Son dönemde çocuklara yönelik istismar çok sık konuşulur oldu. Sıklıkla okullarda, yurtlarda, okul öncesi eğitim kurumlarında meydana gelen taciz haberleri okuyoruz. Peki gerçekten toplumda taciz vakaları gerçekten arttı mı ya da biz bilinçlendiğimiz için şikayet etmeyi mi öğrendik? Ancak daha da önemlisi çocuk istismarı neden bu kadar yaygınlaşıyor? Çocuğunuzun istismara uğrayıp uğramadığını anlamanın yolu nedir? Herkesin merak ettiği bu soruları, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim dalı, Sosyal Psikiyatri Servisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Şahin'e yönelttik.

Çocuklara yönelik cinsel saldırılarda artış var mı? Ya da bilinç arttığı için şikayetlerde mi artış oldu?

Her türlü suçta bir artış var. Dolayısıyla her türlü suç artarken, özel olarak bunun düşük kalma ihtimali zayıf görünüyor. Rakam bilmiyorum ama genel olarak cinsel suçlarda bir artış olduğunu söyleyebilirim.

Peki bunun sebebi nedir?

Bence bu ülke ciddi bir etik erozyon yaşıyor. Daha önceki yıllarda tartışmasız olarak kabahat, suç, ayıp kabul edilen birçok şey şimdi daha rahat konuşulup, kabul edilebilir oldu. Mesela devlet yönetimlerinin hırsızlık yapması, yapmış olmaları çok önemli bir şey değilmiş gibi gelmeye başladı. Yolsuzlukların üstü kapatılabilir, başka nedenlerle yolsuzlukların açığa çıkmasının bazı mahsurları olduğu düşünülür, üstü örtülebilir gibi bir anlayış oldu. Önce etik, önce ahlaki değerler, sonra bunun üzerinden başka meseleler değil de önce iktidar meseleleri, önce siz ben meseleleri, bunlardan sonra ahlaki meseleler geliyor artık.

KUTUPLAŞMA HERKESİN KENDİ AYIBINI ÖRTMESİNE NEDEN OLDU


Yani 'benim yakın olduğum çıkar gruplarının, yakın olduğum siyasi grupların etik bir problemi olduğu zaman onları görmemek, başkasında olduğu zaman görmek' gibi bir şey ortaya çıktı. Diğer bir deyişle kutuplaşma herkesin kendi ayıbını örtme davranışına neden oldu. Dolayısıyla daha evvelden herkesin kolaylıkla kınayacağı bir şey şimdi hangi kamptan olduysa ona göre kınanıyor olduğu için de aslında bir alan açılmış oldu. Bu nedenle mesela Hüseyin Üzmez davasında siyaseten daha yakın olan insanlar bunun üzerinden bir eleştiri getiriliyor diye düşündükleri için onu savunmak durumunda kaldılar. Dolayısıyla da o savulunulunca onun gibi davranmak da meşru hale geliyor. Hüseyin Üzmez'i savunduğunuz zaman başka Hüseyin Üzmez'ler açığa çıkıyor. Onlar da benzer şekillerde davranıyorlar.

yurdaa

Ülkenin içinde bulunduğu siyasal ortam da bu artışı tetikliyor mu? Başka nedenleri var mı bu artışın?

Başka nedenler de var. Sadece bunlar değil. Kutuplaşmanın yarattığı herkesin kendi tarafındaki ayıpları görmezlikten gelmeme davranışının ayıp edenleri cesaretlendirdiğini söyleyebilirim. Bundan öte nedenler de var. Ülke daha büyük meselelere girdiği zaman, yani kaotik ortam olduğu zaman, bir taraftan darbe girişimi, diğer taraftan başkanlık sistemi, Türkiye daha az demokratik bir yapıya hatta diktatörlüğe doğru mu gidiyor, savaşa mı gireceğiz gibi daha hayati konular toplumun gündemini oluşturduğu zaman, günlük hayata dair nezaket, kurallar, uygun davranma ehemmiyetsiz hale gelmiş oluyor. Dolayısıyla insanlar buradaki şeylere dikkatlerini azaltmış oluyorlar. Böylece daha evvelden kendisini sınırlayan, kontrol eden biri bir alan açılmış gibi hissediyor. Çünkü insanlar 'daha büyük meselelerle' uğraşıyorlar. Günlük hayattaki böyle şeylere 'basit konularla' insanlar ilgilenmemiş oluyor. Bunun da kolaylaştırmış olabileceğini düşünüyorum.

