Yalnızca bir kaç ay önce, 14 Ocak 2016’da kuruldu. Adı öylesine uzun ki ilk bakışta pek bir şey de anlamıyorsunuz:
-Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi İçin Meclis Araştırma Komisyonu.
Böylesine meymenetsiz, Türkçesi bozuk, anlamsız derecede uzun ve sıkıcı isim altında çalışan komisyon ne yapıyor acaba diye soracak olursanız, işte orası çok önemli; hazırladığı, “rapor” adını verdiği müsvedde yığını ile kadının, çocuğun daha da taciz edilmesinin, Cumhuriyet sayesinde edindikleri hakların geri alınmasının, toplumda derin bir ayrımcılık yaratılmasının, dinin bu konuda da olabildiğince alet edilmesinin, intiharlara, cinayetlere ve şiddete teslim olmasının önünü alabildiğince açmak!..
Şaşırdınız mı?.. Hiç şaşırmayın; TBMM çatısı altında kurulmuş olan bu komisyon tamamen bu amaca hizmet etmek için kurulmuş görüntüsünü bizzat kendisi veriyor!.. Son rapor taslağı, kadınları resmen hiçe saydığı gibi, hemen her konuda kadın ve çocuk haklarının gasp edilmesini öneriyor... “Yok artık” dediğinizi duyar gibiyim... Halbuki ben az bile yazdığımı, bu “korkunç ötesi” raporu tam olarak anlatamayacağımı, sözcüklerin yetmeyeceğini düşünerek ürperiyorum...
Pekii, bugüne dek ne yaptı bu komisyon acaba?. 20 toplantı düzenledi ve 70 kişiyi dinledi. Doğal olarak kadın ve çocuk hakları örgütlerini dinlemesi gerekirdi değil mi? Hayır efendim, çağırdığı çok az sayıda örgüt temsilcilerini ya payladı, ya da toplantıdan kovdu!.. AKP’nin anlı şanlı vekillerinden Sait Yüce, Çocuk Vakfı yöneticisi Ruhi Şirin’e “kes sesini, çık dışarı” diye mikrofon fırlattı örneğin... Aynı muhterem, Kadın Hakları Savunucusu EŞİTİZ üyesi Avukat Hülya Gülbahar’ı da “ben sana haddini bildirmeye çalışıyorum” diyerek toplantıdan kovmaya kalkıştı mesela... Aynı komisyon, çoğunlukla erkeklerin “mağduriyetlerini” ve babaların bu ülkede ne kadar “ezildiğini” dinlemeyi tercih etti...
-İşte böylesine yararlı, böylesine eşitlikçi bir komisyondan söz ediyorum!..

“Çocuk tecavüzcüsü ile evlendirilsin!”


Gelelim rapor müsveddesinin tüyler ürperten içeriğine...
Ben okurken midemin bulandığını hissettim; buyurun ilk maddeyi birlikte okuyalım:
-Raporda, çocukların cinsel istismarının “rızaya” dayalı olabileceği, ancak böyle de olsa suç olarak kalması gerektiği belirtildikten sonra, tecavüzcünün 5 yıl boyunca tecavüz ettiği çocukla “sorunsuz” ve “başarılı” bir evlilik sürdürmesi halinde denetimli serbestlikten yararlanması öneriliyor...
Nasıl, mideniz iyi mi?.. O zaman devam edelim; üstelik her iki tarafın 15 yaş altında olması durumunda ise, çocuk istismarı, çocuk tecavüzü “şahsi cezasızlık” nedeni sayılıyor, yani suç olmaktan çıkarılıyor. Böylece ailelerin 15 yaş altı çocuklarını resmi nikahla olmasa bile fiilen evlendirmelerinin yolu açılıyor, iyi mi!..
Hangi birinden bahsetsem bilemiyorum; örneğin, hem boşanma davalarında hem de Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’a dayanan başvurularda Türkiye’nin imza attığı uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak arabuluculuk ve uzlaşma uygulaması öneriliyor. Ayrıca boşanma ve kadına şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkarılmaya çalışılıyor. Yargının müdahalesi azaltılırken dinin müdahalesi artırılıyor...
Şimdi sıkı durun; bu insanı çileden çıkaran müsvedde, şiddete uğrayan kadının mesai saatlerinde karakola başvurmasının da önüne geçmeye çalışıyor... Daha da açıkçası kadın şiddetle baş başa yaşamaya adeta mahkum ediliyor!..
-Raporu okurken ortaçağda “Engizisyon Mahkemesi” tarafından kaleme alınmış hissine kapıldım!..

Kadına “boş ol” ya da “yok ol!”


Kadını ve çocuğu her türlü tehdide, tehlikeye karşı tamamen savunmasız bırakan bu ortaçağ kafası bakın daha neler yumurtluyor:
-Kadının nafaka hakkı evlilik süresine bağlanarak kısıtlanıyor. Bu süre sonunda kadının sosyal yardım, meslek edindirme, istihdam imkanlarından faydalanmasının sağlanması öneriliyor...
Kadınların büyük çoğunluğunun ekonomik özgürlüğünün bulunmadığı ülkemizde ne kadar yerinde bir öneri değil mi?!. Neresinden baksanız 6 milyona yakın işsizin bulunduğu Türkiye’de ne müthiş öneriler, bravo doğrusu!.. Düpedüz kadınların her türden şiddete rağmen boşanmadan caymasının sağlanması amaçlanıyor...
Komisyon, erkekleri korumak uğruna cansiperane bir çalışma yapmış, kadının mülkiyet ve alacak haklarına dahi göz dikmiş... Raporda evliliğin eşlerden birinin ölümü ile sona ermesi halinde, sağ kalan eşin sadece kendi miras payını alması öneriliyor. Yahu şu ülkede edinilen malların büyük oranda erkeğin üstüne yapıldığını beş yaşındaki çocuklar bile biliyor!. Bu öneri eşi ölen kadının hiçbir pay alamayacağı anlamına geliyor...
Komisyon, yediği bütün bu herzelerin üstüne bir de tüy dikip, aile danışmanlığı hizmetlerinin içine ilahiyat fakültesi mezunlarını da dahil ediyor... Acaba dahil etmedikleri bir başka alan kaldı mı merak ediyorum!..
Daha yazacak çok şey var ama bu kadarı yeter; böylesine ilkel kafaya karşı yalnızca kadın örgütleri değil, bu ülkenin aklı başında, aydın, çağdaş tüm insanları ayağa kalkmalı ve haykırmalı... Tabii aynı kitleler şu soruyu da sormalı:
-Biz böylesine bir rezilliğe mahkum olmak için nasıl bir hata yaptık?!.