Tüm dünyada enflasyon hortlamıştır. Bundan 3-4 yıl önce, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde hafif de olsa “deflasyon” sorunu vardı. FED ve diğer merkez bankaları, enflasyonu “ideal” olarak tanımlanan %2 düzeyine çıkarmak için “bol ve ucuz” para politikası izliyordu. Bu da merkez bankalarının bilanço büyüklüklerine yansıyordu. Ana akım iktisatçılara göre son bir yılda gözlemlenen enflasyon artışının nedenini başka yerde aramaya gerek yoktur. Bilançolar büyüdüğü (para miktarı üretimden daha fazla arttığı) için, fiyatlar genel düzeyi yükselmiştir. Aynı mantıkla, para sıkılırsa (faizler yükseltilirse diye okuyun) enflasyon da inecektir. Velev ki; enflasyon, gevşek paranın uyardığı talep artışından değil de pandemi ve Ukrayna savaşı dolayısıyla arz azalmasından doğmuş olsun, yine mücadele yöntemi değişmez. Tek yol faizleri yükseltmektir. Nitekim hemen tüm ülkeler bu yola gitmiştir. Bunun tersini uygulayan tek ülke Türkiye’dir. Doğru olmasa da bunun iktisadi bir açıklaması olamaz mı?

FAİZ SEBEP, ENFLASYON NETİCEDİR

Hayır değildir. Yani faizler artınca enflasyon artmaz. Ama bunun böyle olmaması, Türkiye gibi “çift para birimli” (dolarize olmuş) ülkelerde ulusal paranın faizini artırmanın enflasyonu kalıcı olarak düşüreceği tezinin doğru olduğunu kanıtlamaz. Türkiye’de (Arjantin’de, Venezuela’da veya Lübnan’da) enflasyonu azdıran esas faktör devalüasyondur. Yani “dolar/döviz” fiyatının artmasıdır. Geçen sonbaharda ülkemizde enflasyonun “patlamasının” sebebi Merkez’in referans faizini indirmesi değildi. Sebep, halkın, firma ve banka yöneticilerinin faiz indirimini “AKP, TL değer kaybetsin istiyor” şeklinde anlayıp, birikimini korumak amacıyla TL’den kaçıp, panik içinde dolar almasıdır. Burada bir yanlış anlama yoktur. Gerçekten AKP, TL’nin değer yitirmesini istiyordu. Çünkü hedef, rekabetçi kurla, ihracatı ithalattan daha hızlı büyütüp, cari açığı kapamaktı. Ben de aynı görüşteyim. AKP’nin hatası bu doğru politikayı acele uygulamasıdır. Nitekim yaptıkları hatayı anlayıp bunu telafi için “Kur Korumalı Mevduat Hesabı” çıkardılar. Bu da paniği durdurmaya yetti. Halen de işlevini yapmaya devam ediyor.

CARİ AÇIĞI FİNANSE ETMEK DEĞİL KAPAMAK GEREKİR

Enflasyonun %80’ler dolayında (belki de daha yüksek) gezindiği bir ortamda sadece “faizi artırarak enflasyonu indirme” modeli geçersizdir. Eğer pozitif faiz şarttır deyip, Merkez Bankası referans faizi %85’e çıkartılırsa, işte o zaman “faiz sebep, enflasyon neticedir” önermesinin doğruluğu fiilen kanıtlanır. Merkez Bankası faizi %85’e çıkarsa, mevduat, tahvil ve kredi faizleri de ona göre artacaktır. Kredi faizi “vade farkları” yoluyla enflasyonda ikinci bir yükselme yaratacak ve “faiz, reel olmalı” kuralı gereği yeni bir faiz artışını gerekli kılacaktır.  Bu, bir kısır döngüdür. Hal böyleyken “dünya âlem faiz artırıyor, biz indiriyoruz” diye gırgır geçmenin kimseye bir yararı yoktur. AKP, gereksiz bir inatla TL’nin faizini indirmeye ve pek tabii “doların faizini artırmaya” devam edecektir. Ümidi kısa vadede sıcak para çekmek, orta vadede de rekabetçi kurla “cari açığı” daraltıp döviz fiyatını stabilize ederek enflasyonu düşürmektir. Bunu görüyoruz. Benim merak ettiğim Altılı Masa’nın enflasyon indirme planıdır. Daha doğrusu “yükselt faizi, bak nasıl düşüyor enflasyon” diyen iktisatçılarıyla aynı görüşte olup olmadığıdır.

Son söz:  Muhalefete, enflasyon indirmek kolay gelir.