Geçen hafta sonunda iki feci trafik kazası oldu. Daha doğrusu, kural bilmezlik, kural tanımazlık, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve maalesef bilinçsiz yardımseverlik, 36 kişinin öldüğü 57 kişinin yaralandığı üç karmaşık kazaya yol açmıştır. Birinci kaza, Gaziantep-Nizip otoyolunda bir otomobilin, dere yatağına devrilmesi şeklinde cereyan etmiştir. Bu devrilme, çok muhtemel, hız sınırına uymayan sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi yüzünden olmuştur. İkinci kaza, bu birinci kazada yaralananları kurtarmak üzere olay yerine giden ambulans ve itfaiye ekibi ile gazetecilere, aynı yolda seyreden bir otobüsün duramayarak devrilip çarpması sonucu ortaya çıkmıştır. Üçüncü kaza, Mardin’in Derik ilçesinde freni boşalan (?) bir treyler kamyonun (yanlış olarak TIR deniyor) iki araca çarparak devrilmesiyle başlamıştır. Kısa bir süre sonra, devrilen ağır kamyonda bulunanlara, cansiperane bir şekilde yardıma koşan vatandaşlara yine gübre yüklü ikinci bir treyler kamyonun duramayarak çarpması sonucu faciaya dönüşmüştür. Bu çarpma sonucunda toplamda 20 kişi ölmüş ve 6’sı ağır olmak üzere 26 kişinin yaralanmıştır.

HIZLANMAK KOLAY YAVAŞLAMAK ZORDUR

Hızlanamadığı için kaza yapan araç yoktur. Duramadığı için kaza yapan araç ise çoktur. Tehlikeyi görünce, yavaşlayamayan, yavaşlasa da duramayan araç, sürücüsünün emrini dinlemez. Kontrolden çıkar. Çarpar, devrilir, takla atar, bariyeri aşar, karşı yola geçer, yoldan çıkar, hendeğe düşer, yardan uçar. Araç canavarlaşır. Hem kendisini hem sürücüsünü hem içindekileri hem de karşısına çıkan hareketli veya hareketsiz insan ve cisimleri tahrip eder. Şoförlük, gaza değil, frene basmasını bilmektir. Fren, bir enerji dönüştürme mekanizmasıdır. Hareket halindeki aracın üzerindeki kinetik enerjiyi, ısı enerjisine dönüştürerek havaya atar. Enerji sıfırlanınca araç durur. Araç ne kadar ağır, yerçekimi ne kadar güçlü yani iniş ne kadar dikse ve hız ne kadar yüksekse, kinetik enerji o kadar büyük olur. Büyük enerjinin, ısı enerjisine dönüşmesi de uzun zaman alır. Fren mesafesi, işte bu sürede aracın kat ettiği yoldur. Fren patlaması veya fren boşalması diye bir şey yoktur dense hata olmaz. Sürücünün, fren patladı veya fren boşaldı demesi çoğu kez bir yanılsama hatta yalandır.

KAZAYA YARDIM EDEN ÖNCE KENDİNİ EMNİYETE ALMALIDIR

Yukarıda yazılanları, sadece fren mekanizmasının nasıl çalıştığını bilmeyen sürücülerin değil, kazazedeleri kurtarmaya giden amatör yardımseverlerin ama özellikle görevlilerin beyinlerine kazımaları gerekir. Polis, öncelikle yol üstünde kalabalık birikmesini önlemelidir. Otoyollarda saatte 100 km’den hızlı giden ağır vasıtalar en az 1,5 kilometre önceden ve her 200 metrede bir kocaman “ileride kaza var” ışıklı ikaz levhalarıyla uyarılmalıdır. Kaza yerinden 100-200 metre geriye doğru dizilmiş 5 tane bücür kuka ve 3 üçgen reflektörle bu iş olmaz. Unutmayın. Uzun yol şoförleri, adeta otomatik pilotla araç sürerler. Dikkatleri zayıftır. Olağan dışı halleri geç algılarlar. Üstelik bir an önce menzile varmak istediklerinden hız kesmekten nefret ederler. Bunların hepsi bir araya gelince küçük bir kaza bile facia haline dönüşür.

Son söz: Kaza, kader değildir.