“Birçok mesleğin eğitimi mezuniyet ile bitebilir. Fakat Platon’un da dediği gibi; hekimin eğitimi hayat boyu sürer.

Hekimlik kalp kasının çalışmasına benzer, yavaşlaması söz konusu değildir. Ya hep çalışır, ya da hepten durur. Hekimler bir varlığa dokunma ve onun kaderini tayin edecek işlemleri yapma şansı ve ayrıcalığına sahiptirler. Bu yüzden de eğer bir hekim veya hekim adayı okulu bitirip diploma sahibi olmayı yeterli görürse, bu hem kendisi hem de hastaları için çok büyük bir şanssızlık olur.

★★★

Allah, insanlara bir bilgisayar (beyin) vermiştir. Ama yazılım vermemiştir. Bunu birey geliştirir. Okul süreci, bu yazılımın gelişmesinin küçük bir parçasını teşkil eder. Devam ettirmek, insanoğlunun görevidir. Özellikle hekimlerin eğitimi yaşam boyu sürer.

★★★

Tarihimiz, savaşta ve barışta sosyal olaylara hep öncülük yapan hekimlerle doludur.

Örneğin; İzmir’in 23 Mayıs 1919’da işgaline karşı çıkılan eylemleri ilk hekimler başlatmış, İstanbul-Sultanahmet’te 200 bin kişinin katıldığı mitingi ve sonrasındaki gösterileri hep hekimler organize etmişlerdir. Tıp talebeleri Çanakkale Savaşları’na gönüllü olarak katılmışlar ve ağır kayıplar nedeniyle 1915 yılında bir kişiyi bile mezun edememişlerdir.

Hastalarını yaşatmak uğruna kendi canlarını feda eden hekimler, şehitliğin en üst mertebesine ulaşırlar.

Çanakkale’de ve İstiklal Savaşı’nda onlarca ve belki yüzlerce sağlık elemanı ( doktor-hemşire-hasta bakıcı-veteriner) tifüs ve benzeri hastalıklardan hayatlarını kaybettiler. Tifüs salgını savaş boyunca hem düşman askerleri arasında, hem de bizim ordumuzda çok büyük tahribata neden oldu. Adını taşıyan enstitünün kurucusu olan Dr. Refik Saydam, askerlerimizin bitlerle dolu iç çamaşırlarını ekmek fırınlarının içine koyup etüv cihazı gibi kullanarak, tifüsü büyük ölçüde önlemeyi başarmış, daha sonra da Türkiye Cumhuriyeti’nin 4. Başbakanı olmuştu...

★★★

Hekimlikte başarıya giden yol, bilimi yerinde kullanmaktan geçer. Tıp, siyah-beyaz bir bilim değildir. Sanatın gri tonları, hatta gök kuşağının yedi rengi vardır. Tıp bilimi boş inanç ve hurafeleri, akıl dışı dinsel doğmaları kabul etmez. Hekimlik sanatı, gök kuşağındaki renkleri en iyi kullananların ellerinde zirveye ulaşır.

Bu nedenle Ortaçağ bilgelerinden Peraskollas; “Hekim tedavi eder; tanrı iyileştirir. Hekimlik tanrı ile insan arasında kutsal bir mevkidir” demiştir.

★★★

Hastalar ve yakınları bilinçaltında da olsa doktorlarına minnet duyarlar.

“Kişi bazen bu duygunun altında ezilebilir ve bir zaman sonra iyilik gördüğü kişi ve kurumlara düşman ololabilir!..”

Bu tespiti psikiyatri alanının saygın bilim insanlarından biri olan bir hocamız yapmıştı.

İnsanlarımız  çoğunlukla hekimlere saygı gösterir ancak maalesef sevmez. Çünkü sağlık sistemindeki aksaklıkların ve yetersizliklerin baş sorumlusu olarak hekimleri görür...

Bunda popülist iktidarların kendi sorumlulukları olan düzenlemeleri yapmak ve aksaklıkları gidermek yerine, toplumu hekimlere karşı kışkırtmalarının büyük payı vardır.

Geçmişte ve günümüzde hekimler bu kışkırtmaların birçok örneğini yaşamak ve ağır bedeller ödemek durumunda kaldılar.

★★★

Hekimliği, kanatlarının birinde meslek bilgisi ve beceriyi, diğerinde ise empati, sevgi ve sanatı taşıyan Anka kuşuna benzeten bilgeler de olmuştur. Onlara göre; taşıdıklarından biri eksik olursa, bu kuş uçamaz!..

★★★

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşadığımız salgında hekimlerimiz, bütün imkânsızlıklara karşın, canları pahasına çok başarılı bir sınav verdiler ve halen vermekteler.

Bu gerçek ortadayken, takdir etmek yerine; ‘İstedikleri yere gitsinler’ demek, biz hekimler için çok acı verici bir yaklaşım oldu.

★★★

Bakın ne diyor büyük şair Nazım Hikmet:

“Yaşamak şakaya gelmez,

Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

Bir sincap gibi mesela,

Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

Yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

Hem de o derecede,  öylesine ki,

Mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda,

İnsanlar için ölebileceksin,

Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

Hem de en güzel en gerçek şeyin

Yaşamak olduğunu bildiğin halde...”

★★★

Değerli okurlarım,

Size ülkemizin önde gelen beyin cerrahlarından, hocaların hocası Prof. Dr. Kuday ile yaptığım uzun sohbetten aklımda kalanları aktardım.

Kurban Bayramı’nızı kutlar, sağlık ve huzur dolu günler dilerim.

Sevgiyle kalın.