Ben bilim eğitimi aldım.

Somut bilimin en önemli temelleri gözlem yapmaya, hipotez ve teori oluşturmaya dayanır.

Bilim insanları uzun yıllar yaptıkları gözlemler sonucunda hipotezlerini ortaya koyarlar. Hipotezler kanıtlarla teoriye, teoriler kesin verilerle kanuna dönüşür.

- Örneğin kanser vakalarının büyük bölümünün sigara içtiğini gözlemleyen bir bilim insanı, “sigara kansere neden olur” hipotezini ortaya atar. Daha sonra bu hipotezini kanıtlayacak deliller arar. Sigaranın içerdiği kimyasalların, insan bedeninde neden olduğu bozulmaları laboratuvar ortamında yeterince çok deney ve tetkiklerle kanıtlar ve hipotezini teoriye çevirir. Kanıtlar arttıkça, bu teori yerleşir ve kanuna dönüşür.

- Örneğin ünlü fizikçi Newton, bir cismin üzerindeki kuvvetin kütlesiyle ivmesine (hızının zamana göre değişimine) bağlı olduğunu gözlemlemiş ve bu ilişkiyi Kuvvet=Kütle (X) İvme şeklinde formüle etmiş. Bu formül, bilim tarihine Newton’ın ikinci kanunu diye geçmiş.

★★★

Gelin görün ki hipotezler her zaman kanıtlanamaz. Bazen bazı hipotezlerin tam tersi ortaya çıkar.

- Örneğin, ülkemizin baş ekonomisti Tayyip Erdoğan, yaptığı gözlemler sonucunda 2021 yılının başında bir hipotez ortaya attı:

“Faiz sebep, enflasyon neticedir.”

Asistanları hemen deneylere başladılar. Hipotezin ortaya atıldığı tarihte,

- Politika faizleri yüzde 20,5’i gösteriyordu (mevduat ve kredi faizleri de benzer seviyelerdeydi).

- TÜİK’in Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ise yüzde 16,19’du.

- Dolar kuru ise 8,32 lirayı gösteriyordu.

Asistanlar Baş ekonomistin hipotezini kanıtlamak için belli aralıklarla politika faizini düşürdüler:

- 20,5

- 19,5

-16,5

-15,5

-14,5

-13,5

-12,00

-10,5

-10,00

-8,5

Ancak deney sonuçlarında bir gariplik vardı. Her seferinde,

- Faiz indirildi, TÜFE arttı.

- Faiz indirildi, dolar kuru arttı.

- Faiz indirildi, bankalardaki kredi ve mevduat faizleri arttı.

İşi bilen ekonomistler, Baş ekonomisti uyardılar: “Bakın dediğimiz gibi faiz azalırsa enflasyon artıyor.”

Ancak Baş ekonomistimiz hipotezini kanıtlamaya kararlıydı ve kararlılığını şu sözlerle gösteriyordu:

“Bu görevde olduğum sürece faizle mücadelemi sonuna kadar sürdüreceğim.”

★★★

Netice itibariyle Mayıs 2023’e geldiğimizde,

- Resmi enflasyon yüzde 40, mevduat ve kredi faizleri yüzde 40, dolar kuru 24 lira seviyesine çıktı.

- Hazinenin kasasından yüz milyarlarca dolar buhar oldu.

- Merkez Bankası’nın kasası tam takır oldu.

- Cari açık arttı.

- Bütçe hesapları tepe taklak oldu.

- Çalışanların ücretleri artsa da alım gücü dibe vurdu.

Hal böyle olunca da Baş ekonomist havlu attı. Önce hipotezini hala savunduğunu ima etti ama şöyle bir cümle kurdu:

“Ben burada aynıyım ama Hazine ve Maliye Bakanımızın şu andaki düşüncesi noktasında, biz tabii kendisine burada atacağı adımları süratle, rahatlıkla Merkez Bankası’yla beraber atmasını kabullendik, ‘hayırlı olsun’ dedik ve bu şekilde de enflasyonu tek haneye düşürmekteki kararlılığımızı da bildirdik.”

Hazine ve Maliye Bakanı’nın programında politika faizinin yeniden yüzde 25 seviyesine çıkarılması var.

Yani Baş ekonomistimiz, “ben aynıyım” dese de hipotezinin çuvalladığını anladı. Hatta, enflasyonu tek haneye indirmek için asistanlarına faizi artırma yetkisi verdi.

★★★

İnsan ister istemez soruyor:

Bu halk bunca bedeli boşuna mı ödedi? Boşuna mı yoksullaştık bu kadar? Hazinemiz, Merkez Bankamız niye tam takır edildi?

Eminim dünyada,

- Söylediğiyle yaptığı arasında bu kadar uçurum olmasına karşın bu kadar süre iktidarda kalan başka siyasetçi yoktur.

- Dediğiyle yaptığı arasında 180 derece fark olan bir siyasetçiye bu kadar bağlanan başka bir halk da yoktur.

- Bunca çarpıklığa, yoksulluğa, yolsuzluğa, adaletsizliğe rağmen seçim kazanamayan başka muhalif siyasetçi de yoktur.

Ve eminim, iktidarıyla muhalefetiyle hepimiz hak ettiğimiz siyasetçiler tarafından yönetiliyoruz!

Ve biz de başımıza gelen bütün musibetleri hak ediyoruz.

Not: Bir gün ara, pazartesi görüşmek dileğiyle...