Değerli okurlarım,

Bugün sizlere, ülkemizin ünlü beyin cerrahlarından, hocaların hocası Prof. Dr. Cengiz Kuday’dan dinlediğim çok etkileyici bir hikayeyi, onun ağzından anlatacağım:

Beyin cerrahı ihtisasımı Hacettepe Üniversitesi Beyin Cerrahisi bölümünde yaptım. Eğitimim sırasında hocalarımdan, mesleğin özelliklerinin dışında başka konularda ders alma şansım oldu.

Bu süreçte sık sık branşımızla ilgili kongrelere giderdik. Gidiş ve gelişlerimiz o zamanın şartlarında genelde otobüslerle olur, öğrenci,  asistan,  uzman ve hocalarımız olarak hep beraber seyahat ederdik.

İzmir’deki bir kongreden dönüşte otobüsümüzden sabaha karşı 04:30’da indik. O zamanlar çoğumuz hastanede kalıyorduk. Birkaç saat için bile olsa, yolculuk sonrası odalarımıza çıkıp uyumuştuk.

Hastanemizde sabah vizitleri saat 06:30-07:00 arası yapılırdı. O sabah da yine hocamızla hastalarımızı dolaşmaya başladık. Hocamız her hastanın başında durup, son durumu ile ilgili sorular soruyor, bizler de bir şekilde cevap vermeye çalışıyorduk. Malum, kendisiyle birlikte İzmir’de kongrede olduğumuz için, hastanemize yeni gelmiş olan hastalar hakkında bilgi sahibi değildik. Bu nedenle hocamıza verdiğimiz cevaplar yetersiz kalıyordu.

★★★

İçimizden biri hocamıza, hastaneye sabaha karşı geldiğimizi ve bu sebeple de hastalar hakkında bilgimizin olmadığını söyledi. İşte o gün hocamızın bu mazerete verdiği çok sert tepki ve sonrasında da ders niteliğinde tavsiyesi , hiç çıkmamak üzere, hafızama adeta mıh gibi yerleşti:. “Yarına kadar herkes Yüzbaşı Garcia’nın yazısını okusun”

Peki, neydi  bu Yüzbaşı Garcia’nın yazısı?

Hikayeyi Elbert Hubbard adlı bir yazar dünyaya tanıtmıştı. Yaklaşık 100 yıl önce yazılmış hikayenin verdiği ders, günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyordu:

İspanya ve Amerika arasında savaş koptuğu zaman ABD Başkanı William McKinley, Küba’da İspanyollara karşı isyan eden asilerin reisi Yüzbaşı Garcia ile haberleşmek ister. Amerikan Genelkurmayı Garcia’nın Küba‘nın hangi dağında olduğu hakkında en ufak bir bilgi sahibi değildir. Ayrıca o dönemde sağlıklı bir posta veya diğer iletişim yolları ile haberleşme imkânı da yoktur. Oysa Amerikan askeri yetkililerinin Garcia’ya bir şekilde ulaşması ve İspanyollara karşı savaşında ona yardım etmesi gerekmektedir. Genelkurmay karargahında bir subay “Rowan adlı çavuşumuz bu adamı bulabilir” deyince, Çavuş Rowan derhal karargâha çağrılır, kendisine Yüzbaşı Garcia’ya hitaben yazılan bir mektup verilir. Rowan mektubu kemerine sarar ve kimseye bir şey sormadan alıp götürür. Oysa Rowan şu soruları sorabilirdi: Garcia kim? Garcia nerede? Küba’ya nasıl giderim? Orada kimlerle buluşacağım? Küba’yı tanıyan birileri bana yardım edecek mi? Rowan bunların hiçbirini yapmadığı, gibi emri hemen kabul eder. Zaten kendisinden beklenen de budur.

★★★

Garcia’ya yazılan mektuptan etkilenen ilk kişi, New York Merkez Demiryolu İşletmesi yöneticilerinden George Daniels olur. Hubbard’ın etkileyici satırlarını okuduktan sonra yazıyı çoğaltıp “Bu çavuşu örnek alınız” ön yazısıyla tüm demiryolu çalışanlarına dağıtır. Aynı şekilde New York Merkez Demiryolu İşletmesi çalışanlarından birinin anlattığı Yüzbaşı Garcia’ya yazılan mektubun hikayesi, Rusya’ya da ulaşır ve çok etkileyici bulunur. Rus Demiryolu kuruluşunca da yazı, tüm çalışanlarına dağıtılır. Hatta Rus ordusu mensuplarının da eline geçer ve askerler arasında elden ele dolaştıktan sonra komutanların emriyle tüm ordu mensuplarına ulaştırılır.

★★★

İkinci Dünya Savaşı’nda Japonlar, Mançurya’da esir düşen Rus askerlerin her birinde bu yazıyı bulurlar. Mektuptan Japonlar da müthiş etkilenirler ve çoğaltıp, kendi bakanlık örgütündeki tüm çalışanlara da gönderirler.

Hubbard’ın yazısı ABD Deniz Kuvvetleri askerlerinin üzerinde de bulunur. Yazının bir dergide yayınlanmasından sonraki 14 yıl içinde dünya çapında 40 milyondan fazla kopyalandığı  ortaya çıkar.

Bu hikayeden çıkartılması gereken hisse ise; Çavuş Rowan’ın verilen görevi sadakatle kabullenmesi, onu yerine getirebilmek için hemen harekete geçmesi ve eksiksiz tamamlayabilmek için tüm konsantrasyonunu bir noktada toplama disiplinidir. Başka bir deyişle Yüzbaşı Garcia’ya gönderilecek mektubu alıp götürmek için hemen yola çıkmak ve mektubu ona teslim ederek görevi kendinden beklenildiği güven düzeyinde tamamlama azmi  ve sorumluluğudur...”

Hocamız devam ediyordu:

“Birilerine bir görev verdiğinizde çoğu kişi ilk iş olarak size türlü türlü sorular sorar, bu işin ne kadar zor olduğundan falan bahseder. Ama asıl doğru olan davranış size verilen görevi hiçbir mazeret öne sürmeden yapma arzu ve iradesidir. Bu irade ve kafa yapısıdır önemli olan.

Bir işi yaparken zorluklarını anlatıp bir dizi mazeret ileri sürerseniz, Yüzbaşı Garcia’ya mektubu ulaştırmayı başaran kahraman Çavuş Rowan olamazsınız!..”

★★★

Ben 28 sene Cerrahpaşa’da klinik başkanlığı yaptım ve hocamın bana o gün vermiş olduğu bu çok kıymetli dersi hiç unutmadım. Başarabildiğim kadar Yüzbaşı Garcia’ya mektup götüren Rowan’lar bulmaya ve kliniğimde bu tip insanlar yetiştirmeye uğraştım. Kendimi de yaptığım her işte Çavuş Rowan olarak görmeye çalıştım...”

★★★

Kuday hocamızdan dinlediğim dersi bu köşede neden paylaştığıma gelince:

Hekimlerimiz ve sağlık çalışanlarımız içinden geçtiğimiz pandemi sürecinde birer Çavuş Rowan oldular. Günlerce uyuyup dinlenmeden çalıştılar ve canlarını ortaya atarak, hatta nice can kaybederek can kurtarmaya uğraştılar.

Sağlık ordumuzun özlük hakları bir türlü iyileştirilmeyen Çavuş Rowanları’na saygı ve minnetle...