İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu siyaseten bitirme, kaybedilen İstanbul seçimini AKP’li bir başkana yeniden teslim etmek için her türlü adım atılıyor. “Ahmak”la kalınmayacak, İmamoğlu’nun işe alınan bazı kişilerin terör bağlantısı olduğu gerekçe gösterilip mahkeme kararı beklenmeden görevden alınması da gündemde. Mahkeme, iyi hal indirimi yapmadığı gibi para cezasına çevirebilecekken, hükmün açıklanmasının ertelenmesi kararı verebilecekken bunları da yapmadı.

“Ahmak” sözcüğünün kime cevap vermek için söylediği bilinmesine rağmen, İmamoğlu’na daha fazla ceza verebilmek için “Yüksek Seçim Kurulu üyelerine hakaret ettiği” gerekçe gösterildi. Bazıları AKP’nin hukuki çalışmalarına önemli katkıda bulunan isimler de kararı hayretle, şaşkınlıkla karşıladı. Şimdi “Bu kadar haksız karar olmaz. Bu nasıl olsa istinafta bozulur”, “Hayır, İstinaf kararı geldiği gibi onar, dava Yargıtay’a gider” diye cümleler başlıyor, bunun üzerine yorumlar yapılıyor.

ÜÇ UZMAN GÖZÜYLE

Hukuk Fakültesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. İzzet Özgenç, Prof. Dr. Ahmet Gökçen, Prof. Dr. Adem Sözüer, “İmamoğlu Davası” hakkında mahkemeye sunulmak üzere bir görüş hazırladı. Davada bir çok hakkın ihlal edildiği, hukuki hatalar yapıldığına da dikkat çekildi. İşte İmamoğlu Davası”yla ilgili uzman görüşleri:

■ MASUMİYETLE BAĞDAŞMAZ: Yargıyla ilgili görevi olan kolluk ve diğer makamların üzerinde yetkileri olan devlet yöneticilerinin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik olarak hem soruşturma ve hem kovuşturma sürecinde görülmekte olan dava ile ilgili olarak, hem de diğer bakımlardan sürekli biçimde O’nu suçlu olarak damgalayıcı beyanlarda bulunarak, toplumda suçlu olarak gösterilmesi masumiyet karinesiyle bağdaşmaz.

■ HAKİM DEĞİŞİKLİĞİ: Mahkeme hakiminin görev yaparken, görevinden alınıp başka bir mahkemeye tayin edilmesi, mahkeme hakiminin görevden alınmama ve dış müdahalelerden korunması güvenceleri ihlal edildi.

■ SAVUNMA HAKKI KISITLANDI: Savunmanın, Ceza Muhakemesi Kanunu’nda öngörülen bilimsel mütalaayı hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenilmesi talebi somut bir dayanak gösterilmesinin varsayımdan hareketle davayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddedildi. Kanuna açıkça aykırı olduğu ve böylece savunma hakkının kısıtlanmasının yanı sıra, uzmanın dinlenilmesine ilişkin talebinin ret gerekçesinde “Savunma hakkı kısıtlanıyorsa bunun bozma sebebi olacağı” şeklindeki açıklama da, tarafsızlık açısından kuşku doğurdu.

■ HAKARET OLUŞTURMAZ: Sözlerin veya yazılan yazının içinden bazı kelimeler seçilerek bunların bağlamından kopartılıp anlamlandırılması suretiyle hakaret suçunun oluştuğu sonucuna varılamaz. Bir konuşma veya yazıda geçen sözcük tek başına bir kimseye söylendiğinde hakaret suçunu oluştursa bile, konuşmanın veya yazının bütünü içerisinde kişilerin eleştirilmesi amacıyla kullanılması halinde hakaret suçu meydana gelmez.

■ ARADAKİ FARK: Hakaret ile eleştiri arasındaki en önemli fark, hakaretle kişinin amacının, kullandığı sözcüklerle kişiyi toplum nezdinde küçük düşürmek, rencide etmektir. Eleştiride amacın kişi veya kurumların fiillerinden dolayı görülen eksikliklere kamunun dikkatini çekmektir. Başka ifadeyle eleştiride yapıcılık varken, hakarette kişiyi rencide etmek, saygınlığını zedelemek ön plandadır.

■ ELEŞTİRİ NİTELİĞİNDE: Ekrem İmamoğlu’nun dava konusu sözleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, seçimlerin iptaline yönelik eleştiri niteliğinde olduğu, iptal kararı veren veya verdirenleri küçük düşürmeye, toplumdaki saygınlıklarını rencide etmeye matuf olmadığı açıkça görülmektedir. Bu nedenle dava konusu olayda hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı kanaatindeyiz.

Üç hukukçunun görüşü “Yok hükmünde” sayılmış. Mahkemede dinlenmelerine bile gerek duyulmamış. Öyle ya Anayasa Mahkemesi kararlarının bile uygulanmadığı, uygulamayanların daha üst görevlere getirildiği yerde, bağımsız, tarafsız yargıdan söz etmek de zor.

Sivillere generallik rütbe denkliği

ORGENERAL, korgeneral, tümgeneral, tuğgeneral rütbelerinin sadece askerlerde olduğunu biliriz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, bazı görevlerde bulunan siviller de o rütbelerle anılıyor. Ama onlara rütbe değil “Rütbe denkliği” verildi.

Milli Savunma Bakanlığı bakan yardımcılarına “Orgeneral”, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü için “Korgeneral”, rektör yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, genel müdürler için “Tümgeneral”, genel müdür yardımcıları ve müstakil daire başkanları için “Tuğgeneral” rütbesi denkliği verildi. Siviller, rütbe karşılığı subaylar gibi kamu konutları, askeri sosyal tesislerinden yararlanabiliyor.

Sivillerin görevlerinde orgeneral, korgeneral gibi rütbelerinin bulunmasının nedenini Milli Savunma Bakanlığı yetkilisine sordum. “Sivil ve askerin birlikte çalıştığı durumlarda hiyerarşi, protokol, disiplin açısından gerekliydi. Sivillerden kimse general unvanı taşımıyor. O sivil, unvanın bir askeri rütbe karşılığı var. ABD başta olmak üzere hemen her NATO ülkesinde durum aynı” dedi.

Böylece halen görevde olan rütbeli askerler gibi Milli Savunma Bakanlığı’nda aynı unvanı taşıyan siviller de var.