CHP lideri Kemal Kılıçdar- oğlu’nun 23 Aralık 2021’de yaptığı açıklama bugünün habercisiydi: “Önümüzdeki yaz hep birlikte bir gıda krizi yaşayacağız. Hükümet bunun ne kadar farkında. Emin olun bilmiyor. Gıda kriziyle Türkiye karşı karşıya kalırsa çok daha dramatik sonuçlar çıkabilir ortaya. Yani paranız olsa bile bir şeyleri bulamayabilirsiniz. Bunun önlemini bugünden almak gerekiyor.”

Yaz ayını beklemeden Rusya-Ukrayna krizi sonrasında tarım ana gündem maddesi oldu!

Kılıçdaroğlu o gün çözüm önerisini de anlattı:

“Kim neyi ekecek, önceden herkesin bunu bilmesi lazım. Adana mı, oturulur konuşulur. Adana’nın toprak analizleri yapılır, buğday mı, arpa mı, karpuz mu ekilecek, havza bazlı planlama yapılması lazım. Planlama yapıldıktan sonra kimin ne ekeceği belli olacak. Artı onun maliyetine bakmak lazım. Üstüne makul bir kar koyacaksınız. Maliyet artı makul kar eşittir taban fiyat olur. Bu taban fiyatın üstünde çiftçi ektiği ürünü daha yukarı bir bedelle satıyorsa, ihracat yapıyorsa hiçbir sorun yok. Daha yüksek bedelle satabilir. İç piyasaya satabilir, ihracat yapabilir, sanayiye satabilir, kendisi bilir ama taban fiyatın altına düştüğü zaman devletin onu satın alması lazım. Böylece çiftçinin zarar edeceği bir modeli sıfırlamamız gerekiyor.”



Planlama yapacaksınız? Havza bazlı planlama!

Aklıma 1. Beş Yıllık Sanayi Planı geldi! 17 Nisan 1934 tarihinde hayata geçirilen ve 1939’a kadar devam eden, sanayi gelişiminin hedeflendiği model...

Birinci Sanayi Planı’nda şu tespit yapıldı:

“Büyük sanayici memleketler... Ziraatçi memleketleri her zaman için hammadde müstahsili mevkiinde bırakmak ve bu memleketin piyasalarına hakim olmak davasında müttefiktirler. Bu itibarla ziraatçi memleketlerin silkinme hareketlerine er geç set çekmek hususunda siyasi nüfuslarını kullanmakta da birleşeceklerdir. Bazı zirai memleketler de ufak bir taviz mukabilinde bunu kabulden imtina etmeyeceklerdir. Bilhassa bu hakikat muhtaç olduğumuz sanayi, zaman kaybetmeden kurmak için en mühim muharrikimizdir.” (Afet İnan/Devletçilik İlkesi Türk Tarih Kurumu Yayını)

Piyasaya yabancının hakim olmasına karşı çıkan bir CHP ve Kemalist model! Dün Diyarbakır’da vatandaşla buluşan CHP lideri en kısa zamanda “havza bazlı planlama” konusunda somut projelerini kamuoyuyla paylaşmalı.

Aslında elinde programı var...

Program: Toprak reformu


Örneğin...

CHP’nin parti programında “Güneydoğu Anadolu Projesi’ni (GAP) tamamlamak önceliğimizdir” başlıklı bir bölüm var. Hatırlatalım... GAP, 1989’da başladı!

Okuyalım:

“... CHP, Güneydoğu’nun can damarı olan GAP’a sahip çıkarak, Güneydoğu Anadolu toprağına gerekli suyu temin edecek, tarımına gerekli girdi ve teknolojiyi kazandıracak, çiftçisine ihtiyaç duyduğu desteği verecek, sosyo-ekonomik kalkınması için gerekli kaynağı yaratacak ve toplumsal barışına gerekli duyarlılığın gösterilmesini sağlayacaktır.

“... GAP Bölgesi öncelikli olmak üzere, demokratik kooperatifçiliği temel alan, verimli işletmecilik kriterlerini gözeten adil ve etkili bir ‘Toprak Reformu’ ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da verimli, çağdaş bir tarım yapısına ulaşılarak, feodal koşullar aşılacaktır.

“... Toprak mülkiyetinde feodal ilişkilerin altında ezilen köylümüze sahip çıkılarak, toprağı işleyen köylünün hakları korunacaktır. Çiftçimizin yoksullaşmasına, doğaya teslim olmasına, kendi kaderine terk edilmesine, çiftçiyi yok sayan anlayışa son verilecek, böylece Türkiye’nin tarım ürünü ithal eder bir ülke haline gelmesi önlenecektir.”

Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da sorunun adı konulmuş: Feodalite!

Türk köylüsü zenginleşmeli


Dönelim Cumhuriyet’in ilk yıllarına...

Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1928’de şu tespiti yaptı:

“... Şark vilayetlerimizin bir kısmında ihdas edilen umumi müfettişlik isabetli ve faydalı olmuştur. Cumhuriyet kanunlarının emniyetle sığınılacak yegane yer olduğunun anlaşılması bu havalide huzur ve inkişaf için esaslı bir mebdeydir. Yeni faaliyet devremizde gerek bu havalide, gerek memleketin diğer kısımlarında toprağı olmayan çiftçilere toprak tedarik etmek meselesiyle ehemmiyetli olarak iştigal buyuracaksınız. (TBMM Açış Konuşması)”

Bir yıl sonra Atatürk yine aynı vurguyu yaptı:

“... Çiftçiye arazi vermek de hükümetin mütemadiyen takip etmesi lazım gelen bir keyfiyettir. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek, memleketin istihsalatını zenginleştirecek başlıca çarelerdendir... (1 Kasım 1929/TBMM)”

Aslında sorunlar ve çıkış yolu belli!