Eruh’un Birigen yaylasındaki sarp kayalıklarda 4-5 aydır hazırlık yürütülüyordu. Sığınaklar yapılmış, dikkat çekmemek için plastik borularla sığınaklara havalandırma bile yapılmıştı. Dağdaki diğer kanun kaçaklarıyla da ilişki kurmuşlardı. Onların kuryelerinden de yararlanıyorlardı. Gruba, Eruh Jandarma Komutanlığı’na çay-kahve götüren kişi de kuryelik yapıyordu.

Siirt İl Jandarma Alay Komutanı Rahmi Tüfekçi ve ekibi, kimisi muhtara tokat atmaktan, kimisi yaralama olaylarına karışmaktan, kimisi de kız kaçırma gibi suçlar işlediği için dağa çıkmış kaçakları dağdan birer birer indirmeyi başarmıştı. Teslim olanlara kötü muamele yapılmadığının kulaktan kulağa ulaşmasıyla birlikte teslim olanların da sayısı artıyordu. Gelenler, cezaevinden kaçmayacaklarına da yemin ediyorlardı.

İLK ŞEHİT: ERZİNCANLI SÜLEYMAN

Tarih 15 Ağustos 1984’dü. Eruh’u basacak “14 Temmuz Silahlı Propaganda Grubu”nun sorumlusu Mahsun Korkmaz’ın sesi karanlık içinde yükseliyordu: “Tevfik arkadaş da propaganda biriminin sorumlusu olarak caminin hoparlöründen bildiriyi okuyacak, Kürdistan Kurtuluş Birliği’nin kurulduğunu duyurmuş olacak.”

Ardından derin bir sessizlik oldu. Baskın planını hazırlayanlar tarafından silahlı gruba gün ışıdığında ayrıntılı bilgi verilecekti. Karakolların planları, taşlar dizilerek yapıldı. Gruplar ikiye ayrılacaktı. Birinci grupta “saldırı”, ikinci grupta “propaganda” grubu bulunacaktı.

Karanlık çökmeye başladığında onlar da Eruh’a doğru tek kol halinde yürümeye başladılar. Kalaşnikoflu, roketatarlı grup yol alırken, silahların gölgesi önlerinde uzadıkça uzuyordu. Her şey planladıkları gibi gidiyordu. Son alınan bilgiler askerlerde bir hareketlilik olmadığı yolundaydı. Karakolun bahçesinde kadın ve çocuklar oturuyorlardı.

Toplanma yerine gelmeden önce telefon kabloları da kesilmişti. “Sonradan adları “üç-beş eşkıyaya” çıkacak olanlar Eruh ve Şemdinli ilçelerini basacaklardı.

SOYGUN DA YAPILACAKTI

Saat 21.30 civarıydı. Birden kıyamet koptu. Ortalık ana-baba gününe döndü. Propaganda sorumlusu “Tevfik” kod adlı Mustafa Çimen, Midyatlı Ömer ve Sorej kod adlı teröristler birlikte camiye gittiler. Hoperlorü açıp halkın meydanda toplanmasını istediler. Anonslar peş peşe yapılıyordu. Bir grup ise Ziraat Bankası’nı soymak için harekete geçmiş, bazıları da Eruh Cezaevi’nden mahkumların kaçması için kapıları açmaya gelmişti. İlçe, teröristlere adeta teslim olmuştu.

Tam 38 yıl önce yine 15 Ağustos’u 16 Ağustos’a bağlayan gece nöbetçi er Erzincanlı Süleyman Aydın şehit olmuştu. Doktorun kızı Aslı Erişir, banka müdürü Şaban Sezai Yılmaz’ın oğlu Recai Yılmaz, Başçavuş Mehmet Aykın’ın oğlu Özgür ile erlerden Doğan Avşar, Ali Ergün, Hüsamettin İlkin, Mustafa Anar, Şenol Özdemir, Yüksel Kaynar, Adil Altıntaş, Mehmet Peşmen, Bayram Ertekin de yaralanmıştı.

“ASKERLERE MERMİ VERİLMİYORDU”

Neden askerler karşılık vermiyordu. O dönem 33 yaşında olan Eruh İlçe Jandarma Bölük Komutanı Başçavuş Mehmet Aykın’a “Baskında siz niçin PKK’lılara karşılık vermediniz?” diye sordum. Şunları söyledi:

“PKK’lıların ilçeyi basacağı yolunda duyumum vardı. Ancak ne zaman olacağını bilmiyordum. İlçe Jandarma Komutanımız Yüzbaşı Sadık Demir yıllık izne ayrılmıştı. Yerine Kıdemli Başçavuş Muharrem Kemerbaş vekalet ediyordu. Benim, PKK’lıların Eruh’u basacağı yolundaki notum, pek önemsenmedi. Daha önce Türkiye’de bir ilçe baskını örneği de olmadığı için belki de üst makamlara gönderilmesine bile gerek duyulmadı. PKK’lılar jandarma komutanlığını bastıkları sırada bahçede hanımlar, çocuklar da oturuyordu. Silahlar patlayınca herkes canını kurtarma telaşına girdi.”

Mehmet Aykın “İlçemizi basmaya gelen terörist sayısı 120 civarındaydı. Bunların bir bölümü ilçeye girmiş, bazıları da çevrede önlem almışlardı. Bizim ise tüm mevcudumuz 23 kişiydi. Üstelik o dönemde silah kazalarına karşı nöbetçi olmayan askerlere mermi de verilmiyordu. Yani baskın anında nöbetçi bir-iki askerin dışında kimse de mermi yoktu. Ben, tabancamla karşı koymaya çalıştım. Oğlum da bu baskında yaralandı” diyor.