Cinsel istismarda bulunan insanları nasıl tanımlayabiliriz? Onları hasta olarak mı kabul etmek gerekiyor?

İki türlü yaklaşım var. Bazı insanlar 'bunlar hasta' diyor. Bazı insanlar da 'bunlar ahlaksız terbiyesiz' diyor. İnsanın her türlü davranışının, ahlaklı olmasının da psikolojik nedenleri var. Nedensiz bir şey olmuyor. İnsanın ne olduğunun ardında kendi geçmişi yatıyor. Kendi geçmişimize göre öyle ya da böyle oluyoruz. Başka insanları kendi amaçları doğrultusunda kötüye kullananlar, ister ekonomik olsun, ister siyasi olsun, ister cinsel olsun, her zaman kendi geçmişlerindeki hikayelerinden dolayı böyle oluyorlar. Dolayısıyla her insan böyledir.

Bu durum istismarı meşrulaştırır mı peki?

Bir insanın kendi geçmişinden dolayı böyle olması o davranışı meşrulaştırmaz. Eğer yaptığımız şey başka insanlara zarar vermekse, o zaman böyle olsanız bile kendinize 'dur' deme mecburiyetiniz var. Ahlak ve hukuk orada devreye giriyor. Ve böyle eğilimler olabilir, insanların yetiştiği koşullardan dolayı içinden böyle şeyler geçiyor olabilir ama kendisine 'dur' da diyebilir. Bu hastalık bile olsa. Hastalık da deseniz, hasta da deseniz cinsel istismarda bulunan, cinsel suç işleyen kişiler iradeleri tamamen yok olmuş insanlar değil. Yine de kendilerini durdurmak için çaba sarf edebilirler. Tedavi olmak için çaba sarf edebilirler. Buradaki esas mesele şu; başka bir insana çok ciddi zarar verebilecek bir eylemi yapma hakkını kendinde görmek. İster kendi psikolojik gelişiminiz bu duruma soksun, ister başka nedenden dolayı böyle olmuş olsun buradaki esas sorun budur. Ve bu davranış kontrol edilebilir olduğunda göre ne yaparsak bunu azaltabiliriz, ne yapılırsa artar diye de konuşabiliriz.

Çocuklara cinsel istismarda bulunanlar için toplum olarak 'pedofili' diyoruz. Bu, doğru bir tanımlamamı sizce?

Pedofili demek, erişkin olmayan, ruhsal ve bedensel olgunluğa erişmemiş çocukları cinsel nesne olarak görmek ve onlarla cinsel eylemde bulunmak istemek veya bulunmak demek. Çocuklara yönelik cinsel bir istismarda bulunan bir kişinin bu eylemi her durumda pedofilik bir davranıştır. Ancak bu eylemi yapan herkes pedofili tanısı alır mı, bunu ancak o kişiyi muayene ederek ve ayrıntılı olarak değerlendirerek karar verilebilecek bir şeydir. Çünkü tanı için bunun sürekli yapılıyor olması gerekir.

“CİNSEL AÇIDAN KENDİLERİNİ YETERLİ BULMUYORLAR”


Pedofilik davranışın altında yatan nedenler neler?

İnsanlar farklı güdülerle çocuklarla evlenmek isteyebiliyorlar. Küçük yaştan itibaren kendisi şekillendirsin arzusu, kendi istediği gibi bir insan oluştursun arzusu olabiliyor. Çocuklara yönelen insanların temel psikolojisi şudur; Yeterince güvenli değillerdir. Karşı cins ilişkisinde kendisini güvenli hissetmeyen insanlardır çoğunlukla. Cinsel açıdan da yeterli bulmazlar. Yeterince tecrübeli bulmazlar kendilerini ve bilen, olgun bir kadının kendilerini beğenmeyebileceğini ve yargılayacağından korkarlar.

