Cumhuriyet döneminin en önemli işadamlarından Nejat Eczacıbaşı, sağlığına çok dikkat eden bir insandı.

Onu 28 yıl önce, 80 yaşında kaybettik. Yıl 1993 idi.

Nejat Bey’in gazetecilerle arası çok iyiydi. Zaman zaman bizleri Boğaz manzaralı muhteşem köşküne davet eder, gazetecilerle sohbet etmekten hoşlanırdı.

Böyle sohbet günlerinden birinde, Nejat Eczacıbaşı’nın o günkü toplantısında ben de vardım.

Biraz siyasetten ve ülkenin ekonomik sorunlarından bahsettikten sonra Nejat Bey “İleriki yıllarda insanların ortalama ne kadar yaşayacaklarını düşünüyorsunuz? Yani bir insanın ömrü ne kadar olur?” diye sordu.

Herkes bir rakam söyledi. Kimi 90 yıl”, kimi “99 yıl” dedi.

★★★

Nejat Eczacıbaşı, tahminleri dikkatle ve tebessümle dinledi. Bazı rakamları olumlu karşıladı, bazılarına ise olumsuz bir şekilde başını salladı.

Gazeteciler arasında en yüksek yaş tahminini bir kişi yapmış ve “103 yıl” demişti. Bunu söyleyen gazeteci arkadaşımız “Türkiye’nin 3’üncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar 103 yaşına kadar yaşamıştı. O yüzden bu tahmini yaptım.” dedi.

Bir insanın kaç yaşına kadar yaşayabileceği konusu, davete katılan tüm misafirlerin büyük ilgisini çekmişti.

★★★

Nejat Eczacıbaşı herkesi dinledikten sonra “103 diyen arkadaşımız yaklaştı ama, o da bilemedi. Ben insanların bir gün 130 yıl yaşayacağına inanıyorum” dedi ve şunları atlattı:

“Allah, yarattığı her canlıya bir ömür biçmiştir.

Şöyle ki:

At 30 yıl, kedi-köpek 15 yıl, fil 80 yıl, kaplumbağa 150 yıl yaşar.

Allah insana da bir ömür biçmiştir; 130 yıl...

Ben her insanın da 130 yıllık bir ömürle dünyaya geldiğine inanıyorum.

Unutmayın!

130 yıl, hatta daha fazla yaşayan insanlar da vardır. Ancak...

İnsan ömrünü dış etkenler azaltıyor.

Örnek olarak, sigara, içki...

Hava kirliliği, gürültü, stres, kötü beslenme, fazla kilo...

En önemli etkenlerden biri de hareketsizliktir!

Ne yapıyoruz biz?

Sabah kalkıp otomobile biniyoruz...

İşyerimizde akşama kadar oturarak çalışıyoruz.

Daha sonra, yine otomobille eve dönüp televizyonun karşısına kuruluyoruz.

İnsan ömrü de bu yüzden kısalıyor!

★★★

Nejat Eczacıbaşı’na göre;

Genç kalarak uzun yaşamanın sırrı, spor yapmakta ve yemeye-içmeye özen göstermekte yatıyor.

Büyük bir işadamı olduğu kadar, gerçek bir bilge kişi olan Nejat Bey 80 yaşında beyin kanaması sonucu hayata veda etti. Ölümünün 28’inci yılında onu rahmetle anıyorum.

Mekânı cennet olsun, nur içinde yatsın.

TEBESSÜM

Bir açıkgözlük öyküsü!


Kentin en meşhur randevu evinin kapısı çalar. Patronu olan “Madam” kapıyı açar ve ağırbaşlı, efendi görünümlü, 58 ile 60 yaş aralığında olduğunu düşündüğü, saçları dökülmüş, gözlüklü, güler yüzlü bir adamla karşılaşır... Bu sevimli adam ünlü Temel’in babasıdır.

“Buyrun beyefendi, size nasıl yardımcı olabilirim?” diye sorar Madam.

