Lise öğretmeni Serpil Var ve eşi Aydos İmam Hatip Okulu müzik öğretmeni Yusufcan Var kitaplarımı okuyarak etkilenmişler...
İstanbul-Sultanbeyli’deki bu okula, Atatürk’ü anlatmak üzere davet ettiler. “Atatürk’ü anlatmak benim için ibadettir, koşa koşa gelirim” dedim.
Üç gün önce de gittim.

* * *

Okula girer girmez dikkatimi her tarafa Atatürk’ü anlatacağımı duyuran afişlerin asılmış olması çekti. Müdür Nihat Keskin ile, odasına çıkınca heyecanım daha da arttı. Makam odasında Atatürk fotoğrafı ile “Gençliğe Hitabe” göze çarpıyordu. Ayrıca kütüphanesi de dini eserlerin yanı sıra Atatürk kitapları ile doluydu.

* * *

Salonda öğrencilerin coşkulu alkışlarıyla karşılandım. Dinleyici koltuklarında erkek-kız, başı açık ve kapalı, yan yana oturan öğrenciler ve öğretmenler, heyecanla konuşmamı bekliyorlardı.
Söze, “Size Atatürk’ü anlatacağım ama işim çok zor. Çünkü Atatürk hakkında çevrenizden ve televizyonlardan çok çelişkili şeyler duyduğunuzu biliyorum” diyerek başladım...
Kuran’ın ilk ayetinin “oku” diye başlamasına rağmen okumayı, bilimi küçümseyen, hatta okumaya gerek olmadığını söyleyen hocalardan örnekler verdim.
Atatürk’e kimlerin, neden düşman olduklarını anlattım. Bu kişilerin toplumun çok hassas olduğu din konusunda Atatürk’ü halkın gözünden düşürmek için yaydıkları yalanları belgelerle sundum. Örnek olarak 1929 yılına ait ilkokul 3’üncü sınıf din dersi Kitabını gösterip, içinden bazı bölümleri okudum...
Atatürk’ün yakın çevresi ile yaptığım röportajlardan, Atatürk’ün dine bakış açısını yansıtan anıları okudum.

* * *

O kadar coşmuşum ki, 45 dakika olarak belirlenen konferansın süresinin 1.5 saate sarktığını fark edememişim!
“Söyleyeceğim çok şey var ama, daha fazla vaktinizi almadan burada keseyim” dediğimde çocukların hep bir ağızdan “devam, devam” diye bağırmaları görülmeye değerdi. Alkışlar kesilmeyince, yarım saat daha konuşup Atatürk’ün ekonomik ve sosyal alanda getirdiği yeniliklerden bahsettim.

* * *

Konferansın sonunda beni çok şaşırtan olaylar yaşadım...
Konuşmam biter bitmez okulun müzik öğretmeni Yusufcan Var sahneye fırladı ve çocuklara komut vererek bir marşı söylemeye başladılar.
Çocuklar “İZİNDEYİZ YÜCE ATAM” marşını coşkuyla okurken gözlerim yaşla doldu:
Mustafa Kemal özgürlük demek
En güzel şarkıdır dudaklarda
Yine başımızda
Nöbette yine
Kim demiş bizden uzaklarda...

* * *

Çocuklar kitaplarımı imzalatmak için yanıma geldiklerinde “Konuşmamdan ne anladınız? Ayrıca beğendiniz mi” diye sordum.
Hemen hepsi “Bize Atatürk’ü yanlış tanıtmışlar. Siz belgelerle öylesine güzel anlatınız ki, bundan sonra ‘Atatürk dinsizdir, camileri yıktı’ diyenlere asla inanmayacak, ‘Siz yalancısınız, Atatürk dinimizi yok eden değil, yaşatan kişidir’ diyeceğiz” dediler...

* * *

Okula gittiğim 27 Aralık, ülkemin geleceği adına umutla dolduğum çok özel ve unutulmaz bir gün oldu...”

* * *

Sevgili okurlarım,
Bu satırlar, TRT’de yapımcı olarak çalışırken başta 2’nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’nın unutulmaz kahramanları ve Cumhuriyetimizin kurucularıyla röportajlar yapan, belgesellere imza atan, önemli kitaplar yazan değerli dostum Nazmi Kal’a ait.
Nazmi ve konferansını ilgiyle izleyen sevgili imam hatip okulu öğretmen ve öğrencileri, yeni yıla girerken benim içimi de umut ışığıyla doldurdular!..