Türkiye'de 2017 yılında toplam 17,5 ton eroin ele geçirildi. Bu rakam geçen yıl 18,5 tona yükseldi. Global ölçekteki bu uyuşturucu ticaretini anlayabilmek için, coğrafi konumu gereği Türkiye'nin de içinde bulunduğu kaçakçılık rotalarına bakmak gerekiyor. Eroinin Orta Doğu'dan Avrupa pazarına uluslararası Akdeniz sularından ilerleyerek ulaştığı rotaya "Güney rotası" ismi veriliyor.

Afganistan'dan uluslararası Akdeniz sularına getirilen eroin kimi zaman küçük tekneler ile, kimi zamansa büyük yük gemileriyle Avrupa'ya ulaştırılıyor. Uluslararası uyuşturucu ticaretinde öne çıkan rotalar arasında Kuzey ve Balkan rotaları da yer alıyor. Doğu Avrupa'daki suç örgütleri, eroinin bu rotalar üzerinden Avrupa'ya girişinde önemli rol oynuyor.

Türkiye topraklarından geçerek Avrupa'ya ulaştırılmak istenen eroinin ilk hedefinde, Türkiye'nin Doğu sınırındaki iller yer alıyor. Doğu sınırından bir biçimde geçebilen eroinin bir sonraki durağı ise İstanbul, sonra da Avrupa pazarı oluyor. Uluslararası suç örgütleri devamlı olarak yeni yöntem ve rota arayışında olsalar da büyük ölçüde hala bu rotalar üzerinden kaçakçılığı sürdürüyor. Bu rotalar üzerinde gerçekleştirilen uyuşturucu kaçakçılığı, sadece "Doğu kaynaklı uyuşturucunun Batı'ya taşınması" şeklinde tek yönlü değil.

Aynı rotalar, uyuşturucu üretiminde kullanılan Avrupa kaynaklı kimyasal maddelerin Doğu'ya gönderilmesinde de etkin rol oynuyor. Örneğin Avrupa kaynaklı asit anhidrit olmadan eroin yapabilmek mümkün değil. Asit anhidrit, Avrupa'dan Orta Doğu'ya yine bu güzergâhlar üzerinden gönderiliyor.  Narkotik Daire Başkanlığı'ndan edinilen bilgilere göre, Türkiye'de son iki yılda Kuzey Irak ve İran'a varmak üzere Avrupa'dan gönderilen 60 Ton asit anhidrit yakalandı.Bu rakam, 30 ton eroin imalatına da engel olunduğuna işaret ediyor.

 

'Uyuşturucu ile mücadeleye 1 Milyar TL harcandı'


Narkotik Daire Başkan Yardımcısı Erdem Koç, sadece Türkiye'de yakalanan eroin miktarının Avrupa'nın tamamında yakalanan eroin miktarından çok fazla olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Türkiye, 2018 yılında 18 buçuk ton eroin yakalarken, Avrupa ülkelerinin toplamında yıllık ortalama 4 buçuk-5 tonluk eroin yakalanıyor." Türkiye'deki eroin yakalamalarında yıldan yıla artış olmasının temel sebeplerinden biri de Afganistan'daki afyon üretiminin giderek artmasından kaynaklanıyor.

Koç, afyonun Afganistan'daki üretimin son yıllarda nasıl arttığını verilerle ortaya koyuyor: "Afganistan'daki afyon ekim alanlarına baktığımızda 2002'den itibaren bir artış göze çarpıyor. 2017 yılı itibarıyla 300 bin hektarın üzerinde bir alanda afyon yetiştirildiği şeklinde bilgiler mevcut. Dolayısıyla eroin imalatı ve yakalamalarında da afyonla paralellik gösteren bir artış söz konusu."

Uluslararası uyuşturucu şebekelerinin kaçakçılık için hangi rotaları ve yöntemleri kullandığı sır değil, aksine yıllardır bilinen gerçekler. Ancak bu rotalar aynı zamanda legal firmaların kullandığı uluslararası ticaret güzergâhları olduğu için, istihbarat bilgisi olmaksızın bu ticaret yolları üzerinde seyahat eden her araca, her dakika denetim yapan bir mekanizma geliştirilemiyor.

Bu açıdan global ölçekte ülkelerin global ölçekteki uyuşturucu yakalamaları ne kadar artarsa artsın, gümrük denetimlerinden kaçabilen ya da gümrük denetimine hiç girmeyen uyuşturucu ticaretinin asla sonlanmayacağı görüşleri de dile getiriliyor.

Koç, "Bütün ülkeler, bir risk profili çerçevesinde yakalama faaliyetlerini yürütüyorlar. Riskli gördükleri, tespit ettikleri ya da bilgi aldıkları sürece, güzergâhta faaliyet yürüten şahıs ve organizasyonlara müdahale ediyorlar" diyor.