Hem erkek olarak hem cinsel davranışta bulunan kişi olarak kendi cinselliğinin onaylanıp beğenilmeyeceğinden korkarlar. Dolayısıyla çocuğun eleştiri yapma, kıyaslama yapma değerlendirme yapma yetisi olmadığı için çocuk tarafından herhangi bir şekilde eleştirilmeyeceklerini düşünürler. Bir de orada öğretmen rolünde olmayı tercih ediyorlar. Orada kendisi başka birinin karşısında yetersiz biriyken şimdi öğreten, gösteren bir insan rolüne geçmiş oluyor ve kendisini daha güvende hissediyor. Çoğunlukla böyledir. Bütün vakalar istisnasız böyle midir? Değil. Çoğunlukla böyledir.

Bu durumda toplum olarak cinselliği mi bilmiyoruz?

Bunun çok sebebi olabilir. Kendisini yetersiz hissediyor olabilir. Kendisini yeteri kadar çekici bulmuyor olabilir, tecrübesiz olduğu için kendine güvenmiyor olabilir, çok farklı nedenleri olabilir. Şahsi bir şeydir.

Bu, düzeltilebilecek bir şeydir değil mi?

Elbette ki düzeltilebilecek bir şeydir. Ama her cinsel açıdan problemli davranış çok kolay düzeltilir, çok kolay halledilir diye düşünmeyin. Mesela diyelim ki bazı pedofilik vakaların tedavisi oldukça zordur.

Peki cinsel olgunluk ne zaman başlar?

Cinsel olgunluk uzun süren bir süreç sonunda ulaşılan bir düzeydir. Bir insanla yakınlık kurabilmek, onunla içten bir ilişki kurabilmek için bile belli bir olgunluğa ulaşmak gerekir. İnsan önce ergenlik sonrası bütünlüklü bir kimlik oluşturur sonra başkalarıyla sağlıklı ve kalıcı bağlar kurabilir. Bu kimliğin oluşma süreci 18 yaşından önce pek tamamlanmaz. Ergenliğin geçip, kişinin psikolojik kimliğini oluşturması kendi bağımsız bireysel kimliğini oluşturması gerekiyor ki bunun üzerinden benzer bir şekilde bağımsız kimliğini oluşturmuş başka biriyle bir araya gelebilsin, yakınlık kurabilsin. Adet görmek sadece biyolojik bir hazırlıktır. Adet görmeye başlamış birinin cinsel yakınlık için hazır olduğunu sanmak, insanın gelişiminde dair bir şey bilmemekle mümkün. Psikolojik olarak olgunlaşmak, cinsel açıdan ve psikolojik olarak başka biriyle eş olma olgunluğu adet olunca kendiliğinden tamamlanan bir süreç değildir.

Çocuklar cinsel istismara uğradığında psikolojik olarak neler yaşıyorlar? Bunu nasıl anlıyorlar?

Çok farklı şeyler. Mesela çocuk hiç istemediği ya da hiçbir rızası olmadan evlendirildiyse, ya da cinsel istismara maruz kaldıysa başka sonuçlar doğurur. Bu sonuçlar çok daha ağır olur. Ruhsal olarak ciddi hastalık ortaya çıkar. Akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, depresyon gibi bir sürü hastalık çıkar ortaya. Ortada ruhsal açıdan mutsuz, travmazite olmuş, kabuslar gören, anksiyete içinde olan bir insan ortaya çıkar. Bu kişinin ruhsal gelişiminde duraklamalar bozulmalar oluşur, travmanın süresine ve şiddetine göre çok ağır sonuçları ortaya çıkabilir.

Ama mesela çocuğun kendisi de evlenmesi gerektiğini düşünüyor, ya da diyelim ki karşı tarafa ilgi duyuyor, biraz daha büyük, 15-16 yaşında bunun belki çok ağır sonuçları olmayabilir. Ama şu oluyor; evlenmek, birçok şeyin önünü kesiyor. Özellikle kadınlar için birçok şeyin önünü kesiyor. Kendi kimliklerini oluşturmanın önünü kesiyor. Kendi kimliğini başka bir insan üzerinden oluşturuyor. Niye bizim kültürümüzde birçok insan kendisini kendi olarak değil de filan kişinin eşi olarak tanımlıyor? Çünkü yeteri kadar kendi kimliğini oluşturmadan evleniyor, kimliğini bunun üzerinden oluşturuyor. Belki bazı insanlar da bu yüzden çocukla evlenmek istiyorlar ki kendi kimliği olmasın, kimliğini kendi üzerinden tamamlasın, hep kendisine tabi olsun, kendisine itaat etsin. Bu, toplumsal açıdan bazı insanlar ve bazı gruplar tarafından arzu edilebilir bir şey olabilir ama bu kişinin kendisinin çıkarları açısından düşünecek olursak, çok sağlıklı bir gelişme değil. Bazı insanlar kölelerle rahat ediyor olabilir. Ama köleler için iyi bir şey değil.

