HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye'nin İsrail ve Rusya ile ilişkilerini düzeltme çabalarının, iç siyasete yansımalarına ve barış çabalarına etkisini anlatırken, "Kısa vadede bir müzakere ihtimali görünmüyor. Erdoğan bütün kapıları kapatmış durumda ve savaştan, cenazelerden besleniyor. Suriye, Rusya, İsrail Mısır görüşmeleri Türkiye'de bir iç barışa doğru gitmez tam tersine saraydaki zat buradan aldığı güç ile içerideki savaşı büyütmeyi hesaplayacaktır" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DBP Eş Başkanı Sebahat Tuncel, HDK Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, DTK Eş Başkanları Hatip Dicle ve Leyla Güven, bazı milletvekilleri ile birlikte merkez Sur Belediyesi meclis binasında bölgedeki operasyonlar, belediye başkanlarının görevden alınması ve kayyum tartışmaları ile ilgili ortak açıklama yaptı. Ortak açıklamayı okuyan DBP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, Lice'nin yandığını ve yıkıldığını ileri sürerek, "Hukuksuz sokağa çıkma yasaklarını izleyen yıkımlar ve katliam; Silopi, Silvan, Sur, Cizre, İdil, Gever, Nusaybin ve Şırnak'tan sonra şimdi Lice'nin de kapısına dayanıyor. Askerin gözleri önünde ve denetiminde ekilip biçilen kenevir tarlalarını 'imha' örtüsü altında Lice kırları, ekinler, ağaçlıklar ateşe veriliyor. Belediye başkanları hapsediliyor, görevden alınıyor. Dün görevden alınan Eruh ve Gercüş belediye başkanlarıyla birlikte 33'ü seçildikleri görevden uzaklaştırıldı, 21'i hapiste. AKP iktidarı, bütün dünyadan yükselen 'suç işliyorsunuz' uyarılarına kulakları tıkalı Kürdistan'ı bir kez daha fetih hevesiyle giriştiği 'Çöktürme Harekatı'nı ilçe ilçe sürdürüyor" dedi.
"TAMPON BÖLGEYİ BU TARAFTA YAPMAK İSTİYOR"
Tuncel, hükümetin nüfus mühendisliği ve kolonizasyon planlarını da yaparak yürürlüğe koyduğunu ifade ederek, "Şırnak ve Hakkari il merkezlerinin, idari olarak Cizre ve Gever'e (Yüksekova) taşınarak adlarının değiştirilmesi esasen yurtsever karakterleriyle tanınan bu ilçelerin il ölçeğindeki idari, askeri ve güvenlik yapılarıyla tahkim edilmesi hedefleriyle ilgili. Erciş'in Van'dan, Midyat'ın da Mardin'den ayrılarak il yapılması Mardin ve Van'ın nüfuslarının 750 binin altına düşürülerek büyükşehir statüsünden çıkarılmasına yönelik. Nusaybin, Cizre, İdil, Kızıltepe ve Silopi'nin başka mevkilere nakledilmesi sınır boylarının meskun alan olmaktan çıkarılmasını hedefliyor. Böylece, Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafında gerçekleştirilmesine uluslararası destek sağlanamayan 'tampon bölge'nin Türkiye tarafında fiilen gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Bizler elbette bir an önce çatışmasızlığa geri dönülmesini, yıkım operasyonlarına son verilmesini, halklarımızın iradesini hiçe sayan nüfus mühendisliğine son verilerek Kürt halkının tarihsel yerleşim merkezlerinin askeri gerekçelerle boşaltılmasından vazgeçilmesini; halka verilen bütün zararların tazmin edilerek, sorumluların adalet önüne çıkarılmasını; Sayın Öcalan'ın bir an önce dahil olacağı şekilde müzakerelere yeniden başlanmasını istiyoruz" diye konuştu.
