Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul Projesi’ni önlemek için çırpınıyor. Çabalarını ilgiyle izliyorum.

“Gerçekten ya Kanal, ya da İstanbul, diyecek durumdayız. Bu kanal bir yıkımdır, bir faciadır, cinayettir, İstanbul’a ihanettir.”

O böyle konuşunca, yandaş yalaka takımı hemen İmamoğlu’nun olayı kişiselleştirdiğini söylüyor. Bunun da cevabı hazır:

“Bu benim asla şahsi meselem değil. Bu İstanbul için, milletimiz için hayati mesele!”

Peki ne olacak? Bir belediye başkanı olarak bu projeyi durdurmaya İmamoğlu’nun gücü yetecek mi? Cevap:

“16 milyon İstanbullunun seçtiği bir belediye başkanı olarak, hukuka dayalı bir şekilde, en son noktasına kadar mücadelemizi vereceğim. Halkımızın da yoğun bir şekilde bize eşlik edeceğine inanıyorum. Mücadelemizi itirazlarla, mahkemelerle, hukukçuların önderliğinde yapacağız.”

İmamoğlu neden bu kadar direniyor, neden böyle çırpınıyor? Cevap:

“Bu ülkenin, bu şehrin ekonomik sorunları var. Milyonlarca işsiz var. Bu maliyetle Türkiye’nin her yerine yapacağınız yatırımlarla muazzam işler başarırsınız. Dünyada betona yapılan yatırım dönemi bitti.”

İmamoğlu’nun “Cinayet” dediği Kanal İstanbul için yaptığı mücadeleyi, İstanbul’u ve ülkesini seven herkesin desteklemesi gerekiyor.

★★★

Kanal İstanbul’un 2011 yılında “Çılgın Proje” diye açıklanmasından sonra Kanal güzergâhını kimler biliyordu? Arazi planları kimlere servis edildi?

Bu bölgenin Araplar tarafından parsel parsel paylaşılması bir tesadüf müdür?

Ya da Arap din kardeşlerimiz o bölgenin değer kazanacağını rüyalarında mı gördüler de Kanal güzergâhında binlerce dönüm araziler satın aldılar?

Kanal İstanbul’un geçeceği arazilerden satın alan yandaşlar kimler?

Deniz olmayan yerleri “Kanal manzaralı evler yapılacak” diye şimdiden sattılar da onun için mi “İmamoğlu engel olacak” diye kızıyorlar?

İnsanın aklına her şey geliyor!

Simit hesabı 2020


İstanbul’da simit fiyatlarına zam gelince, okurum Muhsin Orgun oturup bir simit hesabı yapmış:

“Geçmişte bunlar simit hesabı yapmışlardı. Neyi eleştirdiyse musibet olarak başlarına o geliyor” diyor ve rakamlarla dolu bir hesap listesini mesajına ekliyor.

İnceledim. Okurumun hesabı doğru. İstanbul’da bir simit 2 lira oldu. Bir bardak çay da genellikle 1.5 lira.

“En az 3 çocuk yapın” dedikleri için 3 çocuklu 5 kişilik ailenin durumu şöyle:

Asgari ücretli ailenin her ferdi günde üç öğün 2 simit yese, 2 çay içse, başka hiçbir şeye bir kuruş harcama yapmazsa, ailenin toplam masrafı bir öğünde 35, üç öğünde 105 lira olur.

Günlük harcama olan 105 lirayı 30 günle çarpınca toplam 3150 lira oluyor. Asgari ücret ise 2324 lira.

Demek ki, asgari ücretli bir aile yalnız simit ve çayla yaşasa bile 826 lira açık veriyor!

Yüzbinlerce insanımıza simit ve çayla bile yaşama hakkı tanınmayan bir ülkede sosyal adaletten bahsedilebilir mi?

TEBESSÜM

Akıllı olan kadın güzeldir


Çeşit çeşit kadın vardır... Kimi akıllı, kimi zeki, kimi bıçkın, kimi güzel...  Peki, “çirkin kadın” var mıdır?

Bir Rus atasözü “Çirkin kadın yoktur, az votka vardır” der. Erkek içince bütün kadınlar güzeldir. Bir Çin atasözü de “Akıllı olan kadın güzeldir” der.

Böyle akıllı bir kadına “Para mı, erkek mi?” diye sormuşlar.

Yüzünde alaylı bir gülümseme beliren kadın:

“Valla” demiş “Benim için hiç fark etmez, ikisini de harcarım!”

GÜNÜN SÖZÜ


Ülkemizde bir sükse uğruna Yarab, ne paralar batıyor! (Ege Cansen)