Bir de çok daha küçük çocuklar cinsel istismara uğruyor. Çocuğun bunu anlaması imkansız gibi... Bu durumda aileler çocuklarının istismara uğradıklarını nasıl anlayabilir ve koruyabilir?

Çocuklara en önemli şey bilgi vermektir. Uygun bir şekilde, çocukların anlayabileceği bir dille, bedenlerini başka insanların okşaması, öpmesi, dokunması, ellemesinin sağlıklı bir şey olmadığını, böyle bir şey yapmak isteyen biri olursa büyüklerine haber vermeleri gerektiğini, onlardan uzaklaşmalarını söylesinler. Özellikle göğüslerine, cinsel organlarına kimsenin dokunmayacağını öğretsinler. Biz tuhaf bir şekilde bir yandan başkalarına en az güvenen bir milletiz ama öte yandan da tanıdık ve yakın çevreye aşırı bir şekilde güvenliyiz. Cinsel taciz ve istismarlar en çok aile içinde veya çevresindeki çocuğa yakın kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bizde çocukları komşulara, bildik tanıdık insanlara gönderip hiç ilgilenmemek gibi bir davranış çok yaygın. Ailelerin çocuklarla rastgele herkesin rahatlıkla fiziksel temas kurmasını sınırlandırmayı öğrenmeleri gerekiyor. Bizim kültürde herkes çocuklarla çok rahat fiziksel temas kurabiliyor ve cinsel bir istismar bunun içerisine saklanabilir hale gelebiliyor..

dogan3

ANNELERİNDEN KORKUYORLAR, SÖYLEMİYORLAR


Cinsel tacize uğrayan çocuklarda ne tür değişiklikler oluyor?

En sık ortaya çıkan davranışlardan biri dalgınlıktır. Dalıp dalıp gitme, durgunlaşma, uyuşukluk, tepkisizlik, uyku bozukluğu, sinirlilik, öfkelenme ve cinsel ilgide artış olabilir. Kabuslar veya korkuların olması durumun daha kolay fark edilmesini sağlayabilir. Buna benzer değişiklikler varsa anlamaya çalışsınlar. Çocuklarla konuşsunlar. Birçok çocuğun konuşmamasının nedeni nasıl karşılanacağını bilememeleri ve hatta bazen cezalandırılacaklarından, suçlanacaklarından korkmaları. Bu konuda çok sayıda hasta örneği verebilirim. Yüzlerce binlerce hastadan görmüşümdür. Çocuk; “Başıma böyle bir şey geldi, gittim anneme söyledim. Annem bana kızdı. Annem beni dövdü” diyor.

ÇOCUK ANNESİNE, BABASINA GÜVENMİYOR


Yani çocuklar suçlanmaktan, inanılmayacağından ya da cezalandırılmaktan korktukları için söylemiyorlar. Hakikaten de söyledikleri zaman başlarına bu geliyor. Ailelerin çocuğun başına böyle bir şey gelirse, bunun kendi kabahati olmadığı, kendileriyle rahatlıkla konuşabileceklerini ve önlem alacaklarını bildirmeleri gerekiyor. Çocuk annesine babasına güvenmiyor ki. Söylüyor dayak yiyor. Birçok durumda olay örtbas ediliyor. Bu çocuk annesine babasına 'aileden biri bana böyle bir şey yapıyor' dediğinde çocuğu dövüyorlar, 'sus yavrum' diyorlar. O insanı uzaklaştıralım, bu insanla görüşmesini engelleyelim gibi hiçbir önlem de almıyorlar.

