Geçen hafta “TEK YÜREK” yardım kampanyası ile afet bölgelerimiz için tam 115 milyar 146 milyon 528 bin TL yardım toplandı. Allah, Türk Milleti’nden razı olsun; anneler-babalar çocukları için biriktirdiklerini, çocuklar kumbaralarını bağışladı. Millet olma bilinci adına hayırlı bir organizasyondu.

Diğer taraftan miktarın yaklaşık 80 milyar TL’si kamu bankalarının ve kamu iktisadi teşekküllerinin bağışlarından oluşuyor. Bir başka deyişle devlet sağ cebinden alıp sol cebine yardım yaptı. Bunun bir adım ötesi yayına AFAD’ın bağlanıp Kızılay’a, Kızılay’ın bağlanıp AFAD’a yardım yapması olurdu. Bu bahsi geçelim. Tüm Türkiye toplandık, bir gecede 115 milyar TL toplayabildik. T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2022 yılı Aralık ayı bütçe raporuna göre; bütçe sadece Aralık ayında tam 118 milyar 617 milyon TL açık vermiştir. Aralık ayı bütçe giderimiz 373 milyar 816 milyon TL. 2023 yılı depremden önce onaylanan bütçeye göre bu yılki giderimiz 4,47 trilyon TL ve tahmini açık 660 milyar TL idi.

Yıllardır devlette hâkim olan “çok zenginiz, Avrupalı büyük devletlerden hiçbir eksiğimiz yok” yanılgısı ve bu yanılgının bürokratlar ve yöneticilerde yarattığı şımarıklık, “itibardan tasarruf olmaz” anlayışı, kamuda had safhada bir israf kültürünü egemen kıldı. Kamu kurumları süper lüks, dev binalara taşındı, her ay milyonlarca liralık kira, ısınma yükü doğdu. Her yeni atanan bürokrat masasını sandalyesini baştan aşağı değiştirdi. Her yıl yüzlerce binlerce son model makam araçları alındı veya kiralandı. “Eski” olan hiçbir şey beğenilmedi (vatandaşın hayal bile edemeyeceği konutlara, binalara, arabalara “eski” model denilip hep en yenisi alındı). Bütçe her yıl açık verirken, yani halktan toplanan vergilerden daha fazla harcama yapılırken, kamuda tasarruf önlemleri gündeme gelmedi. Çocukların kumbaralarından bağış aldık da şu makam arabalarını küçültelim diyemedik. Tüm çocuklar kumbaralarını bir araya getirse bir makam aracı etmez, bilemedik!

MAKAM ARABALARINI KÜÇÜLTEMEDİK

Artık itibardan tasarruf etme vakti. Seçilmiş, atanmış, başkan, bakan, belediye başkanı, iktidar, muhalif fark etmeksizin bütün yöneticiler son tahlilde bu halka hizmet için var olmalılar.

Bir diğer yandan eğer devlet çocukların kumbaralarındaki bozuk paraları, hacı amcaların kefen paralarını, umre paralarını, eli öpülesi teyzelerin elindeki son büyükbaşı yardım olarak kabul edecek durumdaysa, milyonlarca göçmene bakacak durumumuz yok demektir. Bu konu uzun bir tahlil istiyor ancak son söz olarak bu konunun devletçe ivedilikle çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtmeliyim. Yeterli zenginlik seviyesine henüz yaklaşamamışken, kaldırabileceğinden fazla yükü sırtına alan Türkiye, kendi gelişimini bilerek isteyerek engelledi. Daha da kötüsü kendi vatandaşına yardım etmek için yardım toplar hale geldi. Türkiye’nin böyle günler için milyarlarca lira tasarrufu olmalıydı.

TÜRK’ÜN GÖÇÜ

Felaketin yaraları sarılırken, imar ve iskân çalışmalarında vakit ve kaynak kaybına yol açmamak için acele kararlardan kaçınılmalıdır. Yaklaşan seçimlerin baskısıyla, 3 aylık politikalarla iş yapılmamalıdır. Uzmanlar, mühendisler, şehir planlamacıları gerekirse radikal ama yenilikçi ve ilerici şehirleşme fikirlerini acilen teoriye dökmeli ve bunlar üzerinden Türkiye’nin en güzel şehirleri o bölgelere inşa edilmelidir. Sonunu düşünmeden, Anadolu deyişiyle “Türk’ün göçü yolda düzülür” mantığı bize böyle durumlarda fayda getirmez.

Bölgede, afetten dolayı maddi ve manevi büyük yaralar almış vatandaşlarımız için, kaynaklarımız en etkin biçimde tahsis edilmelidir. “Etkinlik” politika yapımında, kanun yapımında ve kamu harcamalarında benim görüşüme göre nihai bir hedef olmalıdır ve politikaların tutarlılığı açısından mutlaka bir etkinlik kriteri belirlenmelidir. Bu konu için ise alanında yetkin ekonomistlerle çalışılmalıdır.