15 günlük izin rüzgar gibi geçti. Döndüm geldim. İzinde kızım Ayşe Su ile birlikte Urfa Göbekli Tepe’yi ve Harran’ı görmeye gittik. Göbekli Tepe için “tarihin sıfır noktası” deniliyor. İnsanlık durumunun bugüne kadar bilinmeyenleri bu arkeolojik kazıyla ortaya çıktı. Bundan 12 bin yıl önce buzul çağı bitip Fırat ve Dicle nehirlerinin doğduğu topraklar; Toroslar ve Zağros dağlarını da içine alarak aşağıda Ürdün’e- Lübnan’a kadar uzanan “Bereketli Hilal” bölgesinde insanlar, dünyanın ilk açık hava tapınağını yaptılar. İlk insanlar, bilmedikleri ve korktukları her canlıyı; kendilerinden daha hızlı, kendilerinden daha parçalayıcı, daha kurnaz her hayvanı (aslan-kaplan-yılan-tilki) totem haline getirip onunla özdeşleştiler. Her ailenin ya da her klanın bir totemi oldu. Kadınlar toplayıcılık ve erkekleri de avcılık yapma aşamasına gelmeden önce “leş yiyici” idiler. Aslan, ceylanı, geyiği avlıyor onu yemeye başlayınca üç-beş Homo Sapiens (bilen-öğrenen-akıllı insan) bir araya gelip aslanı korkutacak sesler çıkartıyorlar ve korkup kaçan aslandan arta kalanı yemeye (leş yiyicilik deyimi buradan geliyor) başlıyor. Etin tadını ve lezzetini öğrenen insanlar, daha sonra (12 bin yıl öncesinden bahsediyoruz) kireç taşının içindeki yumru taşlardan kendilerine mızrak ucu, balta, bıçak yapabilmeyi de öğrendi. Hayvanları avlıyor, kesiyor yemeye başlıyorlar. Bu avlanma, öldürme, kasaplık, doğanın yani toprak ananın rahmindeki taştan mızrak ucu, balta yapıp yine doğanın parçası hayvanı avlamanın kıyıcılığı ilk insanın vicdanında bir kefaret ödeme ihtiyacı doğurduğu için ilk dini inanç (Kireç Taşı dini) Urfa’da Göbekli Tepe’de doğdu. İlk entelektüel sınıf olan şamanlar, ilk sanayi işçisi olan taş yontucular, ilk maden çıkartıcılar, ilk endüstriyel avcılar da Göbekli Tepe’de var oldular.

★★★

Diyeceksiniz ki:

Ey yazar!

Kendine gel!

Sen izine çıktıktan sonra hiçbir şey olmamış ve sanki “SÖZCÜ Gazetesi’ne günümüzün leş yiyicileri haksızca saldırmamış gibi” yapamazsın.
İzindeydim, SÖZCÜ’nün başyazarı Rahmi Turan’ın yazdığı uydurma bir haber üzerinden ortaya dökülenleri duymadım, görmedim diyemezsin. Bize leş yiyicilik masalı anlatamazsın!

Haklısınız!

Görmezden gelemem.

Islık çalarak geçiremem.

Zaten sözü bugüne getirmek istediğim için yukardaki girişi yaptım. Ben izne çıkınca bütün pencerelerimi kapatırım. Gazete okumam, TV izlemem, telefonlara bakmam. İzinden döndüm, gazeteleri okudum, son 15 günlük TV haberlerini ve haber sitelerini gözden geçirdim. Ben de bir Homo Sapiens olarak öğrenmeye, anlamaya, bilmeye çalıştım.

Ne olmuş?

Gazeteci Rahmi Turan, “atlatma haber yakaladığını” sanarak, kendisine servis edileni, okurlarına duyurmuş. Bu uydurma olduğu sonradan anlaşılan habere göre, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda çalışan biri, Saray’a gecenin saat 1.30’unda bir otomobilin geldiğini görmüş. İçinde CHP’ye genel başkan olmak isteyen bir CHP’li varmış. Bu şahıs Cumhurbaşkanı ile konuşmuş. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan da sözde; “sen genel başkanlığa aday ol, ben seni desteklerim” demiş.

★★★

Sonrasını biliyorsunuz.

Ortalık toz duman.

Rahmi Turan, haberi getirene inanmış. Çapraz kontrolden geçirdikten sonra yazması gerektiği gibi yapmamış. Rahmi Turan,  “atlatma bir haberi okura duyurma heyecanının” kurbanı olup yazmış. Haber doğru çıkmadığı için de haberi getireni yani kaynağının Talat Atilla adlı bir gazeteci olduğunu açıklamış. Rahmi Turan, bu olmayan haberden ötürü zor durumda bıraktığı başta SÖZCÜ okurlarından, Cumhurbaşkanı’ndan, CHP Genel Başkanı’ndan, CHP’ye Genel Başkan olmak isteyen Muharrem İnce’den ve herkesten özür dilemiş.

★★★

Sizinle bildiğimi paylaşayım.

Haber kaynağını açıklamama hakkı (ilkesi) nedir? Eğer halktan saklanan, gizlenen, bir yolsuzluk, usulsüzlük, ahlaksızlık, kamu parasını çalma varsa ve gazeteci bunu bir kaynaktan duyar, doğruluğunu çek eder ve kaynağına inanırsa yazar. Haber doğru çıkarsa kaynağını açıklamaz. İlke budur. Çünkü haber, toplumdan gizlenen, saklanan, üstü örtülen bir yolsuzluğun örtüsünü yırtıp açıyor. Haber doğru değilse o zaman ortada bir haber yoktur ki, “kaynağımı açıklamam” diyebilesin.

Peki!

Sonuç ne olmuş?

Haberi Rahmi Turan’a getiren Talat Atilla adlı gazetecinin de bazen MİT ile çalıştığını yine bizim gazetenin yazarlarından Soner Yalçın yazmış. Talat Atilla, bu olmayan haberi, kendisi uydurmadıysa kimin verdiğini açıklaması gerekirken; “derimi yüzseler ben kaynağı açıklamam” demiş, kulağının üstüne yatmış.

★★★

Lafa bak:

“Derimi yüzseler açıklamam!”

Yani öyle büyük bir güç var ki, Talat Atilla adlı kişi, derisinin yüzülmesi pahasına (ölümü göze alıyor) birlikte çalıştığı kişi ya kişileri açıklamıyor. Sonuçta bakıyoruz: Aslında böyle bir olay yok. Saray’a giden otomobil yok. İçinde bir CHP’li yok. Cumhurbaşkanın görüştüğü bir kişi yok. Varmış gibi yaparak Talat Atilla ne yapmak istedi? Ana muhalefet partisinin içini karıştırmak mı istedi? Bütün saklanan, üstü örtülen, halktan gizlenen haberleri yazdığı için en çok okunan gazete durumuna gelen SÖZCÜ’nün güvenilirliğini zedelemek mi istedi? Cumhurbaşkanını, ana muhalefet partisinin içine müdahale eden politikacı durumuna düşürerek onu da zor durumda bırakmak mı istedi? Yoksa birileri Talat Atilla’yı yeni bir darbe ortamı hazırlamak için mi kullandı?

Gerçeğin bir huyu var.

Mutlaka ortaya çıkar.

İyisi mi Talat Atilla bugünden konuşsun. Haber kaynağı kim? Kimlerle çalışıyor? Açıklasın. Ortalığı bu kadar karıştırdıktan sonra Talat Atilla’nın susmaya hakkı yoktur. Olmayan haberi ortaya at, sonra da “derimi yüzseler söylemem” yüzsüzlüğüne sarıl.

Yok bu kadar beleşçilik!

★★★

SÖZCÜ, başyazarı ve tüm yazarlarıyla ilk günkü gibi kalemini, mürekkebini, kağıdını kimseyi vurmak için değil, kimseyi korumak için de değil sadece halktan gizlenen, saklanan gerçekleri ortaya çıkartmak için vardır. Bundan sonra daha da dikkatli olarak ve kılı kırk yararak yayınına devam etmelidir. Ülkemiz demokrasi tarihinin SÖZCÜ’ye ve bu gazetede yazı yazma imkanı bulmuş yazarlara yüklediği görev devam ediyor.

Yeniden hoş bulduk.

SÖZCÜ’ye atılan FETÖ çamuru tutmadı. Şimdi de SÖZCÜ’yü günümüzün leş yiyicilerine yedirmeye niyetimiz yok.

Gününüz güzel olsun.