CHP İSTANBUL KONGRESİ’Nİ İZLEDİM...


Genel Merkez’e yakın bir isim kongreden sonra şu mesajı attı bana:

“Yedi dönemdir milletvekili olan, kaybedilen seçimde Kılıçdaroğlu’nun kampanyasını yürüten Erdoğan Toprak’ın ‘benim adayım’ dediği Özgür Çelik değişimci olarak kongreyi kazandı.”

Pazar günü Haliç Kongre Merkezi’ndeki CHP İstanbul İl Kongresi’ni yerinde izledim ve bu mesaja benzer eleştirileri duydum.

Birisi dedi ki: “Katılıma baksana! 14-28 Mayıs seçim sürecinde bu enerji yoktu!” Ki herkesin ağzında şu cümle:

“Delegeleri ikna için son dakikaya kadar çalışıyor iki taraf. İki taraf da belediyelerin imkanlarını kullanıyor.”

Kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu ekibi “Değişimin altı dolu değil” eleştirisi yaptı ve ısrarla “Değiştirmek istediğiniz Genel Başkan” cümlesini kurdu. Hatta Parti Meclisi Üyesi Turan Aydoğan “Açık olun değişim dediğiniz Kılıçdaroğlu’nun gitmesi değil mi?” diye sorunca salondan “Evet” sesi yükseldi.

Seçimin az bir oy farkla biteceği de herkes tarafından dile getiriliyordu ve öyle de  oldu. Özgür Çelik 342, Cemal Canpolat ise 310 delegenin oyunu aldı. Ancak... Kongreye Canpolat’ın, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik eleştirileri damgasını vurdu:



“Belediye Başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP’lilerin başka partiler üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum. CHP’den istifa edip, İyi Parti üzerinden işe girme dönemi pazar gününden itibaren bitecektir. Sağ siyasetle belediyecilik olmaz. AKP’nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. İyi Parti kadrolarıyla solcu belediyecilik yapamazsınız. Pazartesi gününden itibaren her belediye başkanı kendi alanında olacak, kendi alanında mücadele edecek. Biz de belediye başkanlarımıza sahip çıkacağız, baş tacı yapacağız, örgüt işlerine bakacağız. Örgüt işlerinde taraf olursanız, bir tarafı karşınızda bulursunuz. Hiçbir belediye başkanımız, CHP kongrelerinde örgütü baskı altına alarak, örgütü dizayn etmeye kalkarak, kendi ilçe başkanını milletvekili yapıyorsunuz. Kendi ilçe başkanınızı gençlik kolu başkanı yapıyorsunuz. Kendinize il başkanı seçmiyorsunuz, özel kalem müdürü seçiyorsunuz. CHP, özel kalem müdürleri ile yönetilemez.”

Bu konuşmayı değerlendiren bir CHP’li “İyice içe döndük ve enerjimizi kendi kavgamıza harcıyoruz. Bu saatten sonra 31 Mart seçimlerinde nasıl birliktelik olacak? Çok zor” değerlendirmesi yaptı. Ki İmamoğlu’nun da oy kullanmaya girmeden önce yaptığı Canpolat’a yönelik “Yalanlarında boğulsunlar” açıklaması da her şeyi anlatıyordu. Kongrede benim dikkatimi çeken açıklamayı ise büyük kurultayda genel başkan adayı olacağını ilan eden İlhan Cihaner yaptı. Cihaner, milletvekili ve delegelerin oturduğu sıraları gösterdi ve dedi ki: “Seçimi bu arkadaşların siyasi cinlikleri kaybettirdi. Bu delege ile mi seçime gidilecek?” Evet... CHP’yi anlatan cümle belki de bu ve 31 Mart’a doğru “pazarlık” için elini güçlendirmek isteyenler bir adım öne geçti denilebilir.

İstihbarat zaafı ve sürpriz


“MOSSAD böylesi bir saldırıyı önceden nasıl haber alamaz? Bu işte bir bit yeniği var. Bilerek izin verdiler...”

HAMAS’ın “Aksa Tufanı” saldırısının ardından yapılan yorumlar dünyanın en etkili istihbarat örgütü MOSSAD etrafında birleşti. Bu konuda Hakan Fidan MİT’in başındayken “Basın Danışmanı” olan şimdi de Fidan’ın Dışişleri Bakanı olarak görevlendirilmesinin ardından “Başdanışman” görevine getirilen Nuh Yılmaz şu değerlendirmeyi yaptı sosyal medya hesabından.

“İstihbarat zaafı, istihbarat işinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hiçbir istihbarat teşkilatı her şeyi bilemez. Buna istihbaratın trajedisi de diyebiliriz. İstihbarat literatürünün önemli alanlarından biri bu zaafların analizine dayanır.

“Hiçbir iddialı güç, kendisini stratejik açıdan zayıf gösterecek büyük bir saldırıyı görmezden gelme lüksüne sahip değildir. Her şey ‘izin verdiler’ ya da ‘izin vermezler’ mantığıyla açıklamak analiz değil, bir tarafın aktörlüğünü inkar etmektir.

“Herhangi bir istihbarat teşkilatının yanılmazlığına/hatasızlığına inanmak mücadeleyi baştan zihinde kaybetmektir. Herkes hata yapar. Saldıran taraf sürpriz faktöründen dolayı taktik/operasyonel açıdan öndedir. Bu da ‘sürpriz kuramı’ altında incelenir.”

Nuh Yılmaz’ı doğrulayan değerlendirmeler de İsrail basınında yer aldı. İsrail Maariv gazetesi, 7 Ekim’de yayımladığı haberde, Hamas’ın İsrail’e sürpriz bir saldırı düzenlediğini ve bunun büyük bir istihbarat zaafı olduğunu yazdı. Yediot Ahronot gazetesi ise Hamas’ın saldırısının, hükümetin başarısızlığı olduğu değerlendirmesinde bulundu. Gazete, “hayali terör örgütlerine dönük uzun süredir devam eden aşağılamanın, kaçmanın zor olduğu bir kabusa ve uzun süre İsraillilerin peşini bırakmayacak bir şoka dönüştüğünü” vurguladı. İsrailli askeri analist Avi Benayahu, Maariv gazetesindeki makalesinde, İsrail’in hiç bilmediği özelliklere sahip, çok sayıda ölü, yaralı ve kaçırılanların olduğu sürpriz bir savaşın içinde olduğunu ifade etti.

SONUÇ: Orta Doğu’da uzun sürecek bir “savaş” yeniden başladı ve Türkiye bu noktada Rusya-Ukrayna savaşında olduğu gibi “aktif tarafsızlık” politikası izleyecek gibi görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıklamaları bu yönde.