Ayrıca, Türkiye'nin komşu ülkelerindeki siyasi belirsizliklerin uyuşturucu kaçakçılığını etkilediğini söylüyor:

"Kuzey Irak ve Suriye'deki belirsizliklerle birlikte terör örgütleri PKK ve PYD'nin bu bölgelere yerleşti. Artık örgütler bu bölgede yapılan uyuşturucu kaçakçılığından yalnızca haraç almakla kalmayıp, kendileri de uyuşturucu imal etme işine girdi."

Koç, 2017 itibariyle uyuşturucuyla mücadele için Türkiye'nin 1 Milyar TL civarında kamu harcaması yaptığı bilgisini veriyor.

Van: Eroinin doğuya açılan kapısı


Ankara'da Erdem Koç ile yaptığımız röportaj sonrasında, Türkiye'nin eroin açısından "Doğu'ya açılan kapısı" olarak tabir edilen Van şehrine gidiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Daire Başkanlığı ve Van Valiliği'nden alınan izinlerle Van'da narkotik şube ekiplerinin çalışmalarını izliyoruz.

Van'da bizi Narkotik Şube polisleri karşılıyor. Eroinin Türkiye'ye girişini araştırdığımız 3 gün boyunca, Van Narkotik birimi çalışanları tarafından bilgilendiriliyor, ekibin çalışmalarını yakından takip ediyoruz.

Van Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kürşad Başer, 240 kilometre uzunluğundaki Van-İran sınırının coğrafi özelliklerinden ötürü tamamen kontrol edilebilir olmadığını söylüyor.

Ancak buna rağmen, Türkiye'de yakalanan eroin miktarının yaklaşık yarısı Van'da yakalanıyor.

Türkiye, Afganistan'da üretilen afyonun İran'da eroine dönüştürüldükten sonra Avrupa'ya taşınmasında kilit bir noktada yer alıyor. Orta Asya-Avrupa arasında uyuşturucu kaçakçılarının kullandığı rotaların merkezinde yer alan Türkiye'de her yıl tonlarca uyuşturucu yakalanıyor.

Avrupa'ya ulaşmak üzere İran'dan Türkiye'ye sokulan eroin, yüzde 80-90 oranında 'sırtçılık' diye tabir edilen yöntemle Türkiye'ye giriyor.

'Sırtçılık' yöntemi, kaçakçıların sırtlarına yüklendikleri eroini, sınır bölgesindeki dağlık güzergahları izleyerek Türkiye'ye sokmasını ifade ediyor.

Başer sırtçılığın sadece insanlar tarafından yapılmadığını, yük hayvanlarının da sıkça kullanıldığını şöyle anlatıyor:

"Sırtçılığı sadece insanların kendi üzerlerinde getirmiş olduğu eroin şeklinde algılamamalıyız. Yük taşıma kabiliyeti olan katırlar, eşekler, atlar gibi güçlü hayvanlar da kullanılıyor.

"Bu hayvanlar bazen insanlarla beraber, bazen insanlar kendilerine eşlik etmeksizin sırtlarında uyuşturucuyla İran sınırı üzerinden ilimize giriş yaparlar. İran'dan eroin yüklü bir şekilde salınan bir hayvan, devamlı izlediği güzergâh üzerinden, insan eşlik etmeksizin Türkiye'deki hedefine ulaşabilir."

Türkiye'ye sokulan eroinin neredeyse tamamında sırtçılık yönetiminin kullanıldığını öğrendikten sonra, bunun neden diğer yöntemlere tercih edildiğini soruyoruz.

Başer, "Gümrükten geçirilmeye çalışılan eroinin önemli bir bölümü, x-ray cihazlarınca kolayca yakalanıyor. Bu nedenle kaçakçılar bu yöntemi çok fazla tercih etmiyorlar" diyor.

Bölgede sırtçılığı yaygınlaştıran diğer etkenleri ise şöyle sıralıyor:

"Bizim sınır köylerimize İran sınır köylerinde insanlar evlenerek akrabalık bağları kurmuşlar. Aynı etnik kökene mensup oldukları için kolayca anlaşabilmişler, dilleri ve dinleri bir olmuş.

"Bu durum ticareti kolaylaştırmış. Yani bizim coğrafyamızdaki bir köylü, İran sınırını geçtikten sonra oradaki köydeki akrabaları tarafından ağırlanıyor, konaklayabiliyor. Kendi evinde kendi memleketiymiş gibi… Daha sonra malzemelerini yüklüyor ve tekrar geliyor.

"Diğer taraftan yokluk ve fakirlik çeken halkın da kaçakçılıktan kolay para elde etme yoluna yönelmiş olması söz konusu. Yani, bu işi yapan ve bu işten rant sağlamaya çalışan nüfus çok fazla.

