“... İngiltere’de Avrupa’da raflar boş, ABD’de raflar boş. Bizde bolluk, bereket yoluna devam ediyor. Nankörlere ne anlatırsan anlat anlamaz. Biz Cumhur İttifakı olarak emin adımlarla yolumuza devam ediyoruz. Önümüze kurulan tuzakları bozarak nasıl bu günlere geldiysek, içeride ve dışarıda sergilenen sinsi oyunları milletimizle boşa çıkaracağız...”

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Millet Bahçesi açılışında bu cümleleri kurdu.

Aklıma 8 Ekim 2021’de Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın açıklaması geldi. Elvan’dan aktaralım: “Kredi kartı borcu takipte olan yurttaş sayısı, bu yılın ilk 7 ayında 15 bin 836 kişi artarak 1 milyon 287 bin 898 kişiye çıktı. Takipteki kredi kartı borcu da 178 milyon 531 bin lira artarak 7 milyar 277 milyon 75 bin liraya ulaştı. Kredi kartı stok alacak tutarı ise 250.8 milyar lira oldu.”

İktidarın görmediği rakamlar bunlar!

Erdoğan, Millet Bahçesi’nde şöyle devam etti: “... Sabrederek yolumuza devam edeceğiz. İnsanların yaşadıkları sıkıntının, sorunun, yükün farkındayız. Az kaldı. Biraz daha yol aldığımızda bizi bekleyen aydınlık geleceğe kavuşacağız...”

Bu cümlelerden sonra da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine bir kez daha göz attım: Ağustos 2020’de çiftçinin özel ve kamu bankalarına 128 milyar TL olan borcu, Nisan 2021’de 142 milyar TL’ye çıktı. (7 Haziran 2021) Bir hatırlatma; üreticiler borçlarının ilk taksidini 1 Kasım 2021 tarihinde yatıracak...

İktidarın görmediği rakamlar bunlar!

Erdoğan’ın kendisiyle çelişen cümleleri... Hem bolluk ve bereket var hem de yurttaştan sabır isteniyor! Sıkıntının, sorunun ve yükün farkında olan Erdoğan neden bolluk-bereket dedi?

Bolluk ve bereket var ama... Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ağustos 2021 Hane Halkı İşgücü Araştırması sonuçlarını okuyorum. TÜİK’e göre mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı yüzde 12.1, mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl işgücü) ise yüzde 22 seviyesinde gerçekleşti. Ayrıca... Kayıtlı İşsiz Sayısı İŞKUR’a göre 200 bin kişi arttı, TÜİK’e göre işsiz sayısındaki artış sadece 11 bin!

Ekonomi büyüyor, yoksulluk artıyor


Aklıma hocaların hocası Prof. Korkut Boratav’ın 25 Eylül’de yaptığı röportaj (Gazeteduvar/İrfan Aktan) geldi. Boratav Hoca dedi ki: “...Salgın döneminde gaddar politikalar uygulandı. Koronavirüs krizinin hafifletilmesine yönelik bütün yöntemler burjuvazi lehine uygulandı. Dolayısıyla gelir dağılımı, özellikle ücretli emek kesiminin aleyhine bozuldu. TÜİK verilerine göre milli gelirde ücretlilerin payı 2019-2020 arasında 2 puan, 2021’in ilk altı ayında da, önceki yılın ilk altı ayına göre 4 puan düştü. Bu ne biçim gaddar bölüşüm politikasıdır ki, ekonomi büyüyor fakat yoksulluk artıyor!”

Hakikat... Bu ne biçim gaddar bölüşüm politikasıdır ki, ekonomi büyüyor fakat yoksulluk artıyor!

Nedeni de belli! Boratav dedi ki: “...IMF istatistikleri gösteriyor ki, salgın döneminde Türkiye’de bütçe, emekçilerden esirgendi. Ücretliler lehine mecburi transferler bütçeden değil, zaten birikmiş olan İşsizlik Sigorta Fonu’ndan karşılandı. Buna mukabil, uluslararası ölçümlere göre kredi artış temposunda Türkiye birinci sırada. (Peki bu krediler kime gidiyor?) Borçlu sermaye çevrelerini kurtarma operasyonları yapılıyor çünkü. Para müteahhitlere, yeni yatırımların kredi finansmanına gidiyor. İktidara yakın şirketlere öylesine büyük bir kredi akımı oldu ki, dolaylı etkilerin sonunda burjuvazinin gelir dağılımındaki payı sıçradı. Yoksullardan varlıklılara doğru olağanüstü bir gelir aktarımı söz konusu. Yoksuldan alıp zengine veriyorlar.”

Hakikat... Para müteahhitlere, yeni yatırımların kredi finansmanına gidiyor.

Liberaller okuyun!


Bugün 29 Ekim 2021...

98’inci yıl...

Elimde Feyziye Özberk’in “Talat Paşa” kitabı var... Hani o “Birlik ve İlerleme”den korkan... İttihat ve Terakki adını duyunca yüzlerindeki ifade değişen, ağızlarından ‘küfür’ çıkan sözde liberal aydınlara inat sayfaları çevirdikçe ne yapılması gerektiğini anlıyorum...

Örneğin...

“İttihat ve Terakki hükümetleri döneminde ilk uluslaşma ve ekonomide millileşme adımları atılıyor. Kapitülasyonlar kaldırılıyor. Banka, kooperatif, iç borçlanma benzeri ekonomik tedbirler alınıyor. II. Meşrutiyet döneminde oluşturulmuş ‘milli iktisat’ yaklaşımı Cumhuriyet dönemi devrimcileri tarafından da geliştirilerek sürdürülüyor.”

Örneğin...

“Talat Paşa’nın baş edemediği sorunlar ancak planlamaya dayanan halkçı, devletçi uygulamalarla çözülebilirdi. Nitekim Kemalizm bu sorunda çıkış yolunu; devletçiliğin yönlendirici ve denetleyici olduğu planlı karma bir ekonomide bulmuştur. Devletçilik, hem siyasi bağımsızlığı tamamlayacak ekonomik bağımsızlığı kazanmanın, korumanın vazgeçilemez yoludur, hem de devralınan ümmetten ve aşiretlerden, çağdaş Türk milletinin yaratılmasında kullanılan etkili bir olanaktır, yoldur. Ekonomik ve toplumsal yaşamda devletçiliğin uygulandığı alanlar; eğitimdir, tarımdır, ulaştırmadır, sanayidir, madenlerdir, sağlık hizmetleridir... Genç Cumhuriyetin sağlam temelleri halkçılıkla, devletçilikle atıldı.”

Yani... İnsanların yaşadıkları sıkıntının, sorunun, yükün farkında olanlar çözümü de tarihlerinde bulur! Bu yüzden devletçi-halkçı-devrimci Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk demek elzem!