Kapatılan İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılıkları ile Özel Yetkili Mahkemeler'de görev yapan; "Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusuluk, OdavTV, Şike, 17/25 Aralık, Selam Tevhid, MİT Tırları, Yasadışı dinleme, Tahşiye, Usulsüz Tahliyeler" gibi soruşturma ve kovuşturmalarda yer alan ve aralarında Cihan Kansız, Mehmet Ekinci, Mustafa Başer, Metin Özçelik'in bulunduğu 25 eski hakim ve savcı hakkında "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. İddianame, Yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülen Selam Tevhid'de Kumpas davasıyla birleştirilme talebiyle İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

227 SAYFALIK İDDİANAME

İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Önder Yaman koordinesinde cumhuriyet savcısı İsa Dalgıç tarafından hazırlanan iddianame 227 sayfadan oluşuyor. İddianamede, şüphelilerden 16'sının Bylcok kullancısı olduğu, 7'sinin tutuklu olduğu, 5'inin yargıtay 16. Ceza Dairesinde görülen dava dosyasından tutuklu bulunduğu, 13 şüphelinin ise firari olarak arandığı kaydedildi.

İSİMLER...

Buna göre tutuklu şüphelilerin; Ayhan Bedirhan, İsmail Işık, Mehmet Erdoğan, Mehmet Hamzaçebi, Metin Özçelik, Mustafa Başer, Muzaffer İren, Osman Kaya, Ümit Zafer Çolak, Mehmet Ekinci, Kazım Kahyaoğlu, Abdullah Öztürk olduğu, firari olan ve haklarında yakalama kararı bulunan şüphelilerin ise; Durmuş Yiğit, Eşref Aksu, Hadi Çağdır, Mehmet Ali Uysal, Mustafa Boz, Nurullah Çınar, Sedat Sami Haşıloğlu, Cihan Kansız, İsmail Tandoğan, Hikmet Usta, Davut Bedir, Gökmen Demircan ve Yakup Hakan Günay oldukları belirtildi.

FETÖ'NÜN YARGI YAPILANMASININ İŞLEYİŞİ...

İddianamede Fetullahçı Terör Örgütü'nün yargı yapılanmasına ilişkin detaylı bilgilere yer verildi. Örgütün yargıyı ele geçirmek için hukuk fakültelerinde okuyan öğrencilerden kendilerine bağlı olanlara hakimlik ve savcılık sınavından bir hafta önce getirilen soru ve cevapları verdikleri belirtildi. İddianamede abiler/ablalar tarafından cevapları işaretlenmiş kitapçıklar halinde öğrencilere gösterilerek ezberlemelerinin ve bu şekilde sınavda başarılı olmalarının sağlandığı kaydedildi.

Dosyada , öğrencilerin sınavı kazanmaları halinde, örgütün yargı içerisindeki bürokrat ve üst düzey yöneticilerinin referans olduğu, bu şekilde mülakatı geçip staja başlayan hâkim ve savcı adaylarının da Adalet Akademisi ve staj döneminde de yine örgüt tarafından koordine edildiği belirtildi. Hâkim ve savcı adaylarının deşifre olmasını engellemek için de, "tedbir" kuralları çerçevesinde beşer kişilik kapalı gruplar halinde ve örgüt tarafından finanse edilen evlerde kalmalarının sağlandığı belirtildi.

ADALET AKADEMİSİ FİŞLEME MERKEZİ OLARAK KULLANILDI

İddianamede bazı hâkim ve savcı adaylarına ise Türkiye Adalet Akademisi yurdunda kalmalarının tavsiye edildiği, bu kişilerden de daha sonra örgüt lehine ya da aleyhine konuşan aday arkadaşlarının bildirilmesinin istendiği belirtildi. İddianamede örgütün Adalet Akademisi'ni fişleme merkezi olarak kullandığına yer verilerek şu tespit yapıldı: "Kendilerinden olmayan adayların mesleğe kabullerini engellemek amacıyla usulsüz soruşturmalar yapıldığı, cezalar verildiği ve bu cezalar gerekçe gösterilerek mesleğe kabul edilmeyen Didem Yaylalı isimli hâkim adayının, tıpkı Ali Tatar örneğinde olduğu gibi, uğradığı haksızlıklara dayanamayarak intihar etmek suretiyle yaşamına son verdiği; buna karşın, örgüt mensubu olan adayların ise staj döneminde verilen siciller, yıllık kurulu üyeliği gibi yollarla parlatılarak kritik görevlerde rol almaya ve mesleki kariyere hazırlandıkları anlaşılmıştır"

İLHAN CİHANER OLAYI

İddianamede CHP Milletvekili İlhan Cihaner'e düzenlenen kumpas da örgütün yargı yapılanmasına örnek olarak gösterildi; "İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde, salt Fetullahçılar olarak bilinen grupla ilgili olarak izinsiz eğitim kurumu açma ve "Yardım Toplama Kanunu'na Muhalefet" suçlarından yürüttüğü bir soruşturma nedeniyle, FETÖ/PDY örgütüne mensup olan Erzurum özel yetkili Cumhuriyet savcıları ile emniyet görevlileri tarafından makam odasında adeta sürüklenerek yaka paça gözaltına alındı" denildi.