"İnsanlar çalışarak, ekerek ya da tarım yaparak çok uzun zamanda kazanacağı parayı kaçakçılıkla kısa zamanda kazanabileceklerini bildikleri için bu tür yöntemlere yönelen çok fazla nüfus oldu. Ama güvenlik sağlandıkça, insanlar meşru yollarla para kazanabileceklerini gördükçe ve uyuşturucuda etkin mücadelenin farkına vardıkça bundan uzaklaşıyorlar."

'Uyuşturucu, seyahat ettikçe değer kazanır'


BM Dünya Uyuşturucu Raporu'na göre 2016 yılında "dark web" üzerinden yapılan uyuşturucu ticaretinde yıllık 170-300 Milyon Dolar arası satış gerçekleşti.

Van'da ise eroinin kilosu yaklaşık 3 Bin Euro civarında seyrediyor, fiyatı kalitesine, yoğunluğuna ve saflığına göre değişiyor.

Eroinin kilo fiyatı İstanbul'a vardığında 5-8 Bin Euro oluyor. Avrupa fiyatının ise 9-10 bin Euro olduğu tahmin ediliyor.

Başer, "Uyuşturucu madde seyahat ettikçe değer kazanan bir emtia. Bunun ticaretini yapanlar da zaten taşımış oldukları zehri ticari ürün gibi görüyorlar" diyor ce eroinin en yüksek değerini İngiltere'ye ulaştığında kazandığını ifade ediyor:

"Türkiye sınırından çıkıp Avrupa'ya girdikten sonra, Avrupa ülkeleri arasında gümrükler olmadığından İngiltere'ye gelene kadar çok engelle karşılaşmaz. Belçika ve Hollanda'ya kadar transferi rahat sağlanır.

"Buralarda fiyatı 9-10 Bin Euro'ya gelir. En büyük değer, bir ada ülkesi olan İngiltere'ye ulaştığında kazanır. İngiltere'deki değeri, Hollanda'daki Belçika'dakinden çok daha fazla olur."

'Kontrollü teslimat' operasyonları nedir?


Kontrollü teslimat, uyuşturucu kuryelerinin başlangıç noktasından hedef noktasına kadar izlemesi anlamına geliyor. Ülkeler bu izlemeyi birbirleriyle iş birliği ve bilgi paylaşımı içerisinde olarak gerçekleştiriyor.

Herhangi bir ülkede tespit edilen kuryeyi hemen yakalamak ve taşıdığı uyuşturucuya el koymaktansa, kurye varış noktasına kadar kontrollü bir şekilde izleniyor.

Böylelikle, uluslararası kaçakçılık örgütünün yöneticilerine ve daha yüklü miktarda uyuşturucuya ulaşılabiliyor; tek bir kuryeyi yakalamaktansa bütün bir operasyon çökertilebiliyor.

Erdem Koç'un verdiği bilgilere göre, 2015-2018 yılları arasında Türkiye ve Avrupa ülkeleri arasında 14 kontrol teslimat gerçekleştirildi.

Uyuşturucu ile mücadele eden tüm kamusal ve sivil aktörler, kontrollü teslimat operasyonları ve uluslararası iş birliğinin önemine dikkat çekiyor.

Türkiye'nin eroin kaçakçılığı ile mücadelede kontrollü teslimat operasyonlarına başvurması oldukça eskiye dayanıyor.

Bu mücadelenin geçmişini dinlemek için, 42 yıl görev yapmış ve 2005 yılında emekli olmuş eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'la buluşuyoruz.

Arslan, ilk defa kendi döneminde kontrollü teslimat operasyonlarına örtülü ödenek ayrıldığını şöyle anlatıyor:

"Bir operasyon ve görüşme için yurtiçi ve yurtdışına görevli göndereceğimiz zaman gerek görevlendirme gerekse harcırah alabilmek için, Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığından birçok birim ile yazışma yapmak gerekiyordu.

"Bu yazışmalar sonucu, hangi ile veya ülkeye KOM dairesinin görevli göndereceği belli oluyordu. İstenmeden de olsa sızan bilgiler nedeniyle hedef kişiler gelişmeleri öğreniyor ve mücadele de arzu edilen sonuç alınamıyordu.

"Bunun için dönemin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'na ileterek daireye örtülü ödenek verilmesini istedik. Çünkü bu ödenek ile görevlilerimizi gizlilik içinde yurtiçi ve yurtdışına gönderebilecek, resmi işlemleri, operasyon veya görevlilerin dönmesinden sonra gerçekleştirebilecektik. Bir ay gibi kısa bir süre içinde bu sorun çözümlendi ve daireye örtülü ödenek tahsis edildi."

1998-2000 yılları arasında gerçekleşen; İspanya, Hollanda, Almanya, Portekiz ve Türkiye'yi kapsayan Matador Operasyonu, kontrollü teslimat operasyonlarının önemli örneklerinden biri sayılıyor.

