Son günlerde bütün diplomatlara şu soruyu soruyorum:

“Rus ordusunun Ukrayna kentlerine girmeye başlamasının üzerinden tam 12 gün geçti. Bu 12 günün muhasebesini yapar mısınız?”

Gerek Türk, gerek yabancı diplomatların birleştiği nokta aynı:

Vladimir Putin, devasa Rus ordusunu harekete geçirdi. Bazı kentleri aldı, ancak “kazandı” demek zor. Peki neden?

Bir çok nedeni var:

1- Dağınık ve uyuşuk Avrupa Birliği’ni ve NATO’yu uyandırdı, harekete geçirdi:

NATO Genel Sekreter Yardımcılığı ve Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği görevlerinde de bulunmuş, kıdemli Türk diplomatlardan Büyükelçi Hüseyin Diriöz, sohbetimiz sırasında öncelikle bu detaya dikkat çekti.

Başlarda meseleyi Ukrayna ve Rusya arasında bir sorun olarak gören iki yapı, artık Rusya’yı kendilerine tehdit olarak görmeye başladı.

Geçen hafta yaptığımız sohbette Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz da bu detaya dikkat çekmişti.

Sculz’a göre Rus ordusunun Ukrayna’ya girmesi sadece Ukrayna’ya yapılmış bir saldırı değil, aynı zamanda Avrupa değerler sistemine ve güvenliğine yönelik bir saldırıydı. Avrupa ve NATO da bu nedenle saldırıyı ciddiye alıp harekete geçti.

Başlangıçta siyasi çözüme odaklandıklarını, Avrupalı liderlerin Putin’le görüşerek krizi diplomasiyle çözmeye çalıştığını anımsatan Schulz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ancak Putin, Luhanks ve Donetsk’i tanıyınca, Minsk anlaşması öldü. Sonrasında da askeri harekat başladı. Yani En kötü senaryo gerçekleşti. Başlangıçta diplomasi arayan Avrupa ve Almanya, hızlıca pozisyonunu değiştirdi. Ukrayna’ya siyasi ve ekonomik destek sağladı.”

2 - Rusya dünyada yalnızlaştı:

Konuştuğum deneyimli Türk diplomatın dile getirdiği ikinci önemli unsur, Rusya’nın dünyada yalnızlaştığı gerçeğiydi. Yaptırımlar konusunda alınan kararlar, son derece etkili olmaya başladı. Alman Büyükelçi Schulz da bu tespiti paylaşıyordu:

“BM’deki kınama oylamasında 141 ülke evet dedi. Sadece 5 ülke hayır dedi. Onlar da Rusya, Belarus, Eritre, Suriye ve Kuzey Kore. Çin dahi çekinser kaldı. Biz 141 evet beklemiyorduk. 2014’te bu sayı 100 civarındaydı.”

3 - Rusya’nın askeri operasyonu beklendiği kadar başarılı olamadı:

Konuştuğum Türk diplomatlar, askeri alanda Putin’in çıkardığı sesle, sahada sergilediği başarı arasında paralellik olmadığı görüşünde. Gerçekten de başlangıçta herkes “Rusya iki günde planlarını gerçekleştirir” yorumunu yapıyordu. Ancak aradan 12 gün geçti ve Rusya hala büyük bir direnişle karşı karşıya.

Büyükelçi Schulz, bu konuda çok net:

“Askeri operasyon Rusya’nın planladığı gibi gitmedi. Rusya, askeri hedeflerine ulaşamadı. Bunun bir işgal olmadığını, özel operasyonlar olduğunu savunan Putin, Ukrayna’nın Grozni ya da Gürcistan gibi olmadığını anladı.”

4 - Putin gaddar, Zelenski kahraman oldu

Diplomatların bir ortak tespiti de liderlerin dünya algısına dair. Buna göre Putin, Ukrayna’da çocuk ve kadınları öldüren gaddar bir lider gibi anılmaya başlandı. “Kaçar, bırakır” denilen Ukrayna lideri Zelenski ise asker kıyafetleriyle sokaklarda mesajlar vererek, halkını direnişe çağırarak, motive ederek kahraman gibi görülüyor.

★★★

Putin’in dört maddede özetlemeye çalıştığı bu durumu geri çevirme şansı kalmadı. O nedenle, daha da sertleşecek, daha çok silah ve asker kullanacaktır. Bu da insani dramı büyütecektir.

Artık şüphem kalmadı: Batı ülkeleri, Putin’in ve Rusya’nın zayıflayıp büyük hasar almasını sağlamak için Ukrayna’yı feda ediyor. Bu durum en çok Ukrayna halkına ve Ukrayna’ya zarar veriyor.

Türkiye’yle hemfikiriz


Alman Büyükelçi Jürgen Schulz’la sohbetimizde, Türkiye’nin Ukrayna kriziyle ilgili tutumunu da sordum. Çok net konuştu: “Türkiye’yle temel konularda hemfikiriz. Montrö konusunda da Türkiye’nin tavrını destekliyoruz.”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Ukrayna ve Rusya ile diplomatik arabuluculuk yapıp sorunu çözme arzusuna dair görüşünü de sorduğum Schulz şu yanıtı verdi:

“Putin’i işgali sonlandırmaya ikna edebilirlerse, bu fantastik olur. Bunu görmek isteriz.”

Seni özleyeceğiz Batuhan


Cumartesi gecesi bir arkadaşım aradı ve “Batuhan’ı kaybettik” dedi. Kastettiği Türkiye Gazetesi ve TGRT’nin Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’dı. Uzun süredir amansız bir hastalıkla mücadele ediyordu. Çok üzüldüm.

Kendisiyle mesleğe neredeyse aynı günlerde başlamıştık. 20’li yaşlarda diplomasi muhabiri olarak birçok gelişmeyi birlikte izlemiştik. Ne zaman karşılaşsak o bana “komünist” derdi ben de ona “faşist” diye hitap ederdim ve gülüşürdük. Bu kutuplaşma ortamında, siyasi görüşlerimiz farklı olsa da her zaman nezaketli, saygılı sohbetlerimiz, tartışmalarımız olurdu. Güleç yüzünü hiç unutmayacağım ve özleyeceğim. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Nur içinde yat sevgili Batuhan.