FETULLAH GÜLEN'İN TALİMATIYLA 63 TUTUKLUYA TAHLİYE KARARI VEREN HAKİMLER...

İddianamede şüpheli eski hakimler Mustafa Başer ile Metin Özçelik'in, Hidayet Karaca ve eski emniyet müdürlerinin de bulunduğu Tahşiye davasında tüm sanıklara verdikleri tahliye kararının Fetullah Gülen'in emriyle verildiği belirtildi. Gülen'in 19 Nisan 2015'te, "Mukaddes Çile ve İnfak Kahramanları" konulu kriptolu talimatı üzerine tutuklu sanık avukatlarının İstanbul Adliyesi'ndeki tüm Sulh Ceza Hakimlikleri'nin reddi ve tutukluların tahliyesini içeren 51 dilekçenin prosedüre aykırı bir şekilde bizzat İstanbul 29'uncu Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Metin Özçelik'e verildiği, Özçelik'in de yetkisiz olmasına rağmen ertesi gün tüm personelin ayrıldığı bir zamanda dilekçeleri sisteme kaydettirdiği ve tüm reddi hakim taleplerini kabul ederek, tahliye taleplerine ilişkin ise İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Mustafa Başer'in görevlendirmesine kesin olarak karar verdiği belirtildi. Mustafa Başer'in de mesaisinin bitmesine, tüm personelin adliyeden ayrılmasına rağmen odasında tek başına kaldığı sırada Özçelik'in kendisine yaptığı görevlendirme üzerine henüz kendisine 594 klasörden oluşan soruşturma dosyasının intikal etmeden, atılı suçlar nedeniyle soruşturma dosyalarındaki delilleri incelemeden, tutuklu 63 şüphelinin tahliyesine karar verdiği anlatıldı.

HUKUK BİR SİLAH OLARAK KULLANILDI

İddianamede, "22 Temmuz, Casusluk,Yasa Dışı Dinleme, 17-25 Aralık Kumpas, Selam Tevhid'de Kumpas, Tahşiye Grubuna Kumpas ve Emniyetteki Paralel Yapı Soruşturmalarıö olarak bilinen soruşturmalarda tutuklu bulunan şüphelileri tahliye etmek amacıyla haftasonu olağanüstü çabalarla Fetullah Gülen'in emrini yerine getiren hakimlerin hukuku bir silah olarak kullanmaktan çekinmedikleri görülmüştür" denildi.

ŞÜPHELİ CİHAN KANSIZ'IN USULSÜZLÜKLERİ...

Eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili şüpheli Cihan Kansız'ın da FETÖ'nün amacı doğrultusunda bazı soruşturma ve davalarda yaptığı usulsüzlüklere yer verildi. İddianamede Kansız tarafından yapılan usulsüz işlemlerin bazıları şöyle; "Oda TV soruşturmasında, müşteki Coşkun Musluk ile ilgili suçlu izlenimi yaratmak adına gerçeğe aykırı bilgi ve evrak oluşturularak iddianame eklerine koydurmak, yine 20 yıla yakın bir süredir hakkındaki dava nedeniyle sürgünde bulunduğu belirtilen Kürt gazeteci yazar Günay Aslan' ın memleketi Van' a yönelik hasretini dile getirdiği bir e-postayı, soruşturma dosyası ile hiçbir ilgisi olmamasına rağmen birer suç deliliymiş gibi göstermek, 2010'da gizli tanık İ.Ç.'nin, Deniz Uygar kod adıyla Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz'e verdiği ifadenin, gazeteci Adem Yavuz Arslan'a servis ederek soruşturmanın gizliliğini ihlâl etmek, Hanefi Avcı hakkında yazmış olduğu kitap nedeniyle Devrimci Karargah, Oda TV, Ergenekon örgütüne yardım gibi iddialarla soruşturma açtığı, hukuka aykırı işlemler yaptığı, görevlerini kötüye kullandığı"

ŞİKE HAKİMİ MEHMET EKİNCİ...