Arslan, Matador Operasyonu'nun büyük bir gizlilik içerisinde yürüttüklerini şöyle anlatıyor:

"Bu örgütün lideri, Türkiye'deki belirli makamlarla kurduğu gizli ilişkiler nedeniyle genelde yapılacak operasyonları önceden öğrenebilen, telefon konuşmalarına çok dikkat eden ve bir defa konuştuğu telefon ve numarayı asla tekrar kullanmayan bir kişiydi.

"Matador Operasyonu için Ankara KOM dairesinden gelen İstanbul'a özel bir ekip geldi. Bir ofis kiraladılar. Operasyon süresince sadece İstanbul Narkotik şubenin müdürü ile iletişim kurdular. Başka hiç kimse varlıklarını bilmedi, operasyondan haberi olmadı."

Operasyonun sonunda kilolarca uyuşturucu ve çok sayıda örgüt üyesi yakalandı, Türkiye ayağında 17 sanık yargılandı.

Arslan, bu yakalamalar sırasında İspanyol görevlilerin telefon dinleme kayıtlarına giren rüşvet girişimini şöyle anlatıyor:

"Yakalamaları başlayınca, İspanya'dan bir avukat Türkiye'deki KOM dairesi görevlilerine rüşvet olarak verilmek üzere 3 Milyon Dolar ile Türkiye'ye gelmiş. Fakat yaptığı araştırma sonucu KOM daire başkan ve görevlilerinin böyle yolsuzluğa karışacak kişiler olmadığını öğrenip, teklif etmesi halinde tutuklanacağını anlaması üzerine İspanya'ya geri dönmüş."

Uyuşturucu kaçakçılığı ve Fethullah Gülen Cemaati


Emin Arslan, 2009 yılında uyuşturucu örgütüne yardımcı olduğu gerekçesiyle tutuklandı ancak Arslan ile birlikte yargılanan 24 kişinin tamamı 'iddia edilen olaylarla hiçbir ilgisi olmadığı mahkemece sabit olduğu' gerekçesiyle beraat etti. Mahkeme, Arslan'a tazminat ödenmesine karar verdi.

Arslan, 'kumpas' diye adlandırdığı bu sürecin arkasında Fethullah Gülen cemaatinin olduğunu, '2003 yılında emniyetteki terfi döneminde örgüt üyelerinin bulunduğu bir listeye muhalefet şerhi koyması nedeniyle örgüt tarafından hedefe konulduğunu' söylüyor:

"Eski bir muhbirle yapılan telefon konuşmalarını cımbızlayarak, ekleme ve çıkarma yaparak düzenledikleri sahte delillerle, uyuşturucu örgütüne yardım ettiğim suçlamasıyla gazetelere düzmece haberler sızdırıp, ülke genelinde algı yaratıp tutuklanmamı ve görevden alınmamı sağladılar.

"Tutuklandığımda dosyada gizlilik kararı olduğundan neyle suçlandığımı ben ve avukatım dahi bilmiyorduk. Ama tutukluluğumun üçüncü gününde bir gazetecinin, 'Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan tutuklandı, ne diyorsunuz?' sorusuna, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, "Emniyet kendi içindeki çürük elmaları temizliyor" diye cevap vermesini hiç unutmayacağım.

"FETÖ kumpası davası sürecinde yurtiçinden gelen destekler kadar özellikle yurtdışında birlikte çalıştığımız görevlilerin destek ve mesajları bana büyük mutluluk verdi. Özellikle ben tutukluyken Türkiye'yi ziyaret eden FBI direktörü Robert Mueller'in benimle ilgili kullandığı olumlu ve övgü dolu sözler asla unutulmaz."

Van Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Kürşad Başer de Van'da özellikle son yıllarda artan eroin yakalamalarının bir başka sebebi olarak, 'FETÖ mensuplarının emniyet birimlerinden temizlenmesini' gerekçe gösteriyor:

"2016 yılından önce uyuşturucuyla mücadele edecek birimlerin arasına kendi polislerimiz değil, FETÖ mensupları sızmıştı. Sonra bu memurlar teşkilatımızdan tasfiye edildiler, yerlerine gerçekten bu işe eğilecek, amaçları uyuşturucuyu yakalamak olan polisler geldi.

"Bununla birlikte hükümetimiz ve İç İşleri Bakanımız uyuşturucuyla mücadeleye çok önem veriyor. Bize sağlanan maddi kaynaklar, tesis edilen gelişmiş cihazlar ve araçlar arttı. Tabi ki bu başarıyı da beraberinde getirdi."

Türkiye'de en son 21 Ocak tarihinde Erzurum'da yapılan operasyonda 1,5 ton; 31 Ocak'ta İstanbul'da yapılan operasyonda ise 850 kilo eroin ele geçirilmişti.