Karda, kışta, kıyamette birbirine benzeşen iki sahne et ve tırnak oldu buluştu. İstanbul’un yoksulları ucuz belediye ekmeği kuyruklarında bekleşirken Ekrem İmamoğlu’nun Sarıyer’de burjuvaların (para zengini) gittiği balıkçı lokantasında İngiliz Büyükelçisi ile “büyüklenme- kibirlenme- övünme yemeği yediği” saatlerde Tayyip Erdoğan döneminin “büyüklenme- kibirlenme- övünme yapısı” İstanbul Havalimanı kargo binasının çatısı çöktü.

Çöken çatı!

Düzene yakıştı.

Burjuva balıkçı.

Güzel durmadı.

Ekrem İmamoğlu’ndan beklenen İngiliz Büyükelçi’ye; “Bu karda kışta kıyamette eşini de yanına al, ben de eşimi yanıma alayım. Birlikte karla mücadele eden belediye işçilerinin yanına gidelim. Ekmek arası balık yiyelim, su içelim, fotoğraf çektirelim. İngiliz gazetelerine de Türk gazetelerine de manşet olur. Bu fotoğraf İngiliz halkının da Türk halkının da hoşuna gider” deseydi ve bunu başarsaydı kuşkusuz kaba popülizm (yalancıktan halk gibi görünmek) olurdu.

Ama yakışırdı.

Hınzırca buluş!

Derdik.

Güler geçerdik.

★★★

“Her şey güzel olacak” sözü verdiği için seçimde halkın sarıldığı Ekrem İmamoğlu, “kendini üstün görme damarına” yenik düştü. Burjuva balıkçıda ayağına sıktı. Kasımpaşa’da büyümüş Tayyip Erdoğan 1100 odalı saray yaptırarak ayağına zaten sıkmıştı.

Sonuçta:

Farkları kalmadı.

Erdoğan, “Karadeniz’i sel vurunca biz balıkçıya gitmedik” diyerek kendine halkçılık payesi çıkardı.

Tamam.

Karadeniz’i sel vurdu.

Siz balıkçıya gitmediniz.

Ama.

İstanbul’u kar vurdu.

Sizin çatı çöktü.

Bu çatısı çöken İstanbul Havalimanı kargo binası sizin; “Bu sadece bir havalimanı değil bizim zafer anıtımızdır. Yüz akımızdır. Dünyaya örnek olacaktır. Teknoloji yoğun bir yapıdır. Avrupa hava sahasını yeniden yapılandıracak gücü vardır. Kıtalar arası uçuşların güzergahını büyük ölçüde değiştirecektir. Akıllı bir havaalanıdır. Bu eserin Türkiye’de yapılması bir tesadüf değildir. Tarihe damga vuracaktır” diyerek açılışını yaptığınız dünyanın en pahalıya patlayan İstanbul Havalimanı’nın projesi içinde yer alıyordu.

Bu binayı kim yaptı?

Kaça yaptı?

300.000 müteahhidi olan Türkiye’de “kar yağınca çatısı çöken kargo binasını” bir İspanyol şirket yaptı. Onun yerli ortağı var mıydı?

Mutlaka vardı.

Kimdi?

Tanıdık mıydı?

★★★

Yeşilköy’deki Atatürk Havalimanı’nı “ölüm orucuna” terk edip; yüksek faizle bulunmuş dış borç parayla İstanbul Havalimanı yapılmaya karar verilirken kargo binası aynı proje içinde niçin yer almadı?

Bakan!

“Zaten yıkılacaktı” dedi.

Yıkılacaktı.

Niçin yaptınız?

Gecekondu muydu?

Gecekondu yapıp sonra da törenle “yüz akımızdır, gururumuzdur, dünyaya örnek olacaktır” diye halka propaganda mı yapıyorsunuz? Bu; halkı koyun yerine koymak değilse nedir? Bina kullanıyordu ki, o karlı günde çöküş sırasında çekilen videoda insanların “can telaşına düşmüş kaçışlarını” izledik. Demek ki, binanın İspanyol şirketinden “kabulü yapılmış” yani mal sahibi THY’nin kargo şirketi Turkish Cargo’ya teslim edilmiş ve parası ödenmiş. Kaç milyon TL ya da milyon dolar ödendi? Çatısının çürük yapılıp yapılmadığına emin olunmadan mı kabulü yapıldı? Binanın yıkılmasına karar verilmişse onu açıklamak için “karlı bir havada çatısının çökmesini beklemek” hangi yasaya, yönetmeliğe, bilgiye, beceriye sığıyor?

Çöken çatı!

Düzene uydu.

Burjuva balıkçı.

Güzel durmadı.

Oysa söz vermişti: Her şey güzel olacaktı.

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Çatı çatıya bakarak!


Kaderin rastlantısı. Üç tavan çöküşü aynı günlere rast geldi. İstanbul Havalimanı’nın “zaten yıkılmak için yapılan kargo binasının” tavanı kar yağınca çöktü. Gaziantep’te bir hafta önce açılışı Cumhurbaşkanı tarafından yapılan Gaziantep Çocuk Hastanesi’nin tavanı çöktü. Birkaç gün aradan sonra da AKP’li Giresun Belediyesi’nce toplam 15.000.000 TL’ye yenilenen ek hizmet binasının tavanı çöktü. Biri kar yağdı yıkıldı. Diğer ikisi durup dururken yıkıldı. Hepsi yeni yapılan binaların yeni çatılan çatıları ve tavanları. Çatı çatıya bakarak çöküyor. Ne oluyor bu tavanlara, bu çatılara?