“Ben Kezban hanım ile görüşmek istiyorum.” der Baba Temel...

“Beyefendi, Kezban bizim en pahalı kızımızdır. Belki de bir başkasını, daha hesaplı olanını tercih edersiniz.” diye adamı uyarır Madam...

Bir hukuk meselesi için randevu evine gelmiş olan Baba Temel:

“Hayır, kesinlikle Kezban ile görüşmek istiyorum.” der...

O anda Kezban adındaki kadın gelir:

“Beni mi sordunuz bayım?”

“Evet... Sizinle biraz görüşebilir miyiz?”

“Tabii... Fakat ben biraz pahalıyımdır... Vizitem 100 bin liradır!”

O ana kadar aklında böyle bir şey olmayan Baba Temel “Yahu ben başka şey için gelmiştim ama işler değişti” diye düşünür ve en ufak bir tereddüt bile göstermeden cebinden 100 bin liralık bir deste banknot çıkartarak Kezban’a uzatır.

Kadın kibar bir şekilde parayı alıp çantasına koyar ve birlikte yukarı çıkarlar.

Bir saat sonra da Baba Temel memnun ve sakin bir halde mekânı terk eder.

Ertesi gün Baba Temel yine gelir ve tekrar Kezban’ı görmek istediğini söyler.

Kezban, kibar görünüşlü Baba Temel’e:

“Beni şaşırttınız!” der ve ücretinin aşırı derecede pahalı olması nedeniyle hiçbir kimsenin üst üste iki gün gelmediğini söyler.

Baba Temel:

“Paranın ne önemi var, mühim olan insanlık!” der.

Kezban tatlı tatlı tebessüm ederek:

“Bakın uyarıyorum sizi. Prensip gereği kesinlikle hiç kimseye hiçbir indirim yapmam” der.

Baba Temel “Ben indirim filan istemiyorum ki” diye başını sallar ve yine 100 bin liralık bir deste banknotu cebinden çıkartıp kadına uzatır.

Kezban’ın yukarıdaki odasına çıkarlar. Yaklaşık bir saat sonra Baba Temel mutlu bir şekilde mekânı terk eder.

Üçüncü gün Baba Temel yine gelir.

Herkes şaşırmıştır. Evin patronu Madam “Bunca yıldır bu işi yapıyorum, böyle bir olaya rastlamadım. Nedir bu yaa? Bir gariplik var bu işte!”diye mırıldanır...

Kezban çok güzel bir kadındır ama en zengin para babaları bile 3 gün üst üste gelmemiştir.

Baba Temel cebinden yine 100 binlik bir deste banknot çıkarıp verir.

Kezban da, mekânın patronu Madam da çok memnundur.

Bu nasıl adamdır böyle? Keyfi için kim bu kadar para harcar?

Üst kattaki odaya çıkarlar. Birliktelikleri bittikten sonra Kezban adama “Hiçbir kimse, en zenginler bile benimle üst üste üç gün birlikte olmadı. Siz ne iş yaparsınız? Nerelisiniz?” diye sorar.

Baba Temel “Ben Karadenizliyim” der.

“Gerçekten mi? Aslen ben de oralara yakın bir yerdenim ve akrabalarım hâlâ orada yaşıyor.” diye haykırır Kezban...

“Biliyorum” diye gülümser Baba Temel ve devam eder:

“Kezban Hanım, geçen hafta teyzeniz Mürüvvet Hanım vefat etti. Ben onun avukatıyım. Teyzeniz ölmeden önce bana ‘Yeğenim Kezban’a bırakacağım mirası bizzat sen gidip ona elden ver’ diye vasiyet etti. Vergi kesintileri sonrası payınıza miras olarak kalan net 300 bin lira parayı size böylece üç taksitte teslim etmiş bulunuyorum. Teyzenizin mirasını güle güle harcayın!”

GÜNÜN SÖZÜ


Hiçbir ülke, zamanın eskittiği, yıpranmış, bayat düşüncelerle yönetilemez!