Şu an iki büyük görevimiz var: Birincisi virüsle baş etmek ikincisi kaygımızla baş etmek. Bu dünyada son bulmamış salgın yok. Ancak virüsten kaynaklanan kaygımız çok uzun sürebilir ve bir fobiye dönüşebilir...

Bu sözler Psikolog-eğitimci Prof. Dr. Üstün Dökmen’e ait. Topluma bu uyarıyı yapan Dökmen yapılması gerekenleri anlattı.

 

- Hayatımıza yeni bir tanım girdi: Koronafobi...

*Kaygı pek çok zarar verir. Fazla kaygı kişinin bağışıklık sistemini zayıflatır. Bu virüs ve başka birçok hastalık da bağışıklık sistemi zayıf olması durumunda daha zedeleyici olacaktır.

*Kaygı karşısında dikkatimiz dağılır. Uzun süren kaygı depresyonu tetikleyebilir. Yaşam kalitemizi düşürebilir. Bu kaygı ile baş etmek gerekiyor. İnsan isterse her yeri cennete çevirebilir.

‘BU SALGIN BİTECEK’

Evimizi nasıl cennete çevireceğiz?

*Bakış tarzımızla. Benim çalışma masamda oyuncaklar var. Orası benim için cennet. Bu sıkıntıdan kurtulacağız. Bitmemiş salgın yok, bitecek. Ama ileride başka bir sıkıntı başlayabilir.

“İNSANLARA VE KENDİNİZE SAYGILI OLUN”
Prof. Dr. Üstün Dökmen, evinden görüntülü bağlantıyla Hande Zeyrek’in sorularını yanıtladı. Dökmen, “Şu anda duş alıp kravatımı taktım. Losyon sürdüm. Siz duymayacaksınız ama bu insanın kendine saygısıdır” dedi.


- Peki ne yapmalı?

*Dünyanın bir bütün olduğunu anlayacağız. 3 milyar insanın tuvaleti, musluğu yok, Böyle bir dünyada yarın başka salgınlar çıkar. Tüm dünyayı düşünmeden bunun önüne geçemeyiz.

‘KAYGI ÇOK DOĞAL’

- Eve kapanan insanlarda öfke de var. Bunu yok etmek için neler yapılmalı?

*İnsan iki şeyi çok yapmak ister. Az sonrayı tahmin etmek ve kontrol etmek. Şimdi edemiyoruz. Okullar ne kadar kapalı olacak, kimse bilmiyor.

*Tahmin edemediğimiz ve kontrol edemediğimiz zaman kaygı duymamız çok doğal. Kaygının insanda ortaya çıkardıklarından birisi öfkedir.

*Bu öfkeyi fark edelim. Fark ettikten sonra bir ölçüde etkisi azalır. İfade edilen sıkıntı, sıkıntı olmaktan çıkar. Bazıları “Nasılsın” diye soruyor. “Hemen iyiyim, bir şeyim yok” diyorlar. Gereksiz yere kuyruğu dik tutmaya da gerek yok.

- Çocuklara bu süreci nasıl anlatmalıyız?

*Çocuğa gerçeği söylemek gerek. Küçük beyaz yalanlar söylemeyelim. Çocuklarınızı karşınıza alıp sakin bir sesle sokağa çıkmamamız gerektiğini açıklarsak anlayacaklardır.

*Siz paniğe kapıldığınızı gösterirseniz onlar da paniğe kapılıyor. Anne baba kaygı ile konuşunca bu kaygı çocuğa odaklanıyor. Çocuğun yanında kaygılı konuşmayın.

‘GÜZEL ANILARI ANLATIN’

- Nasıl zaman geçirelim?

*Onlara doğum fotoğraflarını bebeklik fotoğraflarını gösterin. Çok severler. Birçoğu anne babaların evlilik hikayesini duymayı çok sever. Dedesi, ninesi onu ilk gördüğünde ne yaptı? Bunları anlatalım. Çocuk oyunları var. Eski oyunları oynayalım.

*İlkokulda sevdiğim bir oyun vardı. Halının üstüne bir kitabı 30 derece açıyla koydunuz. Bilyeleri bir çocuğunuz bir eşiniz atıyorsunuz. Kimin bilyesi diğerine çarparsa onunkini alıyor. Çocukların hoşuna gidiyor.

*Yaşı daha büyük çocuklar geleneksel oyunlar oynayabilir. 9 taş oynasınlar. Fırsattan istifade eski albümlerinizi düzenleyebilirsiniz.

Gece gündüz hayat kurtarmak için çabalayan doktorlar, “Evde kalın” mesajı veriyor.

