Bizim iktidarın Osmanlı dönemi, özellikle Padişah 2’nci Abdülhamid hayranlığı malûm...…
Askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasıyla GATA Haydarpaşa Hastanesi’nin ismi değiştirilip “Sultan Abdülhamid Han Hastanesi” adı verildi.
Meclis Başkanı İsmail Kahraman da “Abdülhamid Han” diye ona hayran!
Peki, 1876 yılında tahta çıkan Padişah 2’nci Abdülhamid, 33 yıl süren saltanat döneminde ne yaptı?
Gerçek olan şu:
Yıllar yasaklarla, sürgün ve ölümlerle geçti, Osmanlı adım adım geriledi.
Abdülhamid, 1909 yılında, gerici bir ayaklanma olan 31 Mart Vakası’ndan sonra tahtan indirildi, 1918 yılında Beylerbeyi Sarayı’nda, yalnızlık içinde öldü.

*  *  *

Abdülhamid döneminde özgürlük yoktu, her şey yasaktı ama en ilginç yasaklardan biri, bazı kelimelerin kullanılmasının yasaklanmasıydı.
Sansür memurları, gazeteler basılmadan önce provaları alıp ve yasak kelimeler varsa, yazılardan çıkartır, gazeteler daha sonra baskıya verilirdi.
Önceki kuşağın ünlü gazetecilerinden Hıfzı Topuz “100 Soruda Türk Basın Tarihi” adlı kitabında, Sultan Abdülhamid’in sinirlerini bozan bu yasak kelimelerden örnekler veriyor:
“Grev, suikast, ihtilal, anarşi, sosyalizm, dinamo, dinamiti, infilak, kargaşalık...…
Padişahın tahtan indirilişini ifade eden kelime olan “Hal”, kıtal, kanuni esasi, hürriyet, vatan, müsavat (eşitlik), Bosna, Hersek, Makedonya, Girit, Kıbrıs, Yıldız, büyük burun (Abdülhamid’in burnu büyük olduğu için)…
İstibdat, beynelmilel, veliaht, cumhuriyet, Ayan azası, bomba, Mithat Paşa, Kemal Bey, inkılap, tahtakurusu (yanlışlıkla tahtı kurusun diye okunabileceği için)…
Kimya ile ilgili yazılarda (0=AH) gibi simgelerin kullanılması yasaktı. Çünkü bunlar (0=Abdül Hamid) anlamına gelebilirdi.
Hasta (Batılılar Osmanlı İmparatorluğu’na Hasta Adam dedikleri için), kardeş (yani tahtan indirilen Sultan Murad)… Ve daha yüzlerce kelimenin kullanılması yasaktı ve yazarlar ve gazeteciler yazı yazmakta olağanüstü güçlük çekiyorlardı.”

*  *  *

İşte günümüzün iktidarının hayran olduğu 2’nci Abdülhamid, böyle buluttan nem kapan bir padişahtı.
Abdülhamid hayranı olan günümüzün iktidarı da, günün birinde böyle yasaklar uygulayabilir mi?
Kim bilir, belki! Kafaları yatkın çünkü!

Ülkeye büyük kötülük!


CHP’nin hukukçu milletvekili Haluk Pekşen, seçim bölgesi olan Trabzon’da çalışmalarına devam ediyor.
Haluk Pekşen şunları anlatıyor:
“Referandumda millet çok sakıncalı değişiklikler için karar verecek.
Cumhurbaşkanı seçilen kişinin kendisine yardımcı atamasında hiçbir sınır yok. İstediği kadar yardımcı atayabiliyor.
Peki, 81 ilin valisini ‘Cumhurbaşkanı Yardımcısı’ olarak atarsa, ne yapacaksınız?
Bu soruyu çok açık ve net soruyorum. Bu sistemin adı ne olacak? O ildeki bütün yargı, yürütme organlarını tek elden yöneten bir vali ortaya çıkacak. Bu, işin bir yönü...… Ayrıca parti devletinin çok ötesinde bir yönetim biçimi çıkacak.
Bunun adına demokrasi denmeyeceğine göre, ne diyeceksiniz?

*  *  *

Anayasa’nın ilk 4 maddesi bu uygulamalarla zaten ortadan kaldırılıyor. Kaldı ki Cumhurbaşkanı bir kararname ile ‘siyasi partileri kapattım’ derse ne olacak? Yapılan değişiklikte böyle bir yetkisi var.
Seçilen Cumhurbaşkanı’nın kronik bir rahatsızlığı çıktı. Bu sefer ülkeyi kim yönetecek? Cumhurbaşkanı’nın yardımcısı! Bu yardımcı kim olacak? Cumhurbaşkanı’nın tayin ettiği bir kişi. Yani atanmış bir isim Cumhurbaşkanı’nın yerine geçerek ülkenin idaresini eline almış olacak.
Çünkü, bu kadar yetkiyi verdiğiniz kişi kronik bir rahatsızlık nedeniyle görevini yapamazsa, yerine milletin seçmediği biri ülkeyi yönetecek. Bu tam bir vesayet olur!
Vesayet, kendi kendini yönetemeyen kimselere (çocuklara, geri zekâlılara, fiili ehliyeti olmayan mahcurlara) mahkeme kararıyla ‘Vasi’ tayin edilmesidir. Vasi, vesayeti altındaki kimsenin mallarını yönetmeye ve onun adına tüm yasal işlemleri yapmaya yetkilidir.
Türk Milleti vesayet altına alınacak bir ulus mudur?
Halkımızın referandumda ‘HAYIR’ diyerek, ülkeye yapılacak bu ve buna benzer kötülüklerin önüne geçmesi gerekiyor.”

GÜNÜN SÖZÜ

Başını kötü berbere teslim
eden uluslar, cebinden
pamuğunu eksik etmesin!
11rahmibey30cm