Farklı üniversitelerde yapılan çalışmalar doğrultusunda, Cenevre Üniversitesi'nden araştırmacılar, araştırmaya katılan yedi katılımcıdan altısının "kan nakillerinin davranış veya değerlerde değişikliklere yol açabileceği olasılığını kabul ettiğini" belirtti.

Bilim insanları, Uluslararası Klinik Transfüzyon Tıbbı Dergisi'nde yayınlanan makalelerinde "Üç hasta, kan nakillerinin kendi davranışlarını veya değerlerini değiştirmiş olabileceğini kabul etti" diye yazdı.

Araştırmacılara göre, bu çalışma, hastaların kan nakillerinin davranışlarını veya değerlerini değiştirebileceğini ve donörün belirli kişilik özelliklerinin aktarılabileceğini hissedebileceğini gösteriyor.

OLASILIK ÇOK DÜŞÜK


Princeton Üniversitesi'nde felsefe profesörü ve çalışmanın ortak araştırmacılarından biri olan Sarah-Jane Leslie, "Bilim bu olasılığı desteklemese de, insanlar hala nakillerin kişilik değişikliklerine yol açabileceğine inanıyor" dedi.

Kan naklinin potansiyel etkileri yakın zamanda, spontan beyin kanamalarıyla ilgili yeni bir çalışmada ortaya çıkarıldı.

İsveç'teki Karolinska Enstitüsü, Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesi ve diğer kurumların araştırmasına göre, daha sonra beyin kanaması geçiren insanlardan kan nakli olan hastaların kendilerinin de aynı durumdan muzdarip olma olasılığı iki kat daha fazlaydı.

Bu durum, beynin kan damarlarında protein birikmesine neden olan damar hastalığı serebral amiloid anjiyopatinin transfüzyon yoluyla yayılarak kanamalara neden olabileceği korkusunu içeriyor.

DAHA FAZLA ARAŞTIRMAYA İHTİYAÇ VAR


Çalışmanın başyazarı Gustaf Edgren yaptığı açıklamada, "Kan nakli nispeten yaygındır, bu da olası olumsuz etkileri önemli bir halk sağlığı sorunu haline getiriyor. Ancak bu durumda kan nakli yoluyla bulaşan bir şeyden dolayı beyin kanaması geçirmeniz pek olası değil." dedi.

Cenevre Üniversitesi araştırmacıları da, kan naklinin alıcının kişiliğini değiştirebileceği teorisinin daha fazla araştırılmasının gerekli olduğunu kaydetti.