Eski 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı şüpheli Mehmet Ekinci'nin de "Şike" dosyasında diğer hâkim savcılarla birlikte organize illegal bir yapının üyesi olduğu belirtilen iddianamede, "Örgüt kurucu ve yöneticilerinin talimatları doğrultusunda proje hazırlatarak, bu projeye uygun şekilde kumpas eylemleriyle soruşturmayı yürüttüğü belirtildi" Yine Ekinci'nin Poyrazköy olarak bilinen davada haksız tutuklama kararı verdiği, "Balyoz Davası" olarak bilinen davanın soruşturma ve kovuşturma aşamalarında birçok hukuka aykırı işlemler yaparak hak ihlâllerine neden olduğu vurgulandı.

İTİRAFÇI: KURAN'A EL BASTIRARAK SORULARI VERDİLER...

İddianamede bazı itirafçıların ifadelerine yer verildi. Bir itirafçı, (x) isimli bir kişiyle ,(y) isimli bir ser murakıpla yapılan görüşmesini şöyle anlattı, "Bize hitaben 'Size Adli Yargı Hâkim Savcılık sınavının cevapları işaretlenmiş şekilde sorularını vereceğim, kabul eder misiniz?' şeklinde sordu. Akabinde bunu farklı farklı kesimlerin yıllardır yaptığını, muhafazakar kesimlerin geride kaldığını, sizin gibi insanların mesleğe geçerek gerekli adaletin sağlanması gibi sözler söyledi. Ben de bu sözleri duyunca kabul ettim. Ayrıca benimle gelen (x) de bunu kabul etti. Daha sonra Kur'an ile elinde sorularla geldi. Tek tek bize Kur'ana el bastırdı. Kur'ana elimiz basılı halde bize hitaben 'Hocaefendi bile gelse bu soruları aldınız mı' dese, 'almadık' şeklinde söyleyeceksiniz. Ve bu hususta Kur'an üzerine yemin edeceksiniz' şeklinde söyledi. Biz de 'Kur'an üzerine yemin ederiz' diyerek yemin ettik ve bize fotokopi halinde kitapçık şeklinde tüm soruları verdiler. Kitapçıkta soruların doğru şıkları kurşun kalemle yuvarlak içerisine alınmış vaziyette idi. Soru kitapçığı bir tane idi. Daha sonra kendisi odadan çıkarak bize 'Bir saatiniz var soruların cevaplarını ezberleyin. Buradan çıktığınız da sorular ile ilgili olarak en ufak bir şeyden bile birbirinize dahi bahsetmeyin' şeklinde söyledi. Biz de bu soruları (x)'le birlikte bir saat çalıştık ve soruların cevaplarını ezberledik. Daha sonra tekrardan (y) gelerek bizden kitapçığı elden aldı ve bana 75-80 arası bir puan alacak şekilde doğru cevapları işaretlememi, (x)'e de 70-75 arası bir puan alacak şekilde doğru cevapları işaretlemesini söyledi. Ayrıca bize 'Sınav kağıdını boş bırakmayın. Karalama yaparak soru çözmüş gibi yapın' demişti."

"KİM İÇİN GÖZALTI KARARLARI VERDİK HİÇ HABERİM YOKTUR"

Örgüt mensubu bir özel yetkili mahkeme hakiminin tavsiyesiyle 2011'de Beşiktaş Adliyesi'nde özel yetkili savcı olarak görevlendirildiğini anlatan bir itirafçı ise şunları söyledi:"1,5 - 2 ay kadar burada çalıştım. Hiç iddianame yazmadım. Sadece bir kez bir hafta nöbet tuttum. Arama, elkoyma, gözaltına alma, telefon dinleme, teknik araçlarla izleme vb. tüm talepleri TEM Şube Müdürlüğü görevlileri flash bellekle hazır olarak getiriyordu. Ben de imzalıyordum. Gelen yazıları okumak istediğimde birlikte çalıştığımız Cumhuriyet savcısı ...'Başsavcı vekili ... kızıyor. Onun talimatı var, okumadan imzala geç' diye söylüyordu. Ben de tatsızlık çıkmasın diye imzalıyordum. Kendim fiilen hiç müzekkere, talimat, karar yazmadım. Polisin getirdiği ve bizim imzaladığımız soruşturma ile ilgili talep, müzekkere ve kararların kimler hakkında uygulanacağını bile bilmiyordum. Kimin için iletişim tespiti kararı verdik, kim için arama el koyma, gözaltı vb. kararlar verdik hiç haberim yoktur."

"Cemaatin YAR-SAV'a üye olarak Emin Ağaoğlu'nu başkanlıktan alma projesi de vardı.Bu projenin devamı olarak cemaatten olan meslektaşlar YAR-SAV üyesi olup Emin Ağaoğlu'nun listesinden seçime giriyorlardı. Oylama zamanı Emin Ağaoğlu listesinde cemaatçiler doğaçlama gelişiyormuş gibi bir görüntü vererek oylama sırasında "ben de adayım" diyerek ortaya çıkıyorlar,bu şekilde listeyi delip gerçekte seçilmesi gereken grubun yani cemaatin seçilmesini sağlıyorlardı."

