Bana ilk olarak Adanalı bir arkadaşım önermişti, bir türlü gidememiştim. Geçen hafta bir gittim, bağımlılık yaptı, bir hafta içinde üç kez gittim. Sanırım artık sık sık gideceğim. Ortaköy Portakal Yokuşu’ndaki HARBİ ADANA’da ocakbaşında yemek yemek çok büyük bir zevk.


Barış Gürsöz, Adana’dan geleli bir buçuk yıl olmuş, önce kendi keyfi için yemek pişirmeye başlamış, sonra bu keyfini Adana’da lokanta açarak devam ettirmiş, ardından da lokantasını İstanbul’a taşımış. Lokantanın hem sahibi, hem de şefi. Her gün gelen etleri kendisi hazırlıyor, pişirilmeye hazır hale getiriyor. Akşamları da ocakbaşına geçip önünde oturanlara pişiriyor. Hem ustalığı muhteşem hem de sohbeti...



HAYATIMDA YEDİĞİM EN GÜZEL ADANA KEBABI...

Barış Bey, üç aylık erkek kuzuları kullanıyor etleri hazırlarken... O hazırlarken önünüze ufak mezeler geliyor, tahinli mezeyi ve muhammarayı özellikle tavsiye ederim, çok lezzetliler. Önden ciğer şişle başlıyor, ardından küşleme geliyor, çöp kebap bazen bulunuyor, o günkü et uygun değilse bulunmuyor. Arkadan hayatımda yediğim en güzel Adana kebabı geliyor. Tam kıvamında pişmiş, ağızda dağılıyor. Sadece bu kebap için bile Harbi Adana’ya gidilir.



Yemek bunlarla bitmiyor tabi ki yeme performansına bağlı olarak kaburga, bonfileden yapılan külbastı ile devam ediyor. Eğer daha da yeriniz varsa muhteşem bir final, kaz ayağı denilen kuzu butundan yapılan lokma etler...
Tabii ocakbaşının avantajı sadece yemek yeme lezzeti değil, sohbetin lezzetinin de ona katılması. Ocakbaşında otururken yanınızdaki diğer müşterilerle de arkadaşlık kuruyor, onlarla da yemek üzerine doyumsuz sohbetler yapabiliyorsunuz.
Harbi Adana’nın sloganı çok ilginç: “Güzel olmasa biz yemeyiz...” Bu nedenle ocakbaşında otururken Barış Bey’in ne yediğini de gözlemlemek gerek. Gerçi her pişirdiği güzel ama onun yediği daha da güzel...
Artık sık sık Harbi Adana’dayız, mutlaka bir gün orada rastlaşırız. Beklerim efendim...