İzmir Casusluk Davası kumpası soruşturması ve 600 FETÖ’cü subayın ordudan atılacağı iddiaları ile birlikte örgütün paniğe kapıldığını söyleyen Şener, “Çılgıncaydı ama son şanslarıydı” dedi

Türkiye, son 13 yıldır her biri büyük trajedilere, acılara yol açan, kimsenin aklının bile alamayacağı bir “karanlık ve kötülük kumpasının” girdabında yaşıyor. Her kesim bir biçimde bundan nasibini aldı, anlaşılan sıra son olarak AKP’nin kendisine geldi. Hepimizin kafasını karıştıran, ne olduğunu hâlâ tam anlayamadığımız 15 Temmuz gecesini o kumpasın mağdurlarından gazeteci Nedim Şener ile konuşmak istedim. Nedim, cemaati ve örgütlenmesini en iyi bilen isimlerden biri. “Bu mücadele daha yeni başladı” diyor.

BUNU BEKLİYORDUM


- Önce o korkunç geceye dönmek isterim. Siz ne zaman emin oldunuz bunun cemaatin bir darbe girişimi olduğundan?
Tankların köprüye çıkarılmasını televizyondan izledim. Anadolu Yakası’ndan geçiş kapatılmışken, Avrupa yakasından geçişin açık olması tuhaftı. İstanbul Emniyeti’nin hedef olduğunu ama Emniyet’in buna direniş için hazırlık yaptığını öğrendim. Oradaki kaynaklarım da “Fethullahçı Terör Örgütü” darbe girişimi olduğunu doğruladı. Doğrusu bu benim beklediğim bir girişimdi, ama toplumsal desteği olmadığı için yapamazlar diye düşünüyordum.

- Cemaati uzun yıllardır takip eden uzman gazeteciler Ahmet Şık ve Ruşen Çakır da darbenin 16 Temmuz’da yapılacak “FETÖ’cü askerlere yönelik” operasyona karşı düzenlendiğini yazdılar...
Bence İzmir Casusluk Davası’ndaki kumpasa yönelik soruşturmada FETÖ’cü subayların tutuklanması bunları telaşlandırdı. FETÖ’cü subayların Balyoz, Poyrazköy, Amirallere Suikast, İrticayla Mücadele Eylem Planı, İnternet Andıcı gibi davalarda da rolleri var. Sıranın kendilerine geldiğini gördüler. 600 FETÖ’cü subayın YAŞ kararı ile ordudan atılacağı yazılınca düğmeye bastılar.

- Sadece bu nedenle mi yapıldı bu kalkışma?
Karşımızda sıradan insanın aklının alamayacağı yapıda bir terör örgütü var. Tam 40 yıl devletin en üst makamlarına adam yerleştirecek kadar sabrı olan, 2007’den itibaren de kendisine rakip olacakları kumpas davaları ile hapseden, baskı ve korkuyla sistem dışına atan korkunç bir yapı bu.

YENİDEN VAR OLMAK...


- 17/25 Aralık da bir darbe miydi? Yolsuzluk olmadığını mı düşünüyorsunuz?
Elbette, dört bakanın istifasıyla sonuçlanan ve hiçbir AKP’linin sahip çıkmadığı bir yolsuzluk olayıdır. Ama cemaatçilerin hiçbir zaman yolsuzlukla mücadele diye bir konusu olmadı. Zaten var olduğunu bildikleri yolsuzlukları gerekçe göstererek Erdoğan’dan kurtulmayı planladılar. O günden beri FETÖ’ye karşı yapılan operasyonları hatırlayın. Poliste, yargıda, iş dünyasında, medyada ağır darbe aldılar. Sıra, FETÖ’nün son kalesi olan ordu içindeki ve yargıdaki tüm unsurlarının temizlenmesine gelmişti. FETÖ açısından darbe fikri çılgıncaydı ama son şansıydı. Darbeyi yapıp iktidarı devirecek ve kendisini yeniden var edecekti.

DIŞ DESTEK ALMIŞLAR


- Sizce bu kalkışmanın/darbenin dış bağlantıları var mıdır? Kimler olabilir?
Bence bu darbe, FETÖ’cülerin başı çektiği ve dış desteğini de sağladığı bir girişimdi zaten. Amerikan Senatosu ve ABD yönetimi ile ilişki içindeler. ABD Başkanı toplantılarına mesaj yolluyor, yıllardır kollanıyorlar. Düşünsenize ABD’de Fethullah Gülen’in aldığı türden bir oturma izni başka kimde var? Başka kimin dosyasında CIA’da görev yapmış kişilerin referans mektubu vardır?

- Toplumun bir kısmı “Kalkışma rejimin değişmesine yol açacak” endişesi taşıyor... Böyle mi?
Böyle bir olasılık var. Çünkü iktidarın üzerine tanklar yürüdü ve buna bir tepki verecek. Umarım hukukun evrensel kuralları unutulmaz. FETÖ’nün gerçek yüzünü herkes gördü, ama mücadeleyi tüm muhalif kesimleri kapsayacak şekilde genişletirlerse, bahsettikleri iç barış hiçbir zaman gelmez.