Ülkemizde birçok cinsel taciz vakasında kişi, aile içerisinde yıllarca o kişiyle görüşmeye devam ediyor. Mesela, bir kız, aileden biri tarafından cinsel tacize uğruyor. Sonra da bu kız büyüyor, evden uzaklaşıyor ama aile geleneği, bayramlarda yine gidip gelmeler oluyor. “Başıma bunlar geldi ben bunlarla görüşmek istemiyorum” diyemiyor, demekten çekiniyor. Burada ailelere düşen şu; çocuğa böyle bir şey olursa kendisinin yanında olacaklarına dair güven vermek. Kendisine sahip çıkacaklarını ve koruyacaklarında dair güven oluşturmak. Olursa da gerçekten böyle davranmak.

CİNSEL İSTİSMARIN ÖNLENMESİNDE VE DURDURULMASINDA AİLELERİN TUTUMU EN ÖNEMLİ ŞEY


Aileler neden korumuyorlar?

Çünkü bu problem ortaya çıktığı zaman aile ilişkilerini nasıl düzenleyeceklerini, ne yapacaklarını bilemiyorlar. En iyisi bunu örtbas edip olmamış gibi yapıyorlar. Türkiye'deki cinsel istismarın devam etmesinde en önemli nedenlerden biri bu. Ailelerin çocuklarına uygun bir şekilde sahip çıkmamaları. Ne travmaya karşı önlemek için sahip çıkıyorlar, ne de açığa çıktığı zaman uygun bir şekilde davranıyorlar...

Anne neden kızıyor?

Çünkü bazen saldırgana karşı çıkacak gücü kendinde görmüyor bazen bu sorunu nasıl çözebileceğini bilmiyor ve çaresizlik hissediyor. Bu çaresizlik de kızgınlık olarak ortaya çıkıyor. Şuna benziyor mesela bir tanıdığın evine hırsız giriyor. Hırsız kaçmış gitmiş, hırsıza bir şey yapamıyoruz, “Niye kapıyı kapatmadın” “ neden önlem almadın” diyoruz. Burada da niye canımı sıkıyorsun, sen önlem alsaydın bunlar olmasaydı da şimdi bununla uğraşmak durumunda kalmasaydık düşüncesinin yarattığı bir kızgınlık oluyor. Yani ulaşabildiğimize ya da daha zayıf olana yani kızdığımızda bir sorun yaşamayacağımız kişiye kızıyoruz. İşte bir cinsel istismar olduğunda da anne aynı şekilde “Niye başımıza iş çıkardın?”, “Evinde otursaydın” diyor. Aile ilişkiler sarsılacak, bir sürü problem çıkacak. Niye beni uğraştırıyorsun diyor.

Peki bu sorun nasıl çözülür sizce?

Sağlıklı insan, sağlıklı bir toplumda ve mutlu bir ailede yetişir. Demek ki sağlıklı yeni nesiller yetiştirmek istiyor ve çocuklarımızı cinsel istismardan korumak istiyorsak sağlıklı insanların yetişeceği bir ortam yaratmalıyız. Sağlıklı insan, baskılardan, travmalardan, şiddetten uzakta, kendini gerçekleştirecek özgürlükler içinde, umutlu ortamda gelişir. Herkesin mutlu olabileceği, kimsenin birbirine düşmanca davranmadığı, herkesin saygı görüp saygı gösterdiği bir toplumda çocuklar da sağlıklı gelişecektir. Her şey buradan başlıyor. Sevgiyle yaşayan, sevgiyle yetiştirilen çocuklar, yani sevmeyi doğru düzgün öğrenen çocuklar da cinsel açıdan da sağlıklı olurlar. Büyüdüklerinde kimseyi taciz etmez, kimseyi istismar etmek istemezler. Sevgiye dayalı, sağlıklı bir cinsel yaşam kurarlar. Bu tür davranışlar azalmış olur. Cinsel saldırıların, cinsel suçların çok önemli bir nedeni çocuk gelişimindeki ciddi problemlerdir. Şu anda içinde bulunduğumuz koşullar, sevmeyi ve sağlıklı bir cinsel yaşam kurmayı engelleyici niteliklere sahip. Sonuç olarak çocukları sevgi, barış ve huzur dolu bir ortamda özgürlüklerine ve haklarına saygı duyarsak yetiştirirsek, tacizci olmaz, kendilerine taciz yapılacak olduğunda da dur diyebilirler.