Erdoğan ile Putin’in ortak cümlesi: Her şeyi oturacağız, konuşacağız. Öfke ile değil


 İdlib, HTŞ’li teröristlerle birlikte istihbarat servislerinin oyun bölgesi... Çözüm ise...


✔ Türkiye’nin muhatap aldığı Rusya ile karşılıklı güveni tesis etmekten geçiyor...


Önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna dönüşü uçakta yaptığı açıklamayı okuyalım: “Bizim Rusya ile şu aşamada bir çatışma ya da bir ciddi çelişki içerisine girmemize gerek yok. Bunu niye söylüyorum? Biliyorsunuz bizim şu anda Rusya ile çok ciddi stratejik girişimlerimiz var. Bunlardan bir tanesi, özellikle de çok kararlı şekilde başlattığımız nükleer enerji meselemizdir ve rakam orada çok çok ciddidir. İkincisi, Türk Akım Projesi de çok büyük önem arz ediyor ve oradan malum Avrupa’ya geçiş var. Bir diğer adım, şu anda doğalgazımızı, bildiğiniz gibi çok ciddi bir oranda Rusya’dan alıyoruz. Bu da bizim için önemi ifade ediyor, çünkü stratejik bir yatırım. Şu anda Rusya ile aramızda bir diğer önemli adım da S400 konusu. Bizim S400’den geri adım atmamız diye bir şey söz konusu değil. Bunlar bizim için önem arz ediyor. Bu bakımdan bunları biz görmemezlikten gelemeyiz. Onun için de tabi her şeyi oturacağız, konuşacağız. Öfke ile değil…”



ABD İLE YÜRÜMEK İSTEYENLER

15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından 24 kez yüz yüze 45 defa telefonda görüşen Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in ortak noktası şu cümlede gizli: “... Her şeyi oturacağız konuşacağız. Öfke ile değil.…” Aylardır, Ankara-Moskova hattında, Rusya ile kurulan yakın ilişkiden rahatsız olanların zaman zaman ‘atak’ yaptıkları konuşuluyordu! Bu ‘atak’, Suriye ordusunun 7 asker ve bir sivil personeli şehit etmesinin ardından somutlaştı! Bölgede, ABD-İsrail eksenine girmemizi isteyen bürokrat ve gazetecilerin sesi daha da yükseldi!  Ancak... Öfke ile değil soğukkanlılıkla sürdürmemiz gereken zaman dilimi içinde olduğumuzu unutmayan bir devlet aklı olmalı! Neden mi? Anlatalım...

Bölgede 20-30 bin HTŞ’li var


Suriye’nin kuzeybatısında, Türkiye sınırında yer alan İdlib bölgesi, Suriye devletine karşı mücadele yürüten silahlı cihatçı grupların elinde kalan son büyük yer.

Bölge, Harem, Cisr eş-Şuğur, İdlib, Ariha ve Maarat El Numan şehirlerinden oluşuyor.

İdlib, 2011 yılında Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolüne geçmiş… 2015’te de El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi’nin kontrolüne girmişti!

2019 başından bu yana ise bölgenin önemli bir bölümüne El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) el koydu. Bölgenin sınıra yakın kısımlarında da, Türkiye’nin PKK/YPG operasyonuna destek veren Suriye Milli Ordusu var. Rakamlara göre de İdlib’de, HTŞ’ye bağlı 20-30 bin civarında terörist bulunuyor.

El Kaide bağlantılı HTŞ İdlib’deki en güçlü örgüt.


ANLAŞMAYA UYULMADI

Şimdi burada sorun şu: Türkiye-Rusya-Suriye arasında karşılıklı güvensizlik var! Örneğin… TSK, Kazakistan’ın başkenti Astana’da garantör ülkeler Türkiye, Rusya ve İran arasında sağlanan anlaşma çerçevesinde 12 gözlem noktası kurdu... Erdoğan ve Putin, 17 Eylül 2018’de Rusya’nın Soçi kentinde bir araya gelerek İdlib’de silahlardan arındırılmış bir bölge kurulması üzerinde anlaşmaya vardı. Anlaşma kapsamında, silahlı örgütler ile Suriye ordusu arasındaki temas hattında 15-20 kilometre genişliğinde silahtan arındırılmış bir bölge oluşturuldu. Ancak...

Başarılı olmadı! Mutabakatta, Suriye hükümeti için büyük önem taşıyan ve İdlib’ten geçen Halep-Lazkiye ve Halep-Hama otoyollarının açılmasına da karar verildi. Fakat bu, İdlib’i kontrol eden örgütler tarafından uygulanmadı. 2019’da İdlib’deki çatışmalar arttı. 2019 sonlarına doğru Esad, İdlib’in kontrolünü geri almak için operasyonlara başladı. Bu operasyonlara Rusya da havadan destek verdi. Suriye ordusu, birkaç hafta önce İdlib’in en büyük kentlerinden biri olan Maarat El Numan’ı, etrafındaki 30’a yakın yerleşim yerini ele geçirdi. Suriye ordusunun hedefinin Halep-Lazkiye arasını bağlayan M4 ve M5 karayollarının kontrolünü ele geçirmek olduğu kaydediliyor.

Burada kritik bir tespite uzanalım...

Ateşkesi istemeyen üçüncü ülke hangisi?


Emekli Albay Erol Bural... TSK’da 24 yıl görev yaptı… Uluslararası Terörizmle Mücadele Amirliği görevini yürüttü. Şimdi, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nde Milli Güvenlik ve Dış Politikalar Merkezi Başkanı...

3 Şubat’ta Cumhuriyet’te çıkan röportajında “Gözlem noktalarımıza provokatif eylem olabilir” demişti ve gazetenin yayımlandığı gün şehit haberleri gelmişti.

İdlib’den başlayan göç dalgasında Türkiye sınırına yığılanların sayısı 1 milyona yaklaştı.


PKK/YPG NE OLDU?

Albay Bural’ın şu iddiası çok önemli: “Ateşkeslerin kısa süreler içerisinde bozulmasında temel neden bana göre karşılıklı güvenin tesis edilememesi. Genellikle ateşkes ilan eden Rusya ve Türkiye olurken, İdlib’de çatışmaların sona ermesini istemeyen üçüncü bir ülkenin, silahlı bir grubu çeşitli teşviklerle ateşkesi bozmaya ikna etmesi olabilir. Bana göre İdlib’de bir sonuca ulaşılmasını, bölgede çatışmaların durmasını istemeyen ülkeler, gruplar da mevcut olabilir.”

Soru şu: İdlib’de çatışmaların sona ermesini istemeyen üçüncü bir ülke kim? Silahlı bir grubu çeşitli teşviklerle ateşkesi bozmaya ikna etmek isteyen ülkeler hangileri?

Bu arada... Unutmayalım... ABD ile ortak hareket etmek isteyenlerin PKK/YPG konusunda nasıl bir tutum içinde olduklarını kimse bilmiyor! ABD, Suriye’nin doğusunda terör örgütü PKK/YPG ile petrol bölgesinden çıkmak istemiyor… Bu nedenden dolayı da ‘bölünmüş Suriye’ sahadaki etkinliğini devam ettirecek…

Sonuç: İdlib, istihbarat örgütlerinin oyun sahası! Körfez ülkeleri, İran, İsrail ve ABD… Kimin eli kimin cebinde belli değil. Burada yapılması gereken... Türkiye’nin muhatap aldığı Rusya’yla karşılıklı güveni yeniden tesis etmesi!