İki gün içinde iki şoku üst üste yaşadım...
Tam da referandum sürecinin başında, topluma gerçekleri anlatacak kişi hakkında zaten yüreğimde, beynimde kuşkulandığım, hatta bildiğim ancak kendime bile söylemekten çekindiğim “gerçeklerin” güvenilir isimler tarafından teyit edilmesine kahroldum desem yeridir!..
-Konu maalesef CHP’nin başındaki kişi, Kemal Kılıçdaroğlu!..
Önce, gazeteci arkadaşım Özlem Gürses, Sözcü gazetesindeki köşesinde kaynak göstererek açıkladı:
-CHP’nin Cumhurbaşkanlığı için açıkladığı “çatı adayı” Ekmeleddin İhsanoğlu’nu bulan, Kemal Bey’in önüne koyan Devlet Bahçeli idi!..
Biraz baştan alalım; Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sayılı günler kalmıştı... Parti üyesi ya da değil, ülkenin tüm ilerici, sosyal demokrat, sosyalist güçleri, hatta sağ kanatta olup da Erdoğan’a oy vermek istemeyen kesimleri heyecanla CHP’nin adayını bekliyordu... Parti içinde yapılan yoklamalarda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in ismi açık ara farkla öne çıkmıştı...
Öyle ki, adayın açıklanmasından kısa süre önce Eskişehir’de bir toplantıya katılan Kemal Bey’in burada Büyükerşen’i CHP’nin adayı olarak ilan etmesi bekleniyordu, etmedi!.. Aynı Kemal Bey, “çatı aday” görüşmesi için ziyaret ettiği Bahçeli ile görüşmesinin ardından ise hemen kapı önünde adayın adını açıklayıverdi:
-CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu!..
Herkes şoke olmuştu... Nüfusun neresinden baksanız yüzde sekseni muhteremin kim olduğunu bilmiyor, adını bile doğru dürüst söyleyemiyordu... Adayı öve öve bitiremeyen, ne kadar doğru bir seçim yaptıklarını anlatan Kemal Beyde buna dahildi!.. Adayı açıklayıp, tüm cumhuriyetçileri derin bir hayal kırıklığına uğratan Kılıçdaroğlu, Almanya’da gazetecilere adayının eşsiz özelliklerini anlatırken adını şöyle
telaffuz etti:
-Sayın Ekmeloğlu!..
Koskoca CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturan hazret, daha adayının adını bile doğru dürüst bilmiyordu, iyi mi!..

Devlet Bey’e kim fısıldadı!..


Ne gam, zaten “Ekmeloğlu” da Kemal Bey’in ismini yanlış söylüyordu!.. Adaylığı için yaptığı konuşmada CHP Genel Başkanı’na şu ismi yakıştırmıştı:
-Sayın Kemal Alemdaroğlu!..
Ne kadar iyi tanıştıkları, nasıl da canciğer kuzu sarması oldukları “şıp” diye anlaşılıyordu yani!.. Devlet Beyde çatı adayını kendi tabanına şu şekilde tanıtıyordu kürsüden:
-Emsalet Bey... Ekmalettin Bey... Ehmelettin Bey...
Üstelik bu üç ayrı yanlışı aynı konuşmanın içinde, yalnızca 10 saniyelik sürede başarıyordu Devlet Bey!.. İki parti genel başkanının Cumhurbaşkanlığı gibi yaşamsal bir koltuğa aday seçimi işte bu kadar ciddi, bu kadar özverili, bu denli etikti!..
Peki kimdi bu muhterem zat?.. Mısır’da doğmuş, Türkiye’ye ilk kez 27 yaşında gelmişti. Babası Müderris İhsan Efendi, Vahdettin’in şeyhülislamı, Atatürk ve arkadaşlarının idam fetvasını veren Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan’a kaçan, Türklere, Türklüğe en ağır hakaretleri yapan Mustafa Sabri’nin en yakınındaki kişiydi. Öyle ki, öldüğünde onun mezarının yanına gömülmeyi vasiyet edecek kadar!..
Cumhuriyetin kurucu partisinin genel başkanı, muhtemeldir ki adını bile telaffuz edemediği adayının geçmişinden de bihaberdi ya da umursamıyordu!.. Bu adaya karşı tepkiler çığ gibi büyüyünce şu tarihi açıklamayı bile yaptı:
-Sandığa tıpış tıpış gideceksiniz!..
Ne kadar zarif değil mi?!. Ama öyle olmadı; yaklaşık 10 milyon seçmen sandığa tıpış tıpış gitmedi!.. “Ekmek için Ekmeleddin” sandığa gömüldü!..
Özlem Gürses bu süreçte gazeteci Mete Belovacıklı ile beraber gönüllü olarak İhsanoğlu’nun medya ilişkilerini yürüttü. Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybettikleri 11 Ağustos Pazar gününün hemen ertesi günü Ekmeleddin Bey’in Yeniköy’deki evindeydiler. İhsanoğlu “kayıtlara geçmesini istiyorum” diyerek nasıl aday olduğunu şu sözlerle anlattı:
-Teklif bana Devlet Bahçeli’den geldi. Ben “şeref duydum” dedim ama kabul etmedim. Yozgat Milletvekili Sadir Durmaz’la 3-4 kez buluştuk. Ben, “ancak CHP ile birlikte başarılı olabiliriz” dedim. Sonra “CHP kabul etti, anlaştık” dediler.. Sonrasını biliyorsunuz...
-Evet sonrasını biliyoruz!.. Cumhuriyet tarihinde, cumhuriyetçiler ilk kez adaysız kaldı!..
Buradaki yaşamsal soru ise şu: Tarihin en kritik dönemeçlerinde ortaya çıkmayı başaran Devlet Bey’in kulağına, bu ismi kim fısıldadı?..
-Adını bile telaffuz edemediği bu isim yoksa telefonla mı fısıldandı?!.

Wikileaks belgelerinde Kılıçdaroğlu!..


Onur Öymen’i iyi tanırım...
Son derece beyefendi, sıkı bir cumhuriyetçi, başarılı bir diplomat ve siyasetçi, kısacası adam gibi adamdır... Öymen dün Akşam gazetesine verdiği röportajda, “1 Mart Tezkeresi” nin reddedilmesinden Baykal’ı sorumlu tutan ABD’nin bu tarihten sonra yeni bir “Ana Muhalefet Lideri” arayışına girdiğini Wikileaks belgelerine dayanarak açıkladı. Öymen belgelerde ABD’nin üç senaryo üzerinde durduğunu şöyle anlattı.
-Birinci senaryo, Türkiye bir İslam devleti olacak... İkinci senaryo, 2011’de darbe olacak... Üçüncü ise, iç siyasette değişiklik olacak...
Üçüncüsü gerçekleşti! Baykal 2010 yılında bir “kaset komplosuyla” gönderildi. Bu raporun tarihi ise 2008, yani komplodan iki yıl öncesi, iyi mi?.. Wikileaks belgelerinde ABD büyükelçisinin şu sözleri de yer aldı:
-Bütün kötülüklerin sebebi Deniz Baykal’dır. Onun için gönderilmeli, yerine de makul biri getirilmelidir!..
Daha sonra Hillary Clinton bir telgraf gönderiyor. Bilin bakalım kimin adını zikrediyor?..
Bravo bildiniz; Kemal Kılıçdaroğlu!..
-Demek ki “makul” bulmuş!..