Türkiye, sınav birincisi öğretmenlerin mülakatta ‘keyfi’ elenmesi şoku yaşıyor. Oysa, bu ilk kez yaşanmıyor. ‘Keyfilik’ kişisel fikrim değil, mülakatlarda keyfiliği kanıtlayan bir mahkeme kararı var. Sınav birincisi bile olsanız, mülakatta 60 puanı geçemeyen atanamıyor. Öğretmen Ahmet Aslan, KPSS’de başarılı olup, mülakatta 58 puanla elendi. Ankara 14. İdare Mahkemesi’ne 6 ay önce dava açtı. Mahkeme, mülakat sınavını masaya yatırdı. Üç kişilik jüri, ‘eğitim bilimleri’ ve ‘genel kültür’ testinden 20’şer tam puan vermişti. Adayın, ‘bilgi düzeyi, konu özetleme, muhakeme yeteneğini’ puanlamaya sıra geldiğinde, sözleşmiş gibi üç jüri üyesi de öğretmenin puanını yüzde 50 kırpıp, elemişti.

HUKUKEN TARTIŞMALI

Mahkeme, komisyonun KPSS puanına kıyasla mülakatta çok düşük bir puan takdir edemeyeceğine hükmederek, “İdareye tanınan takdir hakkı hiçbir zaman mutlak, sonsuz, sınırsız değil. Keyfi, kişisel kararlardan kaçınıp, objektif ve gerçek kıstaslara bağlı olmak zorunda. Değerlendirmede kuşku bırakılarak, keyfi kararlar alınamaz. Eğitim bilimi ve genel kültürde tam puan alan bir adayın, bilgi düzeyi ve muhakeme yeteneği ölçümünde puanının yarı yarıya düşürülmesi, hayatın olağan akışına, akla mantığa aykırıdır. Mülakat komisyonunun takdir yetkisinde objektif kriterler kullanılmamış” diyerek, mülakattaki keyfiliği hukuken tescilledi. MEB’in de ‘eşitlik ilkelerine aykırı’ davrandığı vurgulanıp, halktaki karşılığıyla ‘torpile açık’ mülakat yapıldığı bu kararla kanıtlandı.

SÖZÜN BİTTİĞİ YER

Mülakat, 80-90 puanlık sınav birincilerinin başarısını bile 52-58 puan arasına sıkıştırıp eleyen ideolojik bir giyotine dönüştü. Mahkemenin bu kararından sonra ilk kez öğretmen alımı yapıldı. Son yapılan 15 bin öğretmen alımındaki, tepki çeken tüm mülakatlar bu kararla artık hukuken tartışmalı hale geldi. Sınavda 87.8 puanla alıp, mülakatta 55 puanla elenen Türkiye birincisi Sultan Fidan Pedük, “İki yıl emek verip, gecemi gündüzüme katarak çalıştığım KPSS’de birinci oldum. Doktora yapıyorum. Hangi kıstasa göre beni elediniz?” diye haklı bir soru sordu. Memur emeklisi Cengiz Fidan ile ev kadını Nezahat Fidan’ın kızları Pedük, 20 yıl önce kazandığı İÜ Biyoloji’yi yurtta kalıp, garsonluk yaparak okudu. Moleküler Biyoloji ve Genetik’te yüksek lisans yapıp, halen aynı alanda doktora yapıyor.

TORPİLİN ADRESİ

Mülakatta, 4 soru soruldu. Jüri üyelerinin canı kaplıca tatili çekmiş olmalı ki, ‘Termal suyun bileşenlerinde ne var?’ İlk soruyu bildi. Sonra, ‘Hindistan’ın başkenti neresi?’ diye soruldu. ‘Yeni Delhi’ diyerek onu da bildi. ‘Her kim üzerine yeni bir şehir kurarsa lanetlenecek’ rivayetiyle bilinen Yeni Delhi’yi bilse de ülkesinin gerçeklerini öğrenememişti (!) Türkiye birincisi olmasını ‘Çok büyük başarı’ diye kutlayan jüri 55 puan verip, uğurlayıp onu da eledi. ‘Türkiye’nin başkentinde torpilin gizli adresi neresi?’ diye bir soru elbette açık açık sorulamazdı. Akademik kariyeriyle üniversitede hocalık yapabilir ama mülakatta elendiği için MEB onu en ücra yerdeki lisesinde bile öğretmenlik yapmak için yeterli bulmadı.

YÜKSEK MAKAMLAR

Sınıf, matematik, coğrafya, felsefe derken 40’ın üzerinde branşta derece yapan on binlerce öğretmen, mülakatlarda işte böyle saçma sapan sorularla elendi. İnşaatta çalışarak ailesine bakan başarılı adaylardan Tarih Öğretmeni Nazım Altın, “Şu an dünyanın en çaresiz insanı olabilirim. Çünkü Türkiye’de hak ve adalet arıyorum” diyor. Mülakatla elenen iki çocuk annesi Matematik Öğretmeni B.T.’ye, “Robotların hayatımızdaki yeri ne?” ve “MEB bakan yardımcıları kim?” diye sorulmuş. Eğitimin yüksek, çok çok yüksek makamları (!) öğretmenleri elemek için madem ki sordunuz, cevaplayalım. Sosyolog ve turizmci Ahmet Emre Bilgili, Makine Mühendisi Sadri Şensoy ve içlerinde tek eğitimci Matematik-Fizik Öğretmeni Petek Aşkar!..

EN SÜPER EGO!

Asgari ücretin yarısı 2 bin 300 lira paraya ücretli çalıştırılan sınıf öğretmenine, ‘Tahinin ham maddesi ne?’ diye soruldu, ‘Susam’ dedi, bildi. Açıl Susam Açıl Komisyonu, Freud’un kuram bozukluklarını da sordu. “İd, Süperego, Ego...” diye sıraladı. Mülakatta 58 puanla elendi. “Yaşlı anneme bakma sırası bendeydi, bu mülakat ikimizi de eledi. Annem, gözyaşlarını saklayarak, yine temizliğe gitti. Ağlamaktan gözlerim şiş, ben de okula gittim. Öğrenciler tahtaya kalp çizip içine, ‘Çok çok geçmiş olsun canım öğretmenimiz’ yazmıştı” diyor. Türkiye hep bir ağızdan ‘Susammm!’ diye bağırsa da ‘Sınavlar objektif, sorular merkezden hazırlanıyor” diyen MEB, mahkeme kararlarını görmezden geldikçe, mülakat mağduriyeti bitmez. Tahinin değil, torpilin ham maddesini siz yine de bilmeyin canım öğretmenlerim!