Kanserin şifresini çözerek Nobel Ödülü kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar’la birlikte
Nobelli insanlarımızın sayısı iki oldu.
Diğeri malûm, romancı Orhan Pamuk.
Ancak... Nobel ödüllü bu iki insanımız arasında büyük fark var.
Orhan Pamuk “Türkler bir milyon Ermeni’yi, 30 bin Kürt’ü öldürdü!” diyerek Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı. Türk düşmanlığının Batı dünyasında prim yaptığını görünce, kendi ulusunu karalamakta bir sakınca görmedi!
Prof. Dr. Aziz Sancar ise Türklüğüyle gurur duyduğunu haykırdı.
Her yanı Türk Bayrağı ve Atatürk resimleriyle dolu aile fotoğrafları hem gazeteler, hem sosyal medya aracılığıyla dünyaya yayıldı.
Profesör Sancar, başarısını Atatürk Türkiye’sine ve Cumhuriyet’imizin eğitim sistemine borçlu olduğunu söyledi.
Sancar’ın kendi milletine iftira ve hakaret yağdırmadan Nobel Ödülü kazanması gurur vericidir.

* * *

Aziz Sancar 1946 yılında Mardin’in Savur ilçesinde dünyaya gelmişti. Okuma yazma bilmeyen, 8 çocuklu bir ailenin 7’nci çocuğuydu. Devlet okullarında okudu, İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi, Cumhuriyet’le gurur duyan, Atatürk sevdalısı bir doktor oldu.
Kısa bir süre Mardin’de doktorluk yaptıktan sonra, tıp alanındaki çalışmalarını ilerletmek için Amerika’ya gitti.
Eğer Türkiye’de kalsaydı, Nobel Ödülü’nü kazanma başarısını gösterebilir miydi?
Gösteremezdi.
Çünkü ülkemizde altyapı yatırımları ve Araştırma-Geliştirme fonları çok yetersiz. Amerika’da ise imkânlar neredeyse sınırsız.

* * *

Araştırma, altyapı eksikliği nedeniyle Türkiye’den Batı ülkelerine “Beyin göçü” var.
Yetenekli birçok insanımız yurt dışında (özellikle Amerika’da) daha iyi çalışma ve araştırma imkânları buldukları için başarılı oluyorlar.
“Beyin göçü” Türkiye’yi bilimsel alanda çok geri bırakıyor!
Devletin bugünkü kadroları, çağdaş uygarlığa ayak uydurabilmek için gençlere bilim eğitimi yaptıracağı yerde, tam tersine, eğitim sistemini değiştirerek, çökmüş Osmanlı Devleti’nin medrese sistemini getiriyor.
Bu kafalar iktidarda kaldıkça “Beyin göçü” hızlanacak ve Türkiye her geçen gün biraz daha karanlığa gömülecek!
Dilerim bunlar bir an önce gider ve çağdaş düşünceye, bilime saygılı aklı başında bir yönetim gelir!

* * *

Prof. Aziz Sancar’ın tüm ailesi Atatürkçü ve Cumhuriyet sevdalısı.
Profesörün ağabeyi Tahir Sancar gururla “Ne mutlu Türk’üm diyene” derken, yeğeni Gani Sancar da “Aziz amcam katıksız bir Türk milliyetçisidir. Biz de ailece öyleyiz.” diyor.
Tüm Sancar Ailesi’ni kutluyorum.

Bir vefat ve bir ameliyat!


Hayat acı sürprizlerle dolu...
Çok sevdiğim bir dostum olan Prof. Dr. Osman Gümrü’nün annesi vefat etti.
Emekli bir öğretmen olan Nemide Gümrü Hanım’ın bilinen bir hastalığı yoktu.
Sağlıklı görünüyor, aile ziyaretlerini yapıyor, torunlarıyla ilgileniyor, mutlu bir şekilde hayatını sürdürüyordu.
7 Ekim Çarşamba günü Nemide Hanım ansızın ölüverdi. Oğlu Prof. Dr. Osman Zeki Gümrü, gelini Dr. İffet Gümrü başta olmak üzere, onu tanıyan herkes bu ani ölümle adeta şoke oldu.
Doğal olarak Nemide Hanım’ın cenaze törenine gitmem gerekirdi, değil mi? Fakat gidemedim. Çünkü aynı saatlerde ben de İstanbul Cerrahi Hastanesi’ndeydim.
Eşim Emel Turan, dört gün önce iki dizinden ameliyat olmuştu, o gün onu hastaneden çıkarıyordum.
Prof. Osman Gümrü kardeşime başsağlığı diliyorum. Bu vesileyle, eşim Emel’in iki dizini birden, çok başarılı bir operasyonla sağlığa kavuşturan Prof. Dr. Fahri Erdoğan ve yardımcısı Uzman Dr. Ata Can ile tüm ekibine içtenlikle teşekkür ediyorum.

Te­bes­süm


Ayı nerede yaşamak ister?
Hikâye bu ya... Dağdaki ayıya sormuşlar:
“Eğer böyle dağlarda yaşamasaydın da şehirlere inseydin, en çok nerede, yani hangi, şehirde yaşamak isterdin söyler misin?”
Koca ayı, hiç düşünmeden bir anda cevap vermiş:
“İstanbul’da yaşamayı arzu ederdim. Orası valla tam bana göre bir yer!”
“Neden İstanbul?” diye sormuşlar. Ayı:
“Neden olacak?” demiş “En az arkadaş sıkıntısı çekeceğim yer orasıdır... Gerçi onlar iki ayaklı ama olsun!”

Gü­nün Sö­zü

Milletlerin ve ülkelerin gücü, başlarına geçip onları yöneten adamlar kadardır!