Sevgili okurlarım, asgari ücret konusu yine gündemde. Milyonlarca insanımız için yine, mümkün olan en düşük rakam belirlenecek. Ancak iktidar, seçim yaklaştığı için kendi hesaplarına göre biraz daha fazla verip göz boyamaya çalışacak.

Bizim gazetenin internet sitesi arşivine girip bu konuda tam 10 yıl önce yazdığım asgari ücretle ilgili bir yazımı çıkardım. Aşağıda o yazıyı size aynen sunuyorum.

Lütfen rakamlara özellikle dikkat edin. Geçen uzun yıllar içerisinde asgari ücret sömürüsünde değişen hiçbir şey olmadığını göreceksiniz.

Değişen tek şey fiyatların topluca zıplamış ve dolayısıyla asgari ücretin de artmış olması.

29 Aralık 2012 tarihli yazımın başlığı ‘Verenden Allah razı olsun!’

İşte o yazı.

★★★

Yazıma dün aldığım bir okuyucu mektubu ile başlamak istiyorum.

‘Sayın Emin Bey, ben Mehmet Şimşek. Ama beni Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’le karıştırmayın. O başka, ben başka.

O Mehmet’lerin her ay binlerce liralık geliri vardır. Ben ise asgari ücretle çalışan, karnı aç Mehmet Şimşek. Bir temizlik şirketinde çalışan garibanım. Şirketin adı....... Hastane temizliği yapan taşeron firmanın elemanıyım. (Okuyucum firmanın ve hastanenin isimlerini yazmış ama vermiyorum.) Günde 10 saat eşekler gibi çalışırız. En pis ve mikroplu yerleri biz temizleriz. Öğle yemeği arası yarım saattir, simitle karın doyururuz. Bir çayın bile parasını düşünürüz. 50 kuruştur.

Evim gecekondu ve kirada. Çok sevdiğim bir eşim ve ellerinden öper iki küçük yavrum var. Eşim evde yavrulara bakar, evimize giren başka bir para yoktur.

Şimdi bizim asgari ücrete zam yaptılar, elime geçen para 774 lira olacakmış. Ben işe gidip gelirken yol parası veriyorum. Gecekonduya ayda 200 lira kira veriyorum. Kış geldi, odun kömür alınamıyor. Biz evde ne yiyoruz diye hiç kimse merak etmiyor. Kadınımın elleri parçalanıyor, yavrularım aç kalıyor, bize ayda bu parayı reva görüyorlar.

Emin Bey dahası var. Bizim şirket bizi her yıl işten çıkarıyor, sonra eğer alırsa tekrar geri alıyor. Yani kıdem tazminatı vermemek için yılda bir girdi çıktı oluyoruz. Elimizden işe yeni girmiş gibi gösterip istifa alıyorlar ki tazminat ödemesinler. Beş yıldır çalışıyorum, kıdem tazminatım sıfır.

Sizin gazete hastaneye gelir, doktor hocalarımızdan ve hemşire bacılardan alıp otlanırım. Size bunları yazdım, rahatsız ettiysem çok özür dilerim ama gerçekler budur.

Bizi bu duruma düşürenlerin ve alay eder gibi zam verenlerin Allah’tan bulmasını dilerim.”

★★★

Okurum Mehmet Şimşek içini dökmüş, ben yazıyorum. İstediğim kadar yazayım, değişen bir şey olmayacak.

Türkiye’de asgari ücretle çalışmak zorunda bırakılan dört ile beş milyon kişi var. Kesin rakamı veremiyorum çünkü açıklanmış resmi bir rakam yok. Bazı kaynaklar dört diyor, bazıları beş.

Bunlar aileleriyle birlikte en az 20 milyon kişi.

Özel sektörde çalışanların yüzde 45’i asgari ücretli.

★★★

2012 yılında asgari ücret net 739 Törkiş Lira idi.

Asgari ücrete yılda iki kez zam yapılıyor. Biri yılbaşında, ikincisi temmuz ayında.

Şimdi yılbaşı zammı yapıldı ve 774 Törkiş lira oldu. Başka bir deyişle, sayın hükümetimiz bu dört-beş milyon kişiye ayda 35 lira zam yaptı.

İyi para yani!

Günde bir simit fazladan yerler, ya da ayda bir kilo et alırlar!

Daha ne olsun! Atalarımız ne güzel söylemiş:

Yetmiyorsa boşan da semerini ye!

★★★

Belki merak etmişsinizdir ve sorarsınız:

“Yaaa kardeşim, bu asgari ücretin kaç para olacağını kim belirliyor?”

Onu da hemen anlatayım. Adı Asgari Ücret Tespit Komisyonu olan bir kuruluş var. Bu komisyon 15 kişiden oluşuyor, başkanı Çalışma Bakanı.

Beş kişi hükümetten, beş kişi TİSK’ten. (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu.)

Geri kalan beş kişi ise Türk-İş’ten, yani güya işçi kesiminden!

Yani çoğunluk hükümet ve işverenlerde.

Onların dediği olur.

★★★

Peki bu ortamda Türk-İş ne yapar? Sessiz, sakin, tepkisiz, sinik, korkak, iş alemindeki sömürü çarkına ve işçi haklarına duyarsız Türk-İş, orada göstermelik bir figüran olarak bulunur. Asgari ücretin daha yüksek olması gerektiğini haklı rakamlarla savunur ama kimse takmaz...

Çünkü çoğunluk hükümet-işveren ortaklığındadır.

Asgari ücreti mümkün olduğunca düşük tutup sömürü çarkını daha iyi çevirmek hem devletin, hem de işveren kesiminin işine gelir. Devlet bütçe tasarrufunu bu yolla, kendi kurumlarında çalışan yüz binlerce asgari ücretliyi sömürerek sağlar.

İşverenin işi zaten budur! Çoğu işveren emek sömürüsünün ustasıdır.

★★★

Söz asgari ücretten açılmışken, size son komediyi de anlatmam gerek! Komisyon günlerce toplandı, herkes aynı masalları okudu. Sonrası kamuoyuna şöyle duyuruldu:

“Hükümet aslında yüzde üç zam yapmaya kararlıydı. Ancak ‘Sayın Başbakanımız’ (Recep Tayyip) son kararı kendisi vermek isteyince, bütün rakamlar ona gönderildi.

Sayın Başbakanımız durumu inceledi ve zammın biraz daha yüksek tutulmasını istedi. Bu durumda zam, yüzde dört olarak belirlenmiş oldu!”

Allah razı olsun!

Sinekten yağ çıkarıp Tayyip propagandası yapmaya kalkışanlar, bu olayı bile ona bağlamaktan utanmadılar.

★★★

Sevgili okurlarım, çok ilginç bir ülkede yaşıyoruz. Bir yıl boyunca 739 liraya talim ettirilen, şimdi ise maaşları ayda 35 liralık zamla 774 liraya yükseltilen milyonlarca asgari ücretlinin çoğu, hiç kuşkum yok ki seçimlerde AKP’ye oy verdi.

Onlar, kendilerine layık görülen 739 liranın, AKP’li muhteremlerin bir akşam yemeği parası olduğunu düşünme zahmetine katlansalardı, seçim sonuçları belki biraz daha farklı olurdu!

İnsanoğlu çıkarlarının nerede olduğunu göremeyince, işte böyle oluyor.

Bu da acı bir Türkiye gerçeğidir, iyi bilelim!

Asgari ücretli okuyucum temizlikçi Mehmet Şimşek, senin gibi düşünenlerin çoğalmasını dilerim.