­bi bir­kaç şek­le ya da na­maz oruç gi­bi bir­kaç ri­tü­ele in­dir­gen­di din? Ne­den araç­lar amaç edi­nil­di?
Ne en­gel ol­du ger­çek din­dar­lı­ğın ya­şan­ma­sı­na?
...
Ye­di ya­şın­dan bü­yük kız ço­cuk­la­rı­nı ba­ba­lar öp­me­si­n” gi­bi mil­yon­da bir ba­ba­nın ak­lı­na gel­me­ye­cek sa­pık­lık, di­nin ba­kı­şıy­la na­sıl bir ara­ya ge­ti­ril­di?
Bu­luğ ça­ğı­na gir­me­miş ço­cuk­la­rın ev­li­li­ği, na­sıl din ki­tap­la­rı­na gir­di?
İn­sa­nın iki yü­zün­den bi­ri olan ka­dın­lar, na­sıl “fit­ne un­su­ru­” ilan edil­di?
İn­san onu­ru­nu dik­ka­te alan bir söy­lem ne­den oluş­tu­ru­la­ma­dı?
Göz­le­ri­ni ter­bi­ye ede­me­miş, ken­di kon­tro­lü­nü sağ­la­ya­ma­mış er­kek­ler yü­zün­den ka­dın­la­ra yö­ne­lik ve­ri­len hü­küm­ler üze­rin­den mi ko­nu­şul­ma­lıy­dı İs­lam?
Ev­ren­sel de­di­ği­miz din, ka­bi­le top­lu­lu­ğu­nun örf ve adet­le­riy­le na­sıl ka­rış­tı­rıl­dı?
Ne­den; kes­mek, yak­mak, yık­mak, yağ­ma­la­mak ile anı­lı­yor Müs­lü­man­lar?
Ba­rış, bil­ge­lik, ir­fan, sü­ku­net, fe­da­kar­lık, fe­ra­gat, ağır­baş­lı­lık, se­ve­cen­lik, za­ra­fet, ne­za­ket ha­ni ne­re­de? Dün­ya, İs­la­m’­ı ne­den bu kav­ram­lar üze­rin­den ta­nı­ma­dı?
Ko­nu­lar tar­tı­şı­lır­ken, in­sa­nın bi­za­ti­hi ken­di­si de­ğil de ne­den toz­lu raf­lar­dan in­di­ri­len ki­tap­la­rın sa­tır ara­la­rın­dan me­det umu­lu­yor?
Kos­ko­ca İs­lam Coğ­raf­ya­sı üze­rin­de kül­tür oda­cık­la­rı ne­den oluş­tu­ru­la­ma­dı?
İn­sa­nın; sağ­du­yu­su, vic­da­nı, ak­lı ne­re­de?
Din­dar­lar ken­di­le­riy­le yüz­leş­mek­ten ne­den kor­ku­yor?
Evet, bu ve ben­zer so­ru­lar ce­vap bek­li­yor.
...
Sa­de­ce din­dar­lar mı; ina­na­nı inan­ma­ya­nı, ik­ti­da­rı mu­ha­le­fe­ti, sa­nat­çı­sı ga­ze­te­ci­si vel­ha­sıl her­kes ken­di­ni sor­gu­la­ma­lı.
Ak­si tak­dir­de mi; her ge­çen gü­nün bir ön­ce­ki­ni arat­tı­ra­ca­ğın­dan kim­se şüp­he et­me­sin.


Dev­let ya­pı­sı­na iha­net!


Son za­man­lar­da Si­ya­sal İs­lam­cı ce­nah­tan ge­len “me­ğer la­ik­lik ne ka­dar önem­liy­miş; la­ik­li­ğe sa­hip çık­ma­mız ge­re­ki­yo­r” iti­raf­la­rı­nı duy­duk­ça “gü­nay­dı­n” di­yo­rum!
Teh­dit al­tın­da olan sa­de­ce la­ik­lik mi; ba­ğım­sız ol­ma­sı ge­re­ken tüm ku­rum­lar, ik­ti­da­rın gü­dü­mün­de yaz­boz tah­ta­sı­na çev­ril­di!
Çok da­ha kö­tü­sü, söz­de çö­züm me­se­le­si­ni ha­ra­ret­le sa­vu­nan­lar Gü­ney­do­ğu­’da olan bi­ten­le­ri gör­mez­den gel­se­ler de de fac­to (fii­li) bir dev­let­ten bah­se­di­li­yor.
Söy­le­mek is­te­di­ğim şu: Bu gü­ne ka­dar biz “de­mok­ra­si­ye, la­ik­li­ğe, bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­mü­ze sa­hip çı­ka­lı­m” de­dik­çe; tüm gü­cüy­le kar­şı çı­kan­lar şu gün­ler­de ilk iki­si­nin eli­miz­den kay­mak­ta ol­du­ğu­nu (ha­vuz med­ya­sı­nı dı­şa­rı­da tu­tu­yo­rum) ni­ha­yet fark et­ti­ler. Üçün­cü­nün ger­çek­leş­me­sin­den Al­lah bu mil­le­ti ko­ru­sun di­ye­ce­ğim, ama böy­le gi­der­se pek de uzak gö­zük­mü­yor! Unu­tul­ma­ma­lı­dır ki bu üçü, dev­let ya­pı­sı­nı oluş­tu­ran un­sur­lar­dır; dev­let ya­pı­sı­na iha­net dev­le­te iha­net­tir, dev­le­te iha­net va­ta­na iha­net­tir!!!
E­ge Üni­ver­si­te­si­’n­de şe­hit edi­len Yi­ği­di­miz Fı­ra­t’­a Al­la­h’­tan rah­met, ai­le­si­ne ve ca­mi­aya baş­sağ­lı­ğı di­li­yo­rum. Ha­in sal­dı­rı­yı la­net­li­yo­rum.