Yıl 1938… Şair Nazım Hikmet Ran ve arkadaşlarının TSK’da örgütlendiği iddia edildi


Harp Okulu Davası ve Donanma’da davalar açıldı. Nazım 28 yıl 4 ay hapis cezası aldı


81 yıl sonra, sivil ve askeri aydınlar Ergenekon tertiplerinde yargılandı ve tutuklandı


1938’de olduğu gibi… İmzasız ihbar mektupları ve yalancı tanıklarla kumpas kuruldu




1 - 1930’lu yıllar... Resimli Ay Dergisi’nde çalışan Nazım Hikmet’in şiirleri dilden dile dolaşıyordu. Edebiyatta putları yıkıyor, genç edebiyatçılar omu hayranlıkla izliyor ve düşman sayısı da artıyordu. Türk Ocağı Başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, ‘Putları Yıkıyoruz’ diyen Hikmet’e, 7 Temmuz 1929’da İkdam’da şöyle yanıt veriyordu: “... Karşımızdakiler kimlerdir? Bolşevik kapısının köpekleri! Putları kıranlar bunlardır.”

Türk Ocağı üyesi gençler de bu yazı üzerine Resimli Ay Dergisi’nin önünde protesto gösterisi yapar. Yakup Kadri, Ahmet Haşim Peyami Safa da Nazım Hikmet’e sert eleştiriler yöneltir. Hikmet için tehlike çanları çalmaya başlar.

Gazeteci-yazar Hikmet Çiçek’in bugün raflarda olacak yeni kitabı, “Nazım’ın Harp Okulu ve Donanma Davaları” (Kırmızı Kedi Yayınevi), Ergenekon’dan 81 yıl önce Türk Ordusu’na kurulan ilk kumpası anlatıyor!

Tarih 29 Mart 1938...  Nazım Hikmet, Hikmet Kıvılcımlı, Kemal Tahir, Kerim Korcan, Abdülkadir Meriçboyu (A.Kadir) ve arkadaşları… ‘Orduyu ve donanmayı isyana teşvik’ suçuyla hapse atıldı. 1938’de, Nazım ve diğer sanıklar hakkında Harp Okulu Komutanlığı Mahkemesi’nde ve aynı yıl Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi davaları açıldı. İki ayrı mahkemeden hukuksuz bir biçimde 28 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

Nazım’ı hapse atmak için uydurulan gerekçelere rahmet okutacak iddianamelerle sivil ve askeri aydınlar Ergenekon ve benzeri tertiplerde yargılanmış, yıllarca hapislerde tutulmuşlardır.” Peki şair Nazım Hikmet nasıl ve ne ile suçlanmıştı?

2 - Zekeriya Öz’ün 1937’deki karşılığı Binbaşı Şerif Budak




Ağustos 1937... İstanbul Beyoğlu… İpek Sineması’nda Nazım Hikmet Ran’a bir Harp Okulu öğrencisi sessizce yaklaşır. Nazım Hikmet bu olayı mahkemede şöyle anlatır: “... Bu genç beni sinema holünde görüp yanıma geldi. Kuleli’den beri yazılarımı okuduğunu, bana hayran olduğunu söyledi. Okuldaki arkadaşlarının da beni sevdiklerini söyledi. O sırada ben bir davadan beraat ederek tahliye edilmiştim. Onu da gazetelerde okumuş olacak ki bana, ‘Geçmiş olsun,’ dedi. Teşekkür ettim, başımdan savmak için, ‘Hadi sana güle güle, içerde işim var,’ dedim.”

Nazım, genci polis zannetmiştir.

3 Aralık 1937... Adı Ömer Deniz olan bu Harp Okulu öğrencisi bir Şeker Bayramı öncesi, bu kez Nişantaşı’ndaki Selçuk Apartmanı’na gider. Nazım mahkemede bu olayı da şöyle anlatır: “... Dönüşte kapı açılıp da aynı genci evimizin girişinde oturuyor görünce tepem attı. Polis evimize kadar girdi, diye düşündüm. ‘Ne istiyorsun?’ dedim. ‘Subay çıkınca erata ne öğretelim?’ diye sordu. ‘Anayasadaki altı umdeyi (Altı Ok) öğretirsiniz’ dedim.”

