Hayra mı yoralım, şerre mi! Hadi şöyle diyelim: Şapka düştü kel göründü. Ayvalık’tan şişme botlar artık kalkmayacak. Bodrum’dan da kalkmayacak. Şişme botlara binecek Suriyeli mülteci olmayacak. Çarık-çürük tekne ile mülteci kaçırma sektörü iflas edecek. İnsan kaçakçısı vicdansızlar işsiz kalacak.
Sevinelim!
Türkiye AB ile el sıkıştı.
Al parayı.
Yollama mülteciyi.
Anlaşması imzalandı.
Bundan böyle Ayvalık’da, Bodrum’da biri şişme botu kazara denize indirmeye kalksa polis, jandarma, güvenlik, kaymakam, vali el koyacak. Durum hemen Başbakan’a bildirilecek. Bu demektir ki, bugüne kadar; neredeyse 4-5 yıldır “Suriyeli mültecilerin önce Yunan adalarına, oradan da Almanya içlerine gizli gizli kaçışına” Türkiye göz yumuyordu. Ne göz yumması, teşvik ediyordu. Denizden boğulmuş cesedi sahile vuran Aylin Bebek’in jandarma kucağında çekilmiş fotoğrafı da kurgulanmış olabilir. Avrupa Birliği’ni, mülteci akını ile korkuttular, 3 milyar artı 3 milyar daha 6 milyar Euro’yu kaptılar. Avrupa Birliği liderlerinin de işine geldi, anlaşmaya “tarihi görüntü ve önem yükleyip” süslediler.
Sonuç bu oldu.

*  *  *

Dün gazetelerde Uluslararası Af Örgütü’nün açıklaması vardı ve “Türkiye ile AB arasında yapılan anlaşma yasaya ve ahlaka aykırı” diyordu.
Haksız da değil.
Mülteci hukukuna aykırı.
Ahlaka da uymuyor.
Avrupa’yı yönetenler. Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya’nın koca koca liderleri, Türkiye’nin Başbakanı ile bir olup, “Mülteci Hukukuna vücut çalımı” attılar. Bu anlaşma için iki taraf da “Ayvalık şişme bota iki eliyle” sarıldı.
Suriyeli mülteci.
Avrupa’ya kaçıyor.
Nereden kaçıyor?
Ayvalık’tan.
Yani Türkiye’den.
Uluslararası Mülteci Hukuku’na göre, eğer bir mültecinin can güvenliği yoksa onu sığındığı yer (bu bağlamda Avrupa ülkeleri) kabul etmek zorunda. Ama can güvenliği varsa; onu geldiği yere; Ayvalık ile Bodrum’a yani Türkiye’ye geri gönderebilir. Anlaşmayı; “Türkiye’den Avrupa’ya gizlice kaçan mülteciler can güvenlikleri olmadığı için değil, daha iyi hayat şartlarına kavuşmak için” geliyorlar mantığı üzerine bina ettiler. Türkiye ise “can güvenliği olan” ülke sayıldı. Yunanistan’da biriken Suriyeli sığınmacıları tutuklu olarak Türkiye’ye geri gönderme ve Türkiye’den de seçip beğendikleri mültecileri Avrupa ülkelerine kabul etme yolunu açtılar. Türkiye’ye de para sözü verip, “fasıl açma- vizesiz kabul etme“ gözü kırptılar.
Yüzyılın yalanı.

*  *  *

Nitekim İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün sözcüsü, “Türkiye güvenli ülke değil” dedi. Bizim Başbakan’ın Suriyeli mültecileri alet edip “Avrupa Birliği liderleri ile el sıkışma fotoğrafları” çektirmesi de; “Ortadoğu’dan atıldık, dostumuz Avrupa’ya geri dönüyoruz” mesajı vermesi de anlaşmanın teselli ikramiyesi oldu.

SÖYLEŞİ

Al atını git!

Ankara’da yeni Tarım Bakanı Faruk Çelik’in, eski Tarım Bakanı Mehdi Eker’in sahibi olduğu 2 yarış atını Devlet harasından attığı haberi dolaşıyor. Yeni bakan, eski bakanın 2 atının harada yemleme, besleme, bakım masraflarının çok yüksek olduğunu gördü ve “ Söyleyin sahibine bu atlar kiminse gelip alsın” dedi.  Tamam da şu anda da AKP’nin  Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı da olan Mehdi Eker, Hollanda’dan satın alınıp devletin botanik bahçesinde özel bir bölümde bu 2 atı 4 yıldır baktırıyor, besletiyordu. 4 yıllık devlet bütçesinden bakan atlarına aktarılan para ve bakım bedeli ne kadar? Eski bakandan niye alınmıyor?