Sevgili okuyucularım, şu anda ortalıkta görünen, yani olasılığı en yüksek tablo, koalisyon hükümeti. Peki bunu kim kuracak?
Sandıktan çıkan sonuçlar aslında üç partiye (CHP-MHP-HDP) koalisyon hükümeti kurma görev ve yetkisini vermiş...
Ve AKP’yi muhalefette bırakmıştı.
Ancak gelin görün ki MHP daha ilk geceden “Millet bize muhalefet görevi verdi” deyip iktidara ortak olmaktan kaçtı.
Bu elbette Bahçeli’nin kafasından çıkan bir fikirdi.
Gönül isterdi ki üç parti bir araya gelip hiç değilse belli konularda uzlaşsın ve AKP’ye karşı bir güç birliği oluştursun...
Seçim meydanlarında her üçü de bağırıyordu:
“Rüşvet ve yolsuzlukların hesabını bu iktidardan soracağız...”
Millet onlara “İşte size fırsat, bir araya gelip sorun” dedi ama olmadı...
Bu saatten sonra sormaları ise epeyce zor olacak!

* * *

Varsayalım AKP’li bir koalisyon hükümeti kuruldu.
AKP-CHP veya AKP-MHP...
Bazı bakanlıklar, yapılan pazarlıklar sonucunda ister istemez küçük ortağa verilecek.
Küçük ortak da en doğal hakkını kullanarak, kendi payına düşen bakanlık ve kamu kurumlarında bazı kadro değişiklikleri yapmak isteyecek.
Bu amaçla kararnameler hazırlanacak.
O kararnamelerin tümü imza ve onay için Tayyip’in önüne gidecek.
İşin püf noktası işte bu aşamada başlayacak!
Görevden alınması istenecek her bürokrat o makama Tayyip’in onayı ile getirildi.
Devlet 2007’den bu yana iki cumhurbaşkanının, Abdullah-Tayyip ikilisinin imzaladığı kararnamelerle yönetildi...
Ve bütün kurumlara keskin AKP kadroları yerleştirildi.
Şimdi Tayyip onları görevden alır mı?
Bana sorarsanız hemen hiçbirine onay vermeyecek ve küçük ortağın gönderdiği her kararnameyi yokuşa sürecektir.

* * *

Dolayısıyla, böyle bir koalisyon hükümetinin (eğer kurulursa)
büyük ve sözü geçen ortağı AKP değil, Tayyip’in ta kendisi olacaktır.
Üçlü koalisyonun (CHP-MHP-HDP) Devlet Bahçeli tarafından toprağa gömülmesi sonrasında karşımıza bu tablo çıkacak, Türkiye yeniden gerilecek ve siyasi krizlere sürüklenecektir.
Böyle bir koalisyonun küçük ortağı olacak partilere (CHP veya MHP) bu hususu şimdiden anımsatmayı görev bilirim.
Henüz erken ama hazırlıklarını bugünden başlayarak ona göre yapsınlar, bürokraside yapılacak değişikliklere Tayyip dahil hiçbir kişi ve makam tarafından karışılmayacağını ve engel olunmayacağını koalisyon protokolü metnine sağlam bir biçimde yazdırmayı ihmal etmesinler!

Baykal olayı ne idi?


Sevgili okuyucularım, dün ve önceki gün Devlet Bahçeli ile partisinin Meclis Başkanlığı konusundaki tavrını eleştiren iki yazı yazdım.
Yazılara olumlu ve olumsuz çok sayıda tepki geldi.
Çoğunluk beni haklı buluyor, Bahçeli’yi haklı bulanlar ise eleştiriyordu. Saygı duyarım.
Eleştiren kesimin başlıca dayanağı şöyle:
“Ekmeleddin İhsanoğlu cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP ile MHP’nin çatı adayı idi. Sonra ne oldu da Meclis Başkanlığı seçiminde CHP İhsanoğlu’na destek vermedi?”
Haklı bir soru...
Buna bir de ekleme yapmak gerekir:
“CHP niçin Baykal’ı aday gösterdi?”
Seçim yapılmış, AKP ringde sürekli dayak yiyen bir boksör durumunda. Kafası gözü yarılmış, tek başına iktidarı kaybetmiş ve ne yapacağını şaşırmış... Neyse ki gong çalmış da nakavt olmaktan kurtulmuş.
Seçim sonrası tablo aynen böyle!

* * *

AKP ile Tayyip’in suskunluğa bürünmek zorunda kaldığı bu ortamda ortalık bir görüşme ile hareketlendi:
Tayyip-Baykal görüşmesi.
Seçimin hemen ardından Baykal acele Ankara’ya geldi. Yapılan bu ikili görüşme
konusunda ortalıkta yoğun söylentiler dolaşıyor ama gerçeği ikisi dışında hiç kimse
bilmiyor.
-Bu görüşmeyi kim istedi?
-Niçin istedi?
-Neler konuşuldu? Pazarlık yapıldı mı?
-İki taraf birbirlerine çeşitli vaatlerde mi bulundu? Şu veya bu nedenle özürler mi dilendi?
Seçimden sonra Sözcü ekibi olarak Kılıçdaroğlu ile CHP Genel Merkezi’nde bir söyleşi yapmıştık. Kılıçdaroğlu’nun Baykal’a biraz kırgın olduğu hemen hissediliyordu.
Baykal “O gece genel başkanımı aradım ama ulaşamadım” demiş, Kılıçdaroğlu ise bize “Ben o gece ayakta idim, arayıp da ulaşamaması mümkün değil” demişti.

* * *

Tayyip’le Baykal arasında yapılan görüşme iki saatten fazla sürmüştü.
Seçim henüz bitmiş ve ikisi arasında böyle uzun bir konuşma yapılıyor!
Bu olay gizli kaldı, Baykal’ın dayanaktan yoksun açıklamaları kimseyi inandırmadı.
Normal bir görüşme değildi... Orada bir şeyler oldu, bir şeyler değişti ama ne?
Şimdi neredeyse bütün gazeteciler o görüşmeyi anlatması için Baykal’ın peşinde...
Ama konuşmuyor!..
Önümüzdeki hafta ekranda anlatacakmış!
Zaten konuşsa bile eksik anlatacak, gerçekler bir sır perdesinin arkasında hep gizli kalacak.
Kafamda hep şu sorular var:
-Acaba CHP ile MHP İhsanoğlu’na destek konusunda anlaşsaydı, HDP de katılıp onu Meclis Başkanı seçtirir miydi?
-Baykal’a karşı olumsuz tavrına bizzat tanık olduğumuz Kılıçdaroğlu, acaba onu aday gösterirken “Partide genel başkanlık için en büyük potansiyel rakibim olan Baykal’ı Meclis Başkanlığı’na aday göstereyim de rakibimden kurtulayım” diye mi düşündü?
-Tayyip, Baykal’a “Sen aday ol, arkandayız” deyip onu kandırdı mı?
-O gün kaset olayı konuşuldu mu?
Sonuç ne olursa olsun, 7 Haziran günü Tayyip-Ahmet-AKP üçlüsünün elinden kaçan iktidar, bazılarının aymazlığı yüzünden onlara yeniden ve el birliği ile teslim edildi!