Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, iki gün önce İstanbul’da düzenlediği “deprem” başlıklı basın toplantısında şu çağrıyı yaptı:

“...Bakanlığımız liderliğinde başlayan toplantıya bütün belediyelerimizi davet ettik. 39 ilçemizin büyük bir çoğunluğu geliyor, büyükşehir de katılıyor. Bizim bir çalışmamız var. İstanbul’da bu işe gönül vermek isteyen kim varsa söylesin bir yol haritasını netleştirelim. İstanbul için özel yasa çıkarıp bir an önce başlayalım.”

Aklıma geldi!

2019-2022 yıllarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanı olarak görev yaptı.

2013’teki Gezi Parkı olayları nedeniyle “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme (TCK 312/2)” suçlaması ile yargılandı. 25 Nisan 2022 tarihinde 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve cezaevine girdi.

Cezaevinde de boş durmadı.

Kimden mi bahsediyorum? Dr. Tayfun Kahraman’dan. Geçen mayıs ayında okuyucusuyla buluşan “Adaleti Beklerken/ Deprem, Siyaset, Kent” kitabını bitirdim. Özhaseki, “İstanbul’da bu işe gönül vermek isteyen kim varsa söylesin bir yol haritasını netleştirelim” diye çağrı yapınca da hatırlatmak ve yazmak istedim. Herhalde bu çağrı Kahraman için de geçerlidir diye düşünüyorum ancak hapistekinin sesini duymak kolay değil tabi!

Dr. Tayfun Kahraman’ın şu uyarısı önemli: “... İstanbul depremini ve bu konuda yapılması gerekenleri konuşurken şu kabulü yapmak gerekir: Tüm kurumlar, merkezi ve yerel tüm idareler, tüm toplumsal kesimler ve özellikle 16 milyon İstanbullu birlikte hareket etmezsek bu sorunu çözemeyiz. İstanbul’un en önemli ihtiyacı, öncelikle bu seferberliği sağlamak olacaktır.”

Tayfun Kahraman

İstanbul depremini beklerken


Peki “İstanbul depremini beklerken” ne yapmak gerekiyor?

Okuyalım:

“... Öncelikle kamusal görevlerimizi ertelemeden bilimin sesine kulak vereceğiz. Tüm deprem bölgelerinde mikro bölgeleme çalışmalarını yaparak zemin durumuna göre imar planlarını yenileyecek ya da revize edeceğiz.

“... Rant odaklı kentsel dönüşümü dayatan 6306 sayılı Afet Kanununu çöpe atacak; yeni kentsel arsalar üreterek, yoğunluğu arttırıcı gayrimenkul geliştirme projeleri yerine, dayanıklı kentler yaratmak üzere afet öncelikli bir dönüşüm sağlayacağız.

“... Bugüne kadarki tecrübeler sonucunda herkesin aklında rantla özdeşleşmiş olan kentsel dönüşüm kavramını bırakarak, afet dönüşümü kavramını geliştireceğiz. Müteahhitlik sistemi için sağlam bir yasal ve teknik çerçeve kuracak, parası olanın değil yetkin uzmanlığı olanların kamu denetiminde değer ürettikleri bir faaliyet alanına çevireceğiz.

“... Mühendislik ve mimarlık hizmetleri ile yapı denetim sisteminde kamu kurumları ve meslek odalarının denetimlerini arttıracağız. İmar mevzuatındaki eksikleri giderecek ve kapsamlı şekilde yenileyeceğiz.

“... Deprem bölgelerinden ve eski yapılardan başlayarak tüm yapı stokumuzu tarayacak, deprem davranışlarına göre önceliklendirerek müdahale programları hazırlayacağız.

“... Ekonomik sorunlar nedeniyle deprem karşısında kendini güvensiz hisseden yurttaşların ihtiyacı olan yapısal müdahaleleri kamu kaynakları ile gerçekleştireceğiz.

“... Kiracıların dayanıklı ve sağlıklı konuta erişim haklarını düzenleyeceğiz, güçlendirme sistemi ile depremde yapılar hasar görse de çökmelerini engelleyecek, insanlarımızın hayatta kalmalarını sağlayacağız.

“... Afet yönetimini mevcut piramidal hiyerarşi yerine herkesin koordineli olarak katılacağı ağ biçimli bir yapıda yeniden kurgulayarak afet planlarını yenileyeceğiz.

Evet... Tayfun Kahraman’ın listesi uzun. Yine de  6 Şubat’ta yaşananları bir daha yaşamak istemiyorsak başka şansımız yok.