"AYAKKABI YASAĞI NE KADAR UYGULANIRSA KAYYUM YASASI O KADAR UYGULANIR"
Ortak açıklamadan sonra HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazetecilerin gündem ile ilgili sorularını yanıtladı. Demirtaş, belediyelere kayyum atanması ile ilgili bir soru üzerine, "Türkiye'deki iç hukuk sistemi hali hazırda belediyelere kayyum prosedürünü öngörmüyor. Türkiye'deki hiçbir yasada belediye başkanını siyasi faaliyetlerinden dolayı veya partisinin politikalarını uyguladığı gerekçesiyle görevden alma soruşturma açma, açığa alma gibi bir prosedür yoktur. AKP'nin bahsettiği şu şirketlere atadığı kayyum atayabilmesi için yeni bir yasa yapması lazım. Zaten hazırlıklarını böyle yapıyorlar anladığımız kadarıyla. Ama şu var yani insanlar ayakkabı giyemez, ayakkabı giymek yasaktır diye bir kanunda yapabilir AKP. Oy çokluğu vardır parlamentoda bunu yapabilirler, ama uygulayabilir mi, insanlar ayakkabı giyemez, Türkiye'de ayakkabı giymek yasaktır diye bir kanun çıkarsınlar ne kadar uygulanabilirse Belediyelere kayyum yasası da o kadar uygulanır. Kayyum halk tarafından tanınmaz, dikkate de alınmaz, ne belediye personeli ne de çalışanı, ne yöre halkı o seçmediği bir memuru AKP memurunu belediye başkanı olarak da tanımaz. Kayyum yasası yapsalar bile kadük bir yasadır uygulanması imkansızdır" dedi.
"BATI, TÜKKİYE'DEN ÇOK ÜRKÜYOR"
Demirtaş, Türkiye-İsrail anlaşmasının Kürtlere etkisinin ne olacağı ile ilgili bir soru üzerine, anlaşmaların özünün Kürt karşıtlığı üzerine inşa edilmediğini, ama Hükümet ve Cumhurbaşkanının içerdeki sıkışmışlığını ve Kürtlere karşı yürüttüğü hatta sadece Kürtler değil, Türkiye'deki bütün muhalif kesimlere karşı yürüttüğü bu kapsamlı savaşta güç ve zaman kazanabilmek için İsrail ve Rusya ile hatta Suriye ile anlaşma yolları aradığını söyledi. Demirtaş, "Saraydaki zatın Amerika, Avrupa ve Asya ile hiçbir hukuku yok. Hiç kimse kendisi ile görüşmek istemiyor. Dış dünyada nefessiz kaldı, içerideki savaşı da yürütemez hala geldi. Yeni bir nefes borusu açabilmek için savaşı derinleştirebilmek için sürdürülebilir halde tutmak için bu ilişkileri yeniden kurmaya çalışıyor. Biz dış dünya ile ilişki kurulmasına karşı değiliz, ama ilkesizlik, omurgasızlık ve kaypaklık üzerine bir dış politika yürütülmez. Daha geçen haftaya kadar kabadayılık ile yürütmeye çalıştığı dış politikada bugün bütün tükürdüğünü yalayan bir dış politika anlayışına geçilmişse böyle bir dış politikaya hiç kimse saygı duymaz. Türkiye zaten çok itibarlı bir ülke olarak yönetilmiyordu. Ama, AKP döneminde sıfır olan itibar eksilere düştü diyebiliriz. Dış dünyadan Türkiye'ye bakınca artık IŞİD destekçisi, hatta IŞİD ideolojisine sahip bir partinin iktidarda olduğu bir ülke olarak görülüyor ve herkes korkuyor Türkiye'den. Özellikle Batı Türkiye'den çok ürküyor. IŞİD'i desteklediği, IŞİD'e beslediği ve dünyaya terör yaydığı şeklinde artık bir terör hükümeti algısı oluştu. Bunu da her halde biz yaratmadık mevcut hükümet kendi pratiği ile yarattı" diye konuştu.