Ancak... Mahkeme tutanaklarında, Nazım’ın o genci ve arkadaşlarını ‘örgüt’ adına yönettiği yazılır. Hatta... İmzasız bir mektup üzerine bu soruşturma başlar! Nazım Hikmet 15 yıla mahkum edilir...

Hikmet Çiçek’e sözü bırakalım: “… Harp Okulu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’ndeki Savcı Binbaşı Şerif Budak ‘başarısı’ dolayısıyla Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde de görevlendirilmişti. Komünizm düşmanı ve Hitler hayranı olan Şerif Budak, Harp Okulu ve Donanma kumpaslarının Zekeriya Öz’üdür!”

Peki Donanma Davası’nda ne yaşanır?


3 - Nazım Hikmet de Silivri’de yargılandı


Nazım 15 yıla mahkum edilmiştir!…O günlerde İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’a, Kara Kuvvetleri’nde olduğu gibi Deniz Kuvvetleri’nde de Nazım Hikmet’in kitaplarının okunup okunmadığını sorar. Çakmak’ın talimatıyla Donanma’da soruşturma başlar. Harp Okulu Davası’nda olduğu gibi suç ‘kitap okumak’tır. Hikmet Çiçek’i okuyalım: “... Donanma’da okumaya meraklı gedikli ve erlerden bir suç örgütü yaratıldı ve ‘askeri isyana teşvik’ suçu üretildi. Donanma’nın ana gemisi Yavuz’da yapılan aramalarda makine eri Haydar Korcan’da ‘sakıncalı kitaplar’ bulunmuştu. Haydar Korcan bu kitapları okumak için kardeşi Abdülkerim Korcan’ın saatçi dükkanından aldığını söyleyince, dükkan aranmış, Nazım’ın kitapları ‘ele geçmişti’. 25 Nisan 1938’de Hikmet Kıvılcımlı beş gün sonra Abdülkerim Korcan gözaltına alındı.”

ERKİN GEMİSİNDEYİZ...

Donanma Askeri Mahkemesi’ndeki yargılama 10 Ağustos 1938 günü Erkin gemisinde başladı. Bir süre sonra Adalar önünden Silivri açıklarına gidildi. Soner Yalçın, 11 Ocak 2009’da SÖZCÜ’de “Ergenekon’a farklı bir bakış” başlıklı yazısında şöyle demişti: “...Ergenekon davası sanıkları Silivri’de özel yaptırılan bir duruşma salonunda yargılanıyor. Nazım Hikmet belki de dünyada örneği olmayan bir duruşma salonunda yargılandı. Bu özel duruşma salonu Silivri açıklarına demirlemiş Erkin gemisindeydi. Ve geliyoruz ‘yalancı tanıklara’... Sanki bugün yaşadıklarımızı anlatıyor...

4 - “Biz delil arayacak kadar saf değiliz”


Donanma Komutanlığı Davası’nda ‘yalancı tanıklar’ davanın seyrini değiştiriyordu. Astsubay Hamdi Alevdaş,… Pendik’te gazino işleten sanıklardan Hamdi Alev’in evinde, 1934 yılında Nazım Hikmet’le konuştuğunu söylüyordu. Kitaba dönelim: “... Astsubay Hamdi Alevdaş bütün bunları Yavuz’un İkinci Komutanı Kurmay Yarbay Ruhi Develioğlu’nun verdiği sözlü emir üzerine, bilgi toplamak amacıyla yaptığını açıkladı. Ama tanık olarak çağrılan Kurmay Yarbay Ruhi Develioğlu, Alevdaş’a böyle bir emir vermediğini söyledi.”



Ve geliyoruz davanın Zekeriya Öz’üne... Savcı Şerif Budak’a!

Tutuklu Kemal Tahir’in avukatı Ethem Nuri Balkan savunmasında şöyle diyordu: “... Görülüyor ki… Donanmada görevli bir kısım gedikli başçavuşlar, üstçavuşlar, Nâzım Hikmet’in, Sabahattin Ali’nin, Hikmet Kıvılcımlı’nın eserlerini okumuşlar. Bunlar kitapçılarda satılan eserlerdir...” Adalet Bakanlığı da “Listede yazılı olanlar her Türk vatandaşının okuması için neşredilmiş kitaplardır” demişti. Avukatlar davanın kendiliğinden düşmesi gerektiğini söylediler.

Savcı Şerif Budak’ın yanıtı şöyle olur: “Biz bu davada delil arayacak kadar saf değiliz.”