BU BİR KIYAMET DEĞİL
ÜLKEN İÇİN EVİNDE KAL


- Bu süreçte yalnız ve yaşlı insanlarımız da çok... Onlar için ne yapabiliriz?

*Ben ulaşabildiğim bazı yalnız yaşayan insanlara telefon ediyorum. Görüntülü arıyorum. Yalnız olanların yakınları lütfen her gün 5 -10 dakika arayın merhaba deyin.

*Torunlar dedelerinin anılarını dinlesinler. Herkese saygılı olalım. Ülkem saygıyı kaybetti. Troller dili kemiksiz konuşuyor. Televizyonu açıyorsunuz kavga...

*Allah aşkına doktora da saygılı olsun. Şimdi doktorları alkışlıyoruz. Son 10 yılda 8 doktor öldürüldü. Doktorları hep alkışlayacağız. Bu ülke pozitif bilimlere daha çok önem vermeli.

‘DERS ÇIKARALIM’

- Doktorlar ve aileleri bu süreçte en kaygılı ve tehlikeli durumdalar. Onlara neler önerirsiniz?

*Bu büyük bir fedakarlıktır. Onlar cephedeler, biz gerideyiz. Sağlık çalışanlarımızın dilerim hiçbirine bir şey olmasın. Birine bir şey olması durumunda şehit sayılır.

*Allah aşkına bu musibetten kurtulup bir iki yıl geçince balık hafızalı olup aptallık edilmesin. Bundan ders çıkarsınlar.

- ‘Evde kal’ çağrısı yapılıyor ama sokağa çıkma yasağı gelebilir. Bu insanları nasıl etkiler?

*Vatandaşın evde kalmasını sağlayacak önlemler de gerekir. Dilek ve temennilerle olmuyor. Yaptırım olması gerekiyor. Yumruk yemeden kafaya girmiyor. Yumruğu yemeden şu olayı anlamamız gerekiyor milletçe.

*Dedelerimize zamanında gerekirse ülken için savaşa gel denildi. Gerekirse şehit ol denildi. Bize ise şimdi evinizde oturun deniliyor. Biz evimizde neden oturamıyoruz? Hiç olmazsa ülken için evinde otur. Bu bir kıyamet değil.

Prof. Dr. Üstün Dökmen


SALGIN SONRASI İNSANLARA TRAVMA TERAPİSİ GEREKEBİLİR

- Evde tahammül sınırımız azalıyor. Eşler arasındaki ilişkiyi nasıl koruyacağız?

*Boşanmalar bu süreçte artabilir ama artmıyor çünkü mahkemeler kapalı diye espri yapıyorum. Kavgalar artabilir. Her küslük, her kavga aslında bir barışma çağrısıdır.

*Şu durumda erkekler en azından ev işlerine yardım edin gözünüzü seveyim. Paylaşsınlar. Geçmiş güzel günlerden konuşalım. Yeni alışkanlıklar edinelim.

*İstanbul’umuz işgal edildiği zaman esnafımız oturmuş vitrinlere “Bu da geçer yahu” yazmış. Bu da geçecektir.

- Geçince toplumsal hafızamızda bir iz kalacak mı?

*Kalır. Bazı travmalar çok büyük iz bırakır. Travma terapisi gerekebilir. Bu da toplumsal bir iz bırakacak. Bu iz artılar da eksiler de taşıyabilir. Veba artılar ve eksiler bıraktı.

*Avrupa nüfusu veba olmasa daha çok olacaktı. Artısı da var. Vebadan sonra veba geçiren toplumlar temiz olmayı öğrendi. Bunun da negatif ve pozitif etkisi olacaktır. Dilerim tekrar yakınlaşırız birbirimize. Uzak olmak yalnızlık getirir.

‘RUTİNİ BOZMAYIN’

- Günlük rutin öneriniz var mı? Sabah uyandık ilk ne yapacağız?

*Normal zamanda ne yapıyorsak bozmayalım. Kahvaltımızı güzel yapalım. Gelibolu Savaşı’nda Mustafa Kemal tenekeden küvet yaptırmış her gün yıkanıyor. İşte o disiplini gösteren hayatta kalıyor. Her gün tıraş oluyor.

*26 Ağustos’tan 10 gün önce Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu romanına başlıyor. Ben büyük savaş yapacak olsam gece roman okumam, Atatürk okuyor.

*Yaşam disiplinini bozmayanın hayatta kalma ihtimali var. Kalkalım hiçbir şey yokmuş gibi hazırlanalım. Hanımlar gerekirse makyajını saçını yapsın. Yaşantımızı sürdürelim. Ayakta olan hayatta kalır.