TEĞMEN MEHMET ALİ ÇELEBİ DOSYASI...

İtirafçı ifadelerinde, Ergenekon davasında yaklaşık 5 yıl tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin telefonuna başka birisinin rehberinin yüklenmesiyle ilgili polislere yönelik iddianamenin iadesinin nasıl konuşulduğu da yer aldı: "2013 yılında Ergenekon dosyasından tutuklu Mehmet Ali Çelebi'nin polisler tarafından cep telefonuna başka birisinin rehberinin yüklenmesi olayı ile ilgili olarak görevi kötüye kullanmak suçundan yürütülen soruşturma dosyası ile ilgili teğmen ve anne-babası yanıma gelip dosyanın dört savcı değiştirdiğini söyleyip bir an önce bitirilmesini söylediler. Ben de soruşturma dosyasını ele aldım. Bazı polisler hakkında ek takipsizlik verdikten sonra birkaç sanık polis hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan iddianame düzenledim. O dönem başsavcı vekilinin izinde olması nedeni ile yerine görevlendirilen başsavcı vekili ... beni yanına çağırdı. Dosyanın kendi dosyaları ile alakalı olduğunu söyleyip 'Polis memurları bizim çocuklar bunların zarar görmesini istemiyorum. Bir şey yapamaz mıyız' dedi. Ben de 'Siz iddianameyi görevi kötüye kullanma, ihmal yönünden iade edin. Ben tekrar bakayım' dedim."

17 ARALIK OLAYI...

17-25 Aralık olaylarında yapılan bir usulsüz arama şöyle anlatıldı: "16 Aralık akşamı aynı binada oturduğumuz savcı ...yanıma gelerek 'Bir avukat bürosunda arama var. ...senin katılmanı istiyor' diye söyledi. 17 Aralık sabahı ... yanına gittim. Bana 'bir avukat bürosunda arama var sen katılacaksın' dedi. Yanımdaki polisler ile birlikte yola çıktık. Bir binanı önünde durduk. Polisler binanın tamamında arama yapmak istediler. Ben itiraz ettim. Avukat bürosu olduğu için sadece avukatın kullandığı büroda arama yapılabileceğini söyledim. Bu arada savcı ... ile görüşüldü. ... 'Arama kararı binanın tamamı için, polisler binanın tamamını arayabilirler' dediler. Binadan girdik, ben sadece bina içinde bulunan ve dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlunun ortağı olan ve soyadının ....olduğunu hatırladığım avukatın bürosundaki arama işlemine katıldım. Polisler tüm binada arama yaptı. Hatta avukat bürosu dışındaki yerlerde yapılan arama tutanağını da bana imzalatmak istediler."

HSYK SEÇİMLERİNDE BYLOCK ÜZERİNDEN TALİMAT VERİLDİ

Öte yandan iddianamede, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimi öncesinde FETÖ/PDY' nin aday olan sözde bağımsız adaylarının alacağı muhtemel oyları hesapladığı, seçimin başa baş geçeceğini düşüncesiyle işi şansa bırakmak istemeyen örgütün, stajını tamamlayan örgüt mensubu adayların seçimde oy kullanmasını sağlamak amacıyla Bylock üzerinden talimat verdiği de yer aldı.
Henüz göreve başlamadıkları ve oy kullanma hakkına sahip olmadıkları halde örgüt mensuplarının, HSYK içerisindeki tetkik hâkimlerine düzenlettikleri usulsüz belgelerle YSK'ya başvurarak seçimde oy kullanma talebinde bulundukları, ancak bu hilenin YSK tarafından HSYK'ya yapılan ihbarla bozulduğuna dikkat çekildi.

"YENİ OLUŞAN HSYK'Yİ İTİBARSIZLAŞTIRMAYI HEDEFLEDİLER"

Seçimlerin kaybedilmesi sonrasında örgüt mensuplarının, yeni oluşan HSYK'yi itibarsızlaştırmak için faaliyet başlattıkları belirtildi. Örgüt mensubu hâkim ve Cumhuriyet savcılar hakkındaki karar süreçlerinin uzatılmasına yönelik çalışmalar yapıldığı, 2014 sonrasında başka mahallere atanan örgüt mensuplarının fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek uzun süreli sağlık raporları aldıkları, bu suretle yargılama faaliyetlerini aksatarak kurulu itibarsızlaştırmayı hedefledikleri anlatıldı. (DHA)