"MAVİ MARMARA İLE İLGİLİ SÖZLER BÜYÜK BİR KIRILMADIR"
HDP Eş Genel başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Mavi Marmara gemisi ile ilgili söylediği, "Giderken dönemin başbakanına mı sordunuz" sözleri üzerine ise şunları söyledi:
"Şaşırmamak lazım, Türkiye'nin en büyük satış ve pazarlama müdürü. Satmadığı hiç kimse kalmadı, her gün söylüyorum. Sata sata saraya çıktı. Değerlerini, arkadaşlarını, yoldaşlarını, birlikte partiyi kurduğu insanları, cemaatleri, kim varsa etrafında ona destek olan, demokratları, gazetecileri, liberalleri, Avrupa Birliğini, Kürtleri, Alevileri, kiminle görüşmüş, müzakere yapmış, diyalog kurmuş, destek almış güç almış ise tamamını bugüne kadar satarak iktidar gücünü elde etti ve sağlamlaştırdı. Mavi Marmara'dan bizden önce İHH'nın ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin ailelerinin çıkıp bir şey söylemesi lazımdır. Bu kadar büyük bir katliamdan sonra bunun rantını yemek için meydanlarda Mavi Marmara diye diye oy toplamış birinin yıllar sonra Mavi Marmara'yı bir kenara bırakıp İsrail'den yana tavır koyması her halde küçük bir detay olarak tarihe not düşmeyecek. Bu büyük bir kırılmadır çok açık ve net bir şekilde terör devleti ilan ettiği İsrail'i Gazze'de abluka ve Filistin'e karşı savaş yürüterek katliamlar yaptığını söylediği İsrail devletini şu anda ittifak, müttefik, güçlü bir işbirliği yürüteceği hükümet olarak tanımlıyorsa bunun hesabını sadece bizim değil, AKP'ye oy vermiş toplumsal kesimlerin sorması lazım. Samimiyetle söylüyorum ben hiç şaşırmadım. Hiç şaşırmadım tam da kendisinden beklenen tavır budur. Kullanıp peçete gibi mendil gibi atmak kendisinin tarzıdır."
"SURİYE, İSRAİL, RUSYA VE MISIR İLE İLİŞKİLER İÇ BARIŞA DOĞRU GİTMEZ"
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Türkiye'nin son günlerde İsrail ve Rusya yaptığı anlaşmanın Türkiye'deki barışı katkısının olup olmayacağı ile ilgili bir soru üzerine, "Kısa vadede bir müzakere ihtimali görünmüyor. Erdoğan bütün kapıları kapatmış durumda ve savaştan, cenazelerden besleniyor. Her gün toprak ancak kan ile sulanırsa vatan olur diyor. Oysa dünyanın en fazla kan ile sulanmış topraklarında yaşıyoruz. Dünyada bu kadar kanla sulanmış topraklar yoktur. Şimdi bu kafa devleti, parlamentoyu ve hükümete avucunun içinde tuttuğu müddetçe ille de kan ile bu toprakları besleyeceğiz sulayacağım dediği müddetçe bu ülkeye barış gelir mi gelmez. Biri de çıkıp bu kan kimin kanı diye sormuyor. Fakir fukaranın çocuğunun kanı senin evladın, bakanların, generallerin bürokratların evlatları hangisi buralarda askerlik yapıyor? Hangisi Cudi'de Gabar'da askerlik yapıyor? Bir tanesi de yapsın. Kan ise senin çocuğunun kanı da kırmızı, yoksul fukaranın çocuğunun kanı da kırmızı senin çocuğunun kanı daha mı kırmızı, daha mı değerli ? Niye halkın evlatları üzerinde bu kadar popülist politika, kendi iktidarını güçlendirecek politika yapıyorsun ? Bu anlayış orada olduğu müddetçe barış müzakere ihtimali hiç yoktur. Bu anlayışın geriletilmesi lazım. Buna da sadece kimse bize yüklemesin. Kim ki bu gidişattan şikayetçi ise sesini yükseltsin. Karadeniz'de, Trakya'da, Ege'de İç Anadolu'da, eğer buna karşı bir itirazı varsa insanların sesini yükseltsin. Biz yükseltiyoruz, bizimle el ele versinler barış istiyoruz desinler. Evlatlarımızı saraya kurban etmek istemiyoruz desinler. Bu vatan daha ne kadar topraklarında kan emecek. Bunu asker anneleri polis anneleri çıksın söylesin. Kürt anneleri bu kadar barış barış diye sokaklarda iken Türk anneleri asker ve polis anneleri çıksın söylesinler, itiraz etsinler. O zaman ülke daha aydınlık olacak, barışa diyaloga ve müzakereye bu şekilde ilerleyeceğiz. Onun dışında, Suriye, Rusya, İsrail Mısır görüşmeleri Türkiye'de bir iç barışa doğru gitmez tam tersine saraydaki zat buradan aldığı güç ile içerideki savaşı büyütmeyi hesaplayacaktır" diye konuştu.

DHA