Sevgili okurlarım, bazı konular vardır ki yazdıkça artık sıkılır, kendi kendinize “Acaba ben tekrara mı düşüyorum” diye sormaya başlarsınız.
Burada sık sık yazdığım Suriye olayı onlardan biri.
Yazıyoruz, değişen hiçbir şey olmuyor.
Bir tek yetkili bile “Evet arkadaş haklısın, başımıza bu belayı kendi hatalarımız yüzünden açtık. Şimdi kurtulmak mümkün olmuyor çünkü atı alan Üsküdar’ı geçti” diyemiyor!

* * *

Ankara Haber Müdürümüz Emin Özgönül’ün dün bizim gazetede yayımlanan Suriye ve Suriyeliler haberini mutlaka okumuşsunuzdur.
Haber, bu olayın gerçeklerini suratımıza bir “Osmanlı tokadı” gibi çarpıyor ama umursayan kim!
Haberde yer alan bazı rakamları ve gerçekleri bir kez daha veriyorum... Ve bunlar Meclis raporlarında yer alan acı gerçeklerdir:
-Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı 3 milyon 540 bin.
-Toplam 21 kampta, 234 bin Suriyeli yaşıyor. Bunları tam pansiyon (!) ağırlıyoruz. Çadır ve barakalar, günde üç öğün kahvaltı artı yemek, ısınma, eğitim ve sağlık harcamalarının tamamı bizim ceplerden!
-295 bin kapasiteli kamplarda halen 61 bin kişilik boş yer var.
-81 ilimizde 3 milyon 306 bin Suriyeli yaşıyor. Bazıları iş kurdu, eğitim görenler var, bazıları kapkaç yapıyor, dilencilik, fuhuş vesaire yapıyor. En çok yaşadıkları kentler İstanbul, Hatay ve Gaziantep.
-Dile kolay, Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar cepten 30 milyar dolar harcadık. Paralar suyunu çekti, ABD, AB ve Birleşmiş Milletler’den para istedik. Vermediler, bizim iktidar ağlaştı. Türkiye Cumhuriyeti küçük düşürüldü.

* * *

Olay öylesine büyük ki, Emin Özgönül yazmakla bitirememiş. İşte verdiği öteki rakamların bir bölümü daha:
-56 bin Suriyeli Türk vatandaşı oldu. (Yaşı tutanlar seçimlerde Tayyip Erdoğan ve partisi için oy kullanacak!)
-Bizim hastanelerde yatakta tedavi gören Suriyeli sayısı 1 milyon 460 bin.
-Ameliyat olan Suriyeli sayısı 1 milyon 214 bin.
-900 Suriyelide verem mikrobu çıktı.
Bunlardan sağlık hizmetleri için hiçbir para alınmıyor, tedavileri yapılıyor.
Her şey beleş!
Türk vatandaşları hastane kapılarından kovulurken Suriye vatandaşlarına inanılmaz ayrıcalıklar sağlanıyor.
Bu süreçte Türkiye’de doğan Suriyeli çocuk sayısı 311 bin. Allah analı babalı büyütsün... Bunlar da geleceğin ayrıcalıklı T.C. vatandaşları!

* * *

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz bundan bir süre önce başka acı gerçekleri açıklamıştı. İşte onun verdiği rakamlardan birkaç örnek:
-Türkiye’de ilköğretim çağında 835 bin Suriyeli çocuk var. Her yıl 70 bin yenisi doğuyor!
-330 bin çocuk eğitim alamıyor. 463 bin Suriyeli çocuk bakanlığa bağlı kurumlarda eğitim görüyor. Şimdiye kadar Suriyeliler için 30 okul yapıldı, 2019’a kadar 105 okul daha yapılacak.
-60 bin öğrenciye burs verilecek.
Bir ilginç husus daha var ki, akıl almaz:
Suriyeli öğrenciler sınavlara girmiyor, istedikleri okulları seçiyor!

* * *

Durup dururken başımıza öyle bir bela açtık ki, sormayın gitsin.
2011 yılına kadar Suriye’deki Beşar Esad rejimiyle aramızdan su sızmıyordu. Suriye Esad döneminde Türkiye’ye herhangi bir yanlış yapmıyor, terör ihraç etmiyordu.
Ne zaman ki ABD “Biz Suriye rejimini alaşağı etmeye karar verdik” dedi, bizim aymazlar kraldan fazla kralcı çıkıp öne geçti!
İşin kötüsü, bu konuyu da beceremediler, birçok ülkeyle olduğu gibi ABD ile de papaz oldular.

* * *

Burada defalarca sordum:
“Ey AKP iktidarı, biz bu Suriye işinden bugüne kadar ne kazandık? Eğer olduysa hangi kazancımız oldu? Şunu bir açıklayıverseniz!..
Tık yok!
İşin özü işte yanıt veremedikleri bu basit sorularda yatmaktadır.
Maddi açıdan battık, üstelik Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün dünyada saygınlığımızı yitirdik.
O yüzden konuşamıyorlar, o yüzden susmak zorunda kalıyorlar.
Hayatta en nefret ettikleri sorular işte bunlar!

Kitap bağışı


Sevgili okurlarım, kitap evde turşusu kurulacak bir nesne değildir. Bu nedenle hep çağrıda bulunuyorum, “Evinizde ve iş yerinizde okumayacağınız kitapları kütüphanelere armağan edin, başkaları da okusun” diye...
Bugüne kadar çeşitli kurum ve kuruluşlara belki 10 bin’den fazla kitap bağışladım.
Okullar, üniversiteler, kışlalar, askeri birlikler, cezaevleri, kent ve köy kitaplıkları...

* * *

Bana gönderilen yazarlarından imzalı kitaplar için uzun yıllar önce bir uygulama başlatmıştım.
Bunları biriktiriyorum, sonra Türkiye’nin en büyük ve en saygın üniversitelerinden biri olan Başkent Üniversitesi Kütüphanesi’ne armağan ediyorum. Bana sorarsanız (övünmek gibi olmasın ama!) sayı muazzam oldu.
Orada benim adıma açılmış bölümlerde kitaplarım sergileniyor, isteyen alıp okuyor.
Tamamı yazarlarından bana imzalı...
Böyle bir koleksiyonun Türkiye’de ikinci bir örneği olmadığını biliyorum, sanırım dünyada da yoktur.

* * *

Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Haberal’dan birkaç gün önce aldığım mektup:
“Sayın Emin Çölaşan. 28 Şubat 2018 tarihinde göndermiş olduğunuz 166 adet kitapla, yazarlarından imzalı olarak bağışladığınız kitap sayısı 5.560’a ulaşmıştır.
Üniversitemiz kütüphanesine yapmış olduğunuz değerli katkılarınızdan dolayı teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla.”
Tekrar istirham ediyorum, bir daha okumayacağınız kitaplarınızı lütfen saklamayın, turşusunu kurmayın, başkaları da okusun.