Ulu Önder MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün aramızdan ayrılışının 83’üncü yılı anısına alıntı bir öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum…

"Osmanlı - Rus Savaşı’nda İstanbul’un işgal edilme tehlikesi doğmuştu, başkenti Konya veya Kayseri’ye taşımayı düşündüler.
Ordunun emanet edildiği Alman generalleri ise Halep’e veya Şam’a taşınmasını teklif ediyorlardı.

Balkan Savaşı’nda İstanbul’un kaybedilme tehlikesi yeniden ortaya çıktı ve başkenti Bursa’ya taşımayı düşündüler.

Kayseri civarına yeni bir şehir kurulmasını, adının Osmaniye olmasını, Osmaniye’nin de başkent olmasını önerenler oldu.

Neticede, İstanbul işgal edildi.

Mustafa Kemal, Ankara’yı başkent yaptı.
“Ben Ankara’yı coğrafya kitaplarından ziyade tarih sayfalarından öğrendim, Cumhuriyet merkezi olarak öğrendim” diyordu.

Ankara Ahi Cumhuriyeti’nden esinlendiğini anlatıyordu.
“Selçuklu idaresinin bölünmesi üzerine Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken, Ankara Cumhuriyeti’ni görmüştüm. Beni, Türkiye’nin en münasip merkezinin Ankara olabileceğini düşünmeye sevk eden ilk vesile budur” diyordu.

En başta İngiltere, emperyalist ülkeler Ankara’nın başkent ilan edilmesine şiddetle karşı çıktı.
İstanbul’da kalmasını istiyorlardı.

İngiltere’nin fıştıklamasıyla ABD, Fransa, İtalya ve Japonya ortak cephe oluşturdular, boykot kararı aldılar, nota verdiler, elçilerini İstanbul’da tutacaklarını, Ankara’ya sadece irtibat görevlisi göndereceklerini açıkladılar. Saltanat’tan umudu kesmemişlerdi.

“Türkler Asyalı bir aşiret oldukları için, Asya’ya geri dönme içgüdüleri alevlendi” diyerek, akıllarınca aşağılıyorlardı.

Mustafa Kemal dehaydı.
Höt zöt yapmadı.
Emperyalist ülkeleri aşağılayarak karşılık verdi.
Meclisten kanun çıkardı, “elçiliğini Ankara’ya taşıyan ülkelere, elçilik binası inşa etmeleri için ücretsiz arsa vereceğiz” dedi!

“Paranız çıkışmıyorsa biz yardımcı olalım” demek istiyordu!

İngiltere meseleyi diplomatik savaşa dönüştürdü, cepheyi genişletti.
İngiltere, ABD, Fransa, İtalya, Japonya, Almanya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Çekoslovakya, Danimarka, Macaristan, Yugoslavya, Hollanda, İran, Romanya, Arnavutluk, Mısır, İspanya ve İsveç elçileri, başkent olarak İstanbul’da oturuyordu.

Yanımızda sadece dört ülke vardı… Sovyetler Birliği, Afganistan, Polonya ve Yunanistan elçileri Ankara’daydı.

İngiltere güya direnişin elebaşıydı ama İngiliz elçisi hatıra defterine itirafı yazıyordu…

“Ankara’nın gölgesi üzerimize uzanıyor, sıkıntı, eziklik, şaşkınlık içindeyiz, gelgitte suyu çekilmiş deniz kıyısında, kayalıkların oyuklarında, susuz, kupkuru kalıvermiş ıstakoz sürüsü gibiyiz!”

Ve kaçınılmaz olarak, ıstakoz sürüsü dağılmaya başladı.
Almanya, Mısır, Çekoslovakya ve Arnavutluk, elçiliğini Ankara’ya taşıdı. İtalya geldi. Fransa geldi. ABD geldi. Hepsi tıpış tıpış geldi.
1929 itibariyle İngiltere dımdızlak kalmıştı.

3 Haziran 1929, İngiltere Kralı’nın doğum günüydü, İngiltere elçisi kralın doğum günü vesilesiyle İstanbul’da resepsiyon verecekti, Türkiye’deki tüm büyükelçileri davet etti.

İşte o an …
Mustafa Kemal bitirici hamleyi yaptı.
Türkiye’deki tüm büyükelçileri 1 Haziran günü Çankaya Köşkü’nde “garden party” için davet etti.

Gayet zarif ve açık şekilde “ya Türkiye Cumhuriyeti’ni tercih edeceksiniz, ya da İngiltere kralını” demişti!

Elbette tüm büyükelçiler Mustafa Kemal’in davetine gelecekti.
2 Haziran’da Ankara’dan İstanbul’a tren seferi yoktu.
İngiltere büyükelçisi İngiltere Kralı’nı resepsiyonunda tek başına kalacaktı.

Londra fena sıkışmıştı.
Pes etti.

İngiliz elçisi, tırıs tırıs Mustafa Kemal’in resepsiyonuna gitti, kralın doğum günü resepsiyonunu da 3 Haziran’da Ankara’da verdi.
İş bitmişti. İngiltere tükürdüğünü yalamış, Ankara’yı tanımak zorunda kalmıştı.

Demem o ki…
Biz Ankara’yı sokakta bulmadık.

Kurduğun Cumhuriyet ve yaptığın devrimlerle tüm dünyaya ışık oldun. Bu ışık sonsuza kadar Türk gençliğini aydınlatacaktır.

SON SÖZ:
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK