★★“90’lı yılların ikinci yarısı...

ARENA’da muhabirlik yapıyordum. O tarihlerde İstanbul Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ndeki koşulların son derece berbat olduğuna yönelik ihbarlar geliyordu. Ancak oraya girmek, fotoğraf çekmek, kısacası gerçeği ortaya çıkarmak mümkün değildi.

Ama biz bir yolunu bulduk. Hayat kadını görünümünde bir müzikholde otururken, Emniyet Müdürlüğü Ahlak Polisi’nin huzur operasyonunda gözaltına alındım.

Önce minibüslerle Gayrettepe’deki polis merkezine götürülüp fişlendik. Sonra, dünyanın korkulu rüyası olan HIV virüsü (AIDS) başta olmak üzere, cinsel yolla bulaşan hastalıklarla ilgili kontrollerin yapılması için, 30 kadının bulunduğu grupla, Cankurtaran’daki Zührevi Hastalıklar Hastanesi’ne götürüldük...

★★★

Burası bize gelen ihbarlarda iddia edildiği gibi gerçekten korkunç bir yerdi. Üç kadın aynı yatakta, hatta masaların üstünde yatmak zorunda bırakılıyordu. Çoğu yatağın çarşafları kanlıydı. Battaniyeler leş gibi kokuyordu. Toplumun dikkatinden özenle uzak tutulan hastane, tüm dünyada insanlığın yeni vebası olarak görülen HIV virüsünü tespit etmek ve önlem almak amacıyla faaliyet göstermesi gerekirken, adeta virüsün yayılma ortamı haline dönüşmüştü.

En dayanılmaz yanıysa bu ‘virüs hastanesi’nde insanlara ‘insan’ gibi davranılmamasıydı!

Utanç verici gerçekleri çantama gizlediğim kamerayla görüntüledim...

★★★

Haberin ARENA’da yayınlanmasının ardından hastane kapatıldı. Sağlık Bakanlığı binayı üç ay içinde restore edip içindeki her şeyi yeniledi. Başhekim değişikliğinin ardından törenle hizmete açıldı. Sorumlu yayıncılık anlayışı ve evrensel meslek ilkeleri doğrultusunda hareket ederek, devrim gibi değişimi, ARENA farkıyla ekrana getirdik.

Çünkü toplumun gerçekleri öğrenme hakkı adına ortaya çıkardığımız kötü bir durum veya rezaletten gereken dersler çıkarılıyor ve olumlu bir değişim sağlanıyorsa, onu da haberleştirmeyi görev bilirdik...”

★★★

Buraya kadar okuduklarınızı, muhabir olarak başladığı ARENA’da Genel Koordinatörlüğe kadar yükselen değerli kardeşim Mine Özbek’in anılarından alıntıladım. (Gökmen Ulu, Olağanüstü Bir Hayat-UĞUR DÜNDAR)

★★★

Seyircilerimiz Mine’yi, çok çarpıcı başka bir haberimizden de hatırlarlar. Mine o haberde, bir gece yarısı, hayat kadını görünümünde sokakta müşteri beklerken kendisine yaklaşanları “Ama ben HIV virüsü taşıyorum” diyerek uyarmış, araçtakiler de “HIV bize bir şey yapmaz...” , “Kim korkar HIV’den?..”  ya da “Atın ölümü arpadan olsun!..” gibi cevaplar vermişlerdi!..

★★★

Bunları neden hatırlattığıma gelince...

Yine ölümcül bir virüs, dünyayı kol geziyor!.. Koronavirüs, gerek yayılma hızı, gerekse ölüm oranıyla insanlığı tehdit ediyor.

Paniğe kapılmadan saygın bilim insanlarının ve Sağlık Bakanlığı’nın uyarılarına kulak vermek ve onların görüşleri doğrultusunda kişisel hijyen önlemlerimizi almak durumundayız.

Bu kapsamda ve Sağlık Bakanlığı henüz ülkemizdeki ilk koronavirüs vakasını açıklamadan önce, ben ve yükselen haber kanalı TELE-1 Televizyonu’nun yönetimi, müştereken aldığımız kararla, Demokrasi Arenası’nı Şişli’de halk önünde yapmaktan vazgeçerek programı stüdyoya taşıdık.

Dilerim, Sağlık Bakanlığı da Çin’de ilk olayın tespit edildiği tarihten bu yana -aradan geçen aylar boyunca- hastanelerde tüm hazırlıkları yapmış olsun. (Gelişmeleri izleyip, tarafsız anlayışla yansıtmayı sürdüreceğim...)

Zira virüslerin yayılmasının önüne, meydan okumayla değil, modern tıbbın gereklerini yerine getirmekle geçilebiliyor!..