AK Parti iktidarı Türkiye’nin geleceğini Şangay Paktı’yla (ben daha kolay söylendiği için bu örgüte ŞANPAKT adını taktım) iş birliğini artırmakta görüyor.

ABD ve Almanya’nın ön planda olduğu Batı ittifakının, NATO’nun ve Avrupa Birliği’nin (AB) yerine, Çin ve Rusya’nın önderlik ettiği Doğu ittifakını, yani ŞANPAKT’ı ikame etmeye çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Eylül ayında Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’te yapılacak ŞANPAKT toplantısına bizzat Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından davet edildiğini ve gitmeyi planladığını açıkladı. Merhum İsmet İnönü gibi Batı’ya adeta “Başka bir düzen kurulur biz de orada yerimizi alırız” mesajı verdi.

Ben NATO’cu ya da AB’ci değilim. ŞANPAKT’la iş birliğini destekliyorum.

Ancak şu unutulmaması gereken bir gerçek: Türkiye aksi açıklanıncaya dek NATO üyesi ve AB aday ülkesi olarak Batı ittifakının parçasıdır.

Diğer gerçek ise Türkiye’nin çıkarları çerçevesinde bütün uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde olması, bu çerçevede ŞANPAKT’la da bir çıkar ilişkisinin sürdürmesi gerekliliğidir.

★★★

Geldiğimiz noktada iktidar, “Batı’ya, NATO’ya, AB’ye kafa tutacağım, Türkiye’de bunu oya tahvil edeceğim” diye bütün yumurtaları ŞANPAKT sepetine koyma eğilimine girdi.

NATO ve AB’yi karşımıza alırsak neler olur, Batı’yla kavganın Türkiye ekonomisindeki etkilerini bir kenara bırakıyorum.

Ancak saflarına katılmak istediğimiz ve hatta “diyalog partneri” olduğumuz ŞANPAKT’ın bize ne katacağını merak ediyorum. Bu merakı gidermenin tek yolu da ŞANPAKT’ın nasıl bir yapı olduğuna bakmaktan geçtiğine inanıyorum. O yüzden şimdi gelin hiçbir yorum yapmaksızın ŞANPAKT’la ilgili genel bilgilere bakalım:

- 1996’da “Şangay Beşlisi” olarak kuruldu.

- İlk üyeleri Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’dı.

- Bağımsız Devletler Topluluğu adı altında eski Sovyet cumhuriyetlerini bir arada tutmaya çalışan Rusya, ABD ve hatta Türk cumhuriyetlerini yanına çekmeye çalışan Türkiye karşısında başarısız olunca, rotayı Çin’e çevirmişti. Amaç Çin’le Batı’ya karşı bir pakt kurmaktı. O coğrafyada iki ülke arasında kalan Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan da jeostratejik konumları sayesinde Rusya-Çin paktına dahil edilmişti.

- 2001 yılında Özbekistan üye oldu.

- 2017’de Hindistan ve Pakistan pakta katıldı.

- 2021’de o tarihte gözlemci olan İran tam üye oldu.

★★★

Anlayacağınız, örgütün şu anda dokuz üyesi var: Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan ve İran.

Bir de gözlemciler var. Harf sırasına göre sıralarsak başta Taliban’ın yönettiği Afganistan var. İkinci sırada Putin’in bir dediğini iki etmeyen Belarus. Üçüncü sırada yine coğrafi olarak arada kalan Moğolistan.

Bir de Türkiye’nin de aralarında yer aldığı “diyalog partnerleri” var. Azerbaycan, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka Türkiye dışındaki diyalog partnerleri.

İsviçre gibi bağımsız ve tarafsız olduğunu ilan eden Türkmenistan da ŞANPAKT’ın destekçileri arasında yer alıyor.

ŞANPAKT’ın amacı, hem kuruluşunda hem 2007 Bişkek zirvesinde Rusya Devlet Başkanı Putin tarafından açıklanmıştı. O da ABD ve Avrupa’nın öncülük ettiği Batı ittifakının karşısına yeni bir Pakt koymaktı. Söz konusu pakt hem ekonomik iş birliğini arttırmayı hem de bir güvenlik örgütü gibi hareket etmeyi öngörmüştü.

Anlayacağınız, dünya nüfusunun dörtte birine ev sahipliği eden ülkelerin oluşturduğu ŞANPAKT, bir nevi eski Varşova Paktı gibi batıya karşı alternatif ve güçlü bir blok oluşturmak için oluşturulmuştu.

Putin, bu konudaki düşüncesini “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” diyerek ilan etmişti.

★★★

ŞANPAKT ülkelerinin ekonomik, jeopolitik durumları ayrıca tartışılabilir. Ancak üye, gözlemci ve diyalog partneri ülkelerin “demokrasi” karnelerine bakıldığında, ŞANPAKT’ta çok iç açıcı bir tablo olmadığını görmek mümkün.

Erdoğan iktidarının NATO ve AB’ye alternatif olarak ŞANPAKT’ı görmesi, Türkiye’yi hangi ligde görmek istediğinin de bir göstergesidir.

Şimdi gelelim, başlıktaki festival yasağı ile ŞANPAKT arasında nasıl bir bağ kurduğuma:

Ben en son Fethiye’de tanık olduğumuz, mülki idare amirlerince virüs gibi bütün Türkiye’ye yayılan festival yasaklarıyla, ŞANPAKT’a katılma çabası arasında doğrudan bir bağ olduğunu düşünenlerdenim.

Zira yediden yetmişe herkesin buluşup şarkı türkü söyleyeceği, eğlenip belki de dans edeceği festivalleri eften püften gerekçelerle engelleyen bir ülke olduk.

Üye, gözlemci, partner listesindeki ülkelerin ismine iyi bakarsanız, “festival yasaklayan bir ülke” olarak ŞANPAKT ülkeleri arasında çok da ayrıksı durmayacağımızı görürsünüz.

ŞANPAKT ekonomik olarak ve güvenlik açısından Türkiye’ye ne katar bilmiyorum ama ŞANPAKT’a katılmanın “demokrasi” açısından bir alt lige düşmekten başka bir şey olmayacağı kesin bir bilgidir.