KÜMESTE 4 SAAT

Telefonları kesen teröristler, santrali de havaya uçurmuşlardı. Ziraat Bankası’nı soyabilmek için müdür ve muhasebeciyi arıyorlardı. Banka Müdürü Şaban Sezai Yılmaz ve eşi, baskın sırasında jandarmanın bahçesinde çay içiyorlardı. Dört terörist bankaya yöneldi. Hedef kasayı açmaktı. Patlayıcıyla kasayı açmak istediler. Ancak dev kasayı açamadılar. Bekçinin çenesine namluyu dayayıp sordular: “Nerede banka müdürü, nerede kasanın anahtarı?”

Bankanın üst katında lojmanlar vardı. Koşarak müdürün evine girmek istediler. İçerde kimse yoktu. Muhasebe Müdürü Musa Çaynak’ın evine girdiler. Çaynak’a “Ver kasanın anahtarını” diye bağırdılar. Çaynak “Anahtar müdür beyde” dedi. Daha sonra cami hoparlöründen bir anons daha yükseldi: “Dikkat dikkat. Ziraat Bankası Müdürü Şaban Sezai Yılmaz, çok acele bankaya gel. Gelmemen halinde elimizde olan eşin ve çocuğun yarım saat içinde öldürülecektir.”

ÇILDIRIYORDUM AMA...

Banka müdürü Yılmaz anonsu duyuyordu. Jandarmanın bahçesinin basılması sırasında kimse kimseyi görmemişti. Yılmaz, o karışıklıkta evine ulaşamamış, tavuk kümesine girmiş ve yüzüstü yatmıştı... O bankacı, şimdi turistik bir ilimizde yaşıyor. Kendisiyle konuştuğumda “O gün bir daha gelmesin” diyor ve anlatımını şöyle sürdürüyor:

“Devletimizin parasını onlara teslim etmemek için her şeyi göze aldım ve çıkmamaya karar verdim. Kümese girdiğimi görenler vardı. İsteseler beni ele verebilirlerdi. Bir ara kümesin üzerinde ayak sesleri duydum. ‘Burada yok’ diye bir ses duydum. Dört saat kümeste bekledim. Tavuk kümesinde bit çoktu. Her tarafım kaşınmaya başlamıştı ama kaşıyamıyordum. Eşim ve çocuklarımın öldürülmüş olabileceğini düşünüyor, çıldırıyordum.”

Bankacının eşi ve oğlu Jandarma’nın bahçesindeydiler. Seken kurşunlardan, diz kapağından yaralanan oğlu Recai, acı içinde kıvranıyor, eşi ağlıyordu. Müdürü bulamayan teröristler tekrar Çaynak’ın evine gittiler. Bu kez onu bulamayınca da, eşinin bileziklerini alıp evden çıktılar...

“AF ÇIKARTTIK”

Eruh Cezaevi’nin kapısı gürültüyle açıldı. Mahkumlar karşılarında eli silahlı sivilleri gördü. İçeri girenlerin ilk sözleri “Kürdistan’ı kurduk. Af çıkarttık. Özgürsünüz. Çıkabilirsiniz” oldu. Birisi sevincini anlatmak için silahını ateşledi. Mahkumlar korku içindeydi. Bir şeyler oluyordu ama ne? Kimdi bunlar? Ne zaman devlet kurmuşlardı? Yok yok, birileri dalga geçiyordu. Bunlar acaba hangi aşiretin adamlarıydı?

Kimse çıkmıyordu. Birisi cesaret edip “Vallah biz kaçmayacağımıza dair komutana söz vermişiz. Ancak öldürerek çıkarabilirsiniz” dedi. Buna “Biz söz vermişiz komutana. Cezamız bitirmeden gitmeyeceğiz” diye katılanlar oldu. Teröristlerden biri, “komutan artık benim” dedi göğsünü yumruklayarak. Bir diğeri ranzayı devirdi. Cezaevinden çıkmamak için büyük bir direniş vardı. Teröristler kapıyı açık bırakıp giderken, mahkumlar kapıyı kapattı. Arkasına ne buldularsa doldurup barikat oluşturdular.

YARIN: Kaymakam, valinin karşısında niçin bayıldı?



PKK terörüne verilen ilk şehit Süleyman Aydın mezarı başında anıldı

Siirt'in Eruh İlçesi'nde 15 Ağustos 1984'te terör örgütü PKK'nın düzenlediği ilk silahlı saldırıda şehit düşen Jandarma Komando Er Süleyman Aydın, Erzincan'ın Mertekli Köyü'ndeki mezarı başında anıldı.

PKK'nın terör eylemlerini başlattığı ilk eylem olan Eruh baskınında şehit düşen Jandarma Komando Er Süleyman Aydın’ın kabristanı Erzincan'a yaklaşık 25 kilometre uzaklıktaki Mertekli Mahallesi'nde bulunuyor.

Mertekli Mahallesi Muhtarı İsmail Keleş, şehadet yıldönümünde şehidin mezarını ziyaret ederek dualar etti. Muhtar Keleş, “1984 yılında yaşanan hain terör saldırısında komşumuz, kardeşimiz, Süleyman Aydın’ı şehit verdik. Türkiye tarihine teröre ilk verdiğimiz şehit asker olarak geçti. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad mekânları cennet olsun” dedi.



İNŞALLAH BU YOLU YAPARLAR

Keleş, Jandarma Komando Er Süleyman Aydın’ın kabristanının bulunduğu yolun yaklaşık 1 kilometrelik kısmının stabilize olduğunu ifade ederek, “Mezarlığın 1 kilometrelik bir yolu var. Ama 8 yıldır bir türlü bu yolumuz yapılmadı. Stabilize bir yol. Biz şehidimizi onurlandırmak amacıyla bu asfaltı yapmamız gerekiyor. İnşallah bu yolu yaparlar” diye konuştu.