Generalleri, amiralleri, gazetecileri, profesörleri sahte belgelerle içeri tıkan, son yılların en ünlü savcısı Zekeriya Öz’ün, paçaları tutuşunca Ermenistan’a kaçması sürpriz mi?
Hayır, değil!
Atalarımız “Eden bulur!” sözünü boşuna söylememiş... “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” sözü de günümüze uyuyor.

* * *

Zekeriya’nın hakkında tutuklama kararı çıkmıştı. Kaçmasa hapse girecekti.
Şimdilik yakayı kurtarmış gibi görünüyor ama bir insanın yurduna dönme şansı olmadan yaban ellerde yaşamaya mecbur kalması da bir çeşit cezadır.
Zekeriya Öz hukuksuzluklar, büyük haksızlıklar yaptı, cezaevlerinde insanların suçsuz yere yatmalarına, bazılarının ölümüne, intiharına sebep oldu.
Vicdansızdı! Kabadayıydı! Herkese posta koyuyordu. Zamanın Başbakanı bile onu alkışlıyor, güvenliğini sağlamak için zırhlı Mercedes’ini ona tahsis ediyordu.
Ancak... “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli!”

* * *

Şimdi o dönemin Özel Yetkili kudretli Savcısı Zekeriya Öz ve diğerleri için “Örgüt kurma” iddiasıyla yakalama emri çıktı. Tutuklanacaktı. Fakat birileri haberi onlara uçurduğu için Zekeriya Öz ve Celal Kara aynı gece peş peşe Gürcistan’a, oradan da Ermenistan’a tüydü.
İstihbarat servislerinin ayıbı bu...
Onların kaçışına göz yumuldu. Devlet isteseydi bu firarı önlerdi, önlemedi!
Böyle bir sonuç, pek sürpriz sayılmaz!

* * *

Bizim mesleğin büyük yazarlarından rahmetli İlhan Selçuk 21 Şubat 2009 tarihli yazısında bu günleri, altı yıl önceden şöyle haber veriyordu:
“Ne yazık ki, Zekeriya Öz bu mantıkla ya da mantıksızlıkla hiçbir yere varamaz; savcımızın geleceği pek parlak görünmüyor...
... Savcı Öz’ün, hukuku ve yasaları hiçe sayıp çiğneyen uygulamalarına karşı, sayıları gittikçe artan Ergenekon sanıkları da elbette haklarını yasal yollardan arayacaklardır.
Her bugünün bir yarını var...”

* * *

Evet... İlhan Selçuk’un tahmin ettiği gibi, hukuku katleden Savcı Zekeriya Öz’ün istikbali pek parlak olmadı.
Görünen köy, kılavuz istemiyor!

Suçluların iadesi anlaşması var ama...


Astığı astık, kestiği kestik Savcı Zekeriya Öz ve Savcı Celal Kara Ermenistan’a kaçtı.
Belki “Kaçırıldı” demek daha doğru olacak!
Çünkü böyle hareket edeceklerini tahmin etmek hiç de zor değildi...
Polis ve istihbarat örgütleri işi gevşek tutunca firar gerçekleşti.
Peki, şimdi ne olacak?
Suçluların iadesi konusunda uluslararası yasalar, devletlerarası anlaşmalar var.

* * *

Türkiye, Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla diplomatik girişimler yapacak.
Gerçi Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki yok. Köprüler atılmış durumda ama, iki ülke de Avrupa Konseyi üyesi ve Avrupa Konseyi “Suçluların iadesi” anlaşmalarının tarafı...
Bu anlaşmaya dayanarak İçişleri Bakanlığı aracılığıyla İnterpol’e yakalama emri çıkarılabilir.
İnterpol (İnternational Criminal Police Organization) Uluslararası PolisTeşkilatı’dır.
Birleşmiş Milletler’den sonra dünyanın ikinci büyük uluslararası örgütüdür. Halen 190 devlet İnterpol’e üyedir. Ülkemiz de bu üyelerden biridir.

* * *

Türkiye, iki kaçak savcı hakkında İnterpol’de yakalama emri çıkarıldıktan sonra, firariler için hazırlayacağı iade dosyasını Adalet Bakanlığı aracılığıyla, ilgili ülkeye, yani Ermenistan’a iletebilir.
Bu durumda Ermenistan iki firari savcıyı iade eder mi? Bence etmez!
Çünkü Ermenistan’ın “Suçluların iadesi” sözleşmesine koyduğu çekinceler var ve Ermenistan iadesi istenen kişilere “Siyasi sığınma hakkı” verebilir ve bu iş biter.

Te­bes­süm


“Yine mi sen geldin?”
Polisler, suç işleyen eski bir sabıkalıyı yakalarlar. Adamın ifadesi alınır, işlemler tamamlanır ve mahkemeye çıkarılır.
Mahkemenin hâkimi, defalarca yargıladığı sabıkalıyı karşısında görünce kızar:
“Yine mi sen geldin? Seni bir daha karşımda görmeyeyim dememiş miydim sana?” diye onu azarlar.
Sabıkalı boynunu büker:
“Demiştiniz hâkim bey. Ama ne yazık ki, polisler sözüme inanmadı. Kendilerine o kadar söyledim ama yine de yakalayıp buraya getirdiler!”

Gü­nün Sö­zü


Her şeyi bilene değil, önce haddini bilene saygım vardır!