İki ülke ilişkisinde bir gelişmeyi anlatmak için başkent adlarını yan yana anmak gazetecilikte eski bir gelenek.

Örneğin “Ankara-Moskova” hattı.

Buna ek olarak birkaç gündür İstanbul-Moskova hattının da hareketli olduğunu söylemek gerekiyor. Suriye’nin İdlib bölgesinde 34 askerin, Rusya destekli Suriye güçleri saldırısında şehit olması, iki ülke devlet başkanlarının randevusunu kritik hale getirmişti. Okumakta olduğunuz yazı yazılırken de Cumhurbaşkanı Erdoğan Moskova’ya inmiş, Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşmelere başlamıştı.

NÜKLEER İŞLER YOLUNDA

Aynı saatlerde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın TAEK, Ankara Sanayi Odası ile birlikte İstanbul’da düzenlediği “3. Nükleer Santraller Fuarı ve 7. Nükleer Santraller Zirvesi” ikinci günündeydi. Akkuyu İnşaat Müdürü Denis Sezemin, inşaatı yavaşlatan bir durum olmadığı, takvimin belirlenen doğrultuda sürdüğünü söyledi. Ama nedense medyada geniş yer almadı. Oysa bu önemli açıklama Rusya’nın Akkuyu’da inşaatı süren Nükleer Güç Santrali (NGS) projesinin, sahadaki son gelişmelerden nasıl etkileneceğini merak edenler için önemliydi.

Böylece çatışmalı ortamlarda verilen askeri ve insani kayıplar ile milletlerarası anlaşmaya dayalı ve ticari yönü ağır basan bir devasa proje arasında ilişki kurulmaması gerektiği anlaşıldı...

Yine de  Suriye’de cephede, zorlu koşullarda ateş altındaki askerlerin savaştığı bir dönemde Akkuyu NGS’de işlerin yolunda gittiğini öğrenmek ilginç oluyor.

YÜZLERCE ŞİRKETE FAYDA

Daha ilginç duygular ise Rusya devlet şirketi Rosatom ile Akkuyu Nükleer’in ana sponsor olduğu bu fuardaki katılımcı, şirketler ve kurumlar profiline bakınca ortaya çıkıyor: Demir-çelik şirketleri, gemicilik, gemi mühendisliği, kaynak, kompresör, metalurji, ağır taşıma, test belgeleme, sertifikalama, çelik boru, kablo, jeneratör, madencilik, izolasyon alanında faaliyet gösteren ikiyüze yakın şirket bu fuara katılmış, ilgilenmiş, sponsor olmuş, stand açmış.

Bu tablo bize Rusya’nın Türkiye ile ilişkisinin zemini hakkında önemli ipuçları veriyor.  İdlib’den kaynaklanan gerilimin tersine, Rusya’nın sahibi olup işleteceği Akkuyu NGS’nin yapım sürecinin Türkiye’deki reel sektörü, küçük, orta ve büyük ölçekli sermaye şirketleri açısından ne kadar hağırlıklı bir yer aldığını ve alacağını tescil ediyor.

LİMANA AÇIKLIK ŞART

Rus yetkililer fuardaki konuşmalarında Akkuyu NGS’de çalışanların yüzde 80’inin Türk olduğunu söylerken, Mersin Milletvekili Alpay Antmen farklı bir açıklama yaptı. Bu köşeyi takip edenler, Akkuyu A.Ş.’nin ana sözleşmesinde yapılan değişiklikle bir liman kurulacağını haber verdiğimizi hatırlayacaktır.

Antmen, iki ülke arasında yaşanacak bir askeri/sivil uyuşmazlıkta, çatışmada Akkuyu’da neler olacağı sorusunu yöneltiyor. Rusya’nın tam bir serbestiye sahip olduğunu belirten Antmen’in şu sözleri önemli:

“Hesap vermeyecek. Denetlenmeyecek. Mersin Akkuyu’da bir askeri deniz üssü olacak, ikmal ve lojistiği buradan sağlayacak, Allah korusun bir de kahraman askerimize buradan aldığı destek ile saldıracak.”

İşlerin bu noktaya varma ihtimalini kimse düşünmek istemez. Ancak Ankara merkezli bir Rusya şirketi olan Akkuyu A.Ş.’ye ana sözleşme değişikliğiyle verilen “denizcilik, limancılık, depolama, yükleme, boşaltma taşımacılık, nakliyecilik” faaliyetleri konusunda halka net bir açıklama yapılması gerekiyor.

Bu konu sadece Türk özel sektör şirketlerinin para kazanmasına indirgenemez. Eğer  meseleye böyle bakılıyorsa ülkeyi sevme biçimlerini yeniden oturup